PETRO'DAN PUTİN'E RUSYA

Mehmet Ayçiçek Yazdı;"Çar I. Petro’nun büyük hayalleri vardı. Kendisine ‘deli’ dedirtecek kadar büyük hayaller. Petro, bu hayalleri devlet politikası yapacak kadar karizmatik bir lider oldu"

PETRO'DAN PUTİN'E RUSYA
27 Nisan 2014 - 08:01 - Güncelleme: 27 Nisan 2014 - 08:16

Mehmet Ayçiçek Yazdı,"PETRO’DAN PUTİN’E RUSYA"

 
Çar I. Petro’nun büyük hayalleri vardı. Kendisine ‘deli’ dedirtecek kadar büyük hayaller. Petro, bu hayalleri devlet politikası yapacak kadar karizmatik bir lider oldu. Bu hedeflerden aklımıza ilk gelenler: Akdeniz’e inmek, Kırım’ı almak, Ortodoksların hamiliği üstlenmek… şeklinde sıralanabilir. Petro, bu idealleri devlet politikası yaparak, adeta kendinden sonraki Rusya’nın kaderini çizmiştir. Rusya’ya dünya siyasetinde var olmasının yolunu öğretmiştir.
 

Petro’nun yukarıdaki idealleri gerçekleştikçe Rusya, yeni hedefler belirledi. Türkistan’a açılmak, Panslavizm politikası gibi…

 

Rusya’nın politik hedeflerinin hemen hemen hepsi Osmanlı mülkü ve Osmanlı’nın siyasal varlığı ile ilintiliydi. Avrupalı devletler, bu konularda Rusya’nın karşısında oldu, ancak Osmanlı’nın çokta yanında olmadı. Sadece bölgesel çıkarları doğrultusunda hareket ettiler.

 

Rusya, bu siyasal hedefleri gerçekleştirme olasılığının gücü ile doğru orantılı olduğunun farkındaydı. Çünkü bu istekler müttefik arayışlarını engelliyor ve onu politik anlamda yalnızlaştırıyordu.

 

Rusya, tüm dış politikasını bu siyasal hedefler üzerine bina etmiştir. Bazı hedeflerini gerçekleştirirken bazı hedeflerine de belirli süre kavuşmuştur.

 

Çarlık döneminden sonra SSCB süreci başlamıştır. Bu dönemde ideolojik bir nitelik kazanan devlet, bu ideolojiyi yaymayı bir hedef haline getirdi. Siyasi ve ideolojik yayılma sonucunda dünyanın iki önemli güç merkezinden biri oldu. Soğuk savaş dönemi olarak adlandırılan süreçte Doğu Bloku’nun öncülüğünü yaptı.

 

Gorbaçov’un başlattığı glastnost ( yeniden yapılanma ) ve perestroika ( açıklık ) politilaları ile komünist iktidarın baskıcı yapısı gevşedi ve yeni bir süreç başladı. Bu sürecin sonucunda SSCB dağıldı.

 

Bu tarihsel süreç bize şunları göstermektedir: Rusya, varlığını siyasi ve ideolojik hedeflere borçludur. Rusya’daki bu siyasi kültürün mimarı Petro’dur. Lider olmak demek, geleceğe yönelik hayal kurabilmeyi devlete, topluma öğretebilmektir. Lider olmak, idealler, hedefler koyabilmek ve topluma öz güven kazandırabilmektir. Beklide Petro bunu başarmıştır.

 

Rusya, dış siyasette diğer Avrupa ülkelerinden farklıdır. Yani kartlarını açık oynar. Politik istekleri, bellidir. Sürekli hedefleri doğrultusunda politikalar üretir. Yani hazırlıklıdır. Rusya için en önemli siyasi karar uygun zamandır. Uygun konjonktürel ortamı bulunca harekete geçer. Bu nedenle Rusya’nın uluslararası sorunlardaki bağımsız ve pragmatik tavrı, bu olayların şekillenmesinde her zaman önemli bir yer tutmuştur.

 

Bugün Rusya’nın Suriye konusundaki siyasi tavrını, Akdeniz de var olma isteğinden ayrı düşünemeyiz. Sonra yaşadığımız Kırım meselesi. ABD ve Batı Avrupa’nın tüm tehditlerine rağmen Rusya istediği şeyi yaptı. Yani Kırım yapılan referandum sonucunda Rusya’ya bağlandı. Daha doğrusu Rusya, işi kılıfına uydurdu ve Kırım’ı topraklarına kattı.

 

Rusya’nın ilhakı Ukrayna’ya sıçradı. Önce Rus doğalgaz şirketi Gazprom’un tehditleri ve devamında Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk bölgesi ve yine Ukrayna’nın güneyindeki Odessa’nın Rusya’ya bağlanma isteği. Eğer Zaporova ve Herson bölgeleri de bu isyana katılırsa, Rusya, Sovyet dönemi sınırlarına ulaşılacak.

 

Ne tesadüf yine bu günlerde Rusya’da beş milletvekili SSCB’nin dağılmasına neden olduğu gerekçesi ile Gorbaçov’un yargılanması için suç duyurusunda bulunuyor.

 

Muhtemelen Rus tarihinde Petro’dan sonraki en karizmatik kişilik Putin’dir. Belki bunu tartışılır bulanlar olabilir ama Putin’in Petro’dan etkilendiğini herkes kabul etmelidir.

 

Bu gün bu yaşananlar Putin’in politik isteklerine somut bir nitelik kazanmıştır. Artık Putin’in yayılmacı bir siyaset takip ettiğinin maddi delilleri vardır. Putin, Sovyet sınırlarına ulaşmak istemektedir. O halde şunu söylemek yanlış olmaz: Rusya bu gün de ideallerinden vazgeçmemiştir. Öyle ki Kırım’ın işgali sürecinde Rus medyası, Rusya’nın Kırım üzerindeki tarihsel haklarını işliyordu.

 

Putin, taşları yerinden oynatmıştır. Yeni bir süreci başlatmıştır. Bu süreç Avrupa ve etrafımızdaki coğrafya için değişimi beraberinde getirecektir. Avrupa bu süreçten en çok etkilenen coğrafya olacaktır. Bu süreci hem yaşayacak hem de süreçte siyasi kabullerini sorgulayacaktır. Bu arada ABD’nin de yeni dengeler arayacağı muhakkaktır.

 

Rusya, vazgeçilemez oluşunun sebebini bilmektedir. Çünkü Avrupa’yı Putin’e karşı çaresiz bırakan sebeplerin başında enerji bağımlılığı gelmektedir. Avrupa bundan sonraki süreçte alternatif arayışlara yönelecektir. Hatta buna mecburdur. Yani yeni enerji yolları oluşturmak Avrupa için yaşamsal öneme sahiptir. Bu anlamda Avrupa için adres bellidir. Türkiye. Yani bundan sonraki süreç bizi de ilgilendirecektir.

 

Avrupa, Türkiye’nin coğrafi olarak alternatif olabileceğini bilmektedir. Ancak, Avrupa,  gelecek için önemli bir yaşamsal kaynağını Türkiye ye verme konusunda kaygılıdır. Bugün Rusya ile yaşadıklarını ilerde Türkiye ile yaşayabilme ihtimali endişenin sebebidir. Ama tüm bu endişeler var olan zorunluluğu ortadan kaldırmıyor. Geçmişte olduğu gibi bu günde Batı yaşayabilmek için Doğuya muhtaçtır. Geçmişte ticaret yolları vardı, bugünse başka başka yollar. Bu yolların bir güzergâhı da Türkiye’dir. Bu gerçek Avrupa’nın son dönemlerde Türkiye’ye karşı sergilediği olumsuz duruşu değiştirecek midir? Yaşayacak ve göreceğiz.

 

Fakat Rusya’da bu adresi ve bu konudaki projeleri bilmektedir. Rusya, Avrupa’nın böyle bir alternatifi düşünme ihtimaline izin verecek midir? Bunu da yaşayacak ve göreceğiz.  Ama Rusya’nın bizim için bir ‘B planı’ mutlaka ki vardır.

 

Avrupa ile ilgili bu değişimi ve Rusya’nın siyasi ataklarını bekleyip göreceğimiz yakın gelecek öncesi ABD harekete geçti bile. ABD, Suriye politikasındaki değişimin ilk sinyallerini verdi. Yani Prens Bandar bin Sultan’ın akıl hocalığını yaptığı politikalara son verilmesi ve Türkiye’nin tezinin uygulanmaya başlanması. Twıtter ekibinin Türkiye’ye gelmesi ve Türkiye’nin isteklerini yerine getireceklerine dair söz vermeleri. ABD’nin Ankara büyükelçisi ile AKP yetkilileri arasında ‘’iki ülkenin çıkarlarının konuşulduğu’’ görüşme. Türkiye ye karşı son zamanlardaki tavır değişikliğinden vazgeçileceğinin ilk olumlu sinyalleri olsa gerek.

 

Son söz olarak ta geçmiş, yaşanmış, bitmiş ve tarih kitaplarına hapsedilmiş değildir. Geçmiş, tüm gerçekliliği ve yaşanmışlığı ile insanoğlunun aynı hatayı yapmasını bekliyor. Tekrar dönmek için…

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • M.Karababa
    9 yıl önce
    Yazı birazcık uzun olmuş. Ama çok açık ifadeler kullanmışınız,teşekkürler Mehmet Hocam. Rusya,istediklerini elde edebilmek için ya çok sabırlı davrandı. Ya da bazı taşların yerine oturmasını bekledi,ki bu ancak devlet içinde gerçekleşecek bir durumdur. Belki de iki işin bir araya gelmesini de beklemiş olabilir!..Afganistan ile bir işi kalmamışken,kuzey de bir süre Çeçenistan ile didişti...Bu gün ise açılacak her türlü kapıdan girmenin derdinde. Hem de çok sert olmayan siyasi bir anlayış ile...