ELİF NİSA

ELİF NİSA

[email protected]

Allah Doğruları ve Yalancıları Bilir

01 Ekim 2018 - 09:51

Andolsun, onlardan öncekileri sınadık; Allah, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir. (Ankebut Suresi, 3)

Yalancılık toplumda kötü bir ahlâk özelliği olarak bilinse de, bu genellikle sözde kalır. Çünkü insanların büyük kısmı yalancılığı alışkanlık haline getirmiştir.

Yalan söylemek insanın ruhunu kasar, manevi sıkıntı verir. Elinin- yüzünün nuru gider, aklı gider. İnsan zaten zayıf yaratılmıştır; vicdanın rahat etmesini sağlayan dürüstlüktür. Dürüstlüğün ferahlığını ve samimiyetini yaşaması gerekirken, yalanı yüklendiğinde insan perişan olur, sağlığını yitirir. Yaptığı her taktik, oyun, ahlâksızlık ve yalan sürekli aleyhine dönen kişi, sürekli de gerilim içinde yaşar.

“Allah indinde en büyük hata, yalan konuşmaktır” buyurur Hz. Ali (ra). Yalancılık âdeta bir delilik türüdür. İnsanların dikkatini çekmek, kendince büyüklüğünü kanıtlamak için yalan söyleyen insan, gerçekte aşağılanır. Yalan kadar insanı alçaltan bir şey yoktur.

Kimi yalanlar anlık, masum küçük yalanlar olsa da, sonuçta asıl amaç aldatmak değil midir? “Yani bu ufacık bir yalan, kimseye bir zararı yok” ya da “yalan söylüyorum ama gerçekte iyilik bu, sonucu iyi olacak” gibi düşünceler vicdanı rahatlatmak içindir. Beyaz yalan da eninde sonunda kirlenir.

Rengi ne olursa olsun yalan karşısındaki insanı kandırır ve samimiyetsiz bir davranıştır. Hafif ve zararsız görerek yalan konuşan kişi, dürüst ve güvenilir değildir. Bir kez yalan söyleyen insan bir ikincisini, bir üçüncüsünü de söyleyebilir. Ve bir kez yalanını yakaladığı birinin bin kez doğrusunu sorgular insan.

“... Yalan söz söylemekten de kaçının” (Hac Suresi, 30) ayetiyle yalanın, din ahlâkına uygun olmayan ve sorumluluğu olan bir tavır olduğuna dikkat çeker Kur’an. Birçok kötü özellik gibi yalanın da asıl nedeni iman zafiyetidir. Rahatlıkla yalan söyleyebilen insan, Allah'ın her şeyi bilen, gören ve işiten olduğu gerçeğinden gaflettedir. Oysa Yüce Allah, her an her şeye şahittir. Hiçbir şey O'ndan gizli kalmaz. Gizlinin gizlisini de, insanın içinde sakladıklarını da bilir. Kişi yalanla etrafındakileri aldatabilir, gerçekleri gizleyerek bir çıkar sağlayabilir. Ancak içinden geçenleri ve gerçekleri Allah'tan asla gizleyemez.

"Sözü açığa vursan da, (gizlesen de birdir). Çünkü şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilmektedir." (Taha Suresi, 7)

Ahiret günü sorgulanacağının bilincinde olan, insanların değil Rabbinin hoşnutluğunu hedefleyen insan yalan konuşmaktan, çıkarı nedeniyle dürüstlükten ödün vermekten titizlikle sakınır. Allah'ın her an kendisini gördüğünün, kalbindekileri ve aklından geçenleri bildiğinin şuurundaki kişi, hiçbir durumda yalan konuşamaz. Ahirette hesabını veremeyeceği sözü söylemekten ve Allah'ın azabından korkup sakınır. Gerçek dışı bir söz ağzından yanlışlıkla bile çıksa, düzelttikten sonra hemen Rabbinden bağışlanma diler.

"Yalandan uzak durun, zira yalan fücur ile birliktedir ve her ikisi de ateştedir.” (İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. Cilt, s.299)

Yalan söyleyen insan şayet kendisini korumak durumunda kaldığı için yalan söylüyorsa belki hoşgörülü olunabilir. Ancak insanların birçoğu çıkarlarıyla çatıştığında yalan söyler, oyun oynar, çirkinleşir; bu çok tehlikelidir. Bencil çıkarları için yalan söylemek âdeta cehennemin kapısını aralamaktır.

"Şüphesiz ki doğruluk hayra ve iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddık (doğru sözlü) diye kaydedilir. Yalancılık sapıklığa sürükler. Sapıklık da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır". (Buhâri, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizi, İbni Mâce)

YORUMLAR

  • 0 Yorum