"...İman edenlere yardım etmek ise, Bizim üzerimizde bir haktır." (Rum Suresi, 47)
Yüce Allah gönülden iman eden kullarına yardımı üzerinde bir hak olarak görür, vaat eder. Kulu aciz ve çaresiz kaldığında, güç yetiremediğinde onu ‘yardımıyla destekler.’ Çünkü, “O, yardım edenlerin en hayırlısıdır.” (Ali İmran Suresi, 150)
Dünya hayatı insan için özel, hikmetle ve kusursuzca hazırlanmış bir imtihan mekânıdır. Allah’ın hoşnutluğunu kazanabilmek ve sonsuz kurtuluşa ulaşabilmek için imtihanları başarıyla geçmek gerekir. Bu, ilk imtihanı yaşayan Âdem(as)’dan itibaren bu şekilde olmuştur, kıyamet saatine kadar da bu şekilde olacaktır. Musibet ve belâlara sabır ve tevekkül göstererek, Allah’a tam bir teslimiyetle teslim olarak kişi imanını kanıtlamalıdır.
Kur’an ayetlerinde müminlere dayanılmaz bir yoksulluk ve zorluk çattığı, onların sarsıldıkları ve elçinin beraberindeki müminlerle, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diye sorduğu anlatılır. Bu soru, yaşanan zorluk ve sıkıntının büyüklüğünü gösterir. Ayetin devamında ise “Allah'ın yardımı pek yakındır” müjdesi vardır. Allah’ın kesinlikle destek olacağının müjdesinin.
Firavun’un zulmü yüzünden Musa(as) ile Mısır’dan çıkan İsrailoğulları, denize ulaştıklarında, içlerinden bazı zayıf imanlılar, Firavun ve ordusu tarafından sıkıştırıldıklarını düşünerek, panik olmuşlar ve ümitsizliğe kapılmışlardı. Musa (as) ise “Şüphesiz Rabbim benimle beraberdir; bana yol gösterecektir" (Şuara Suresi, 62) diyerek, Allah'ın müminlerle beraber olduğuna kesin inancını göstermişti. Gerçekten de Allah, denizi ikiye yararak, Musa (as)'ın ve kavminin karşı kıyıya geçmesini sağlamış, sonrasında denizi kapatarak Firavun ve ordusunu suda boğmuştu.
Allah'ı dost edinen bir mümin, hayatının her anında bu sırrın tecellilerine şahit olabilir. Ancak samimi şekilde sabreder ve sakınırsa küçük/büyük yaşadığı her olayda Allah'ın desteğini ve yardımını hisseder.
Allah, Kur’an’da bildirdiği üzere göklere, yere ve dağlara sunduğu ama onların korkarak yüklenmekten kaçındıkları emaneti yüklenen insana, güç yetiremeyeceği şeyi taşıtmayacaktır. Yine de müminden istenen Allah’a tam bir teslimiyetle teslim olması ve zorlukla imtihan sırasında sabretmesidir. Dünyada yaşanan tüm sıkıntıların sonu vardır. Hatta yaşanan en zor zamanlar bir süre sonra, âdeta başkalarının başından geçmiş gibi gülümseyerek anlatılır. Allah’ın kader gereği hayır ve hikmet üzere yarattığı her olayda insan Rabbini görmeli, sabır göstermelidir. Ahirette yaşanacak ve asla tükenmeyecek sıkıntıdan uzak olabilmek için böyle davranmalıdır; orada her şey gibi azap dolu sıkıntılar da sonsuzdur çünkü…
Samimi mümin her durumda Allah’a teslimiyette, Allah’a bağlılıkta kararlıdır, ısrarcıdır. Yaşadığı musibet, diğer her şey gibi geçici, yok olucu ve sonludur. Ancak biteceği anı bekleyerek dişlerini sıkmak/tahammül etmek değildir samimi müminin yaşadığı. O Rabbi için sabreder. Ve teslimiyetle, tevekkülle, yine O’nun yardımını bekler.
Evet, ‘Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır." (Bakara, 214) Ancak yakın/uzak kavramları dünyevî ve bizim için geçerli kavramlardır. Allah katında zaman yoktur, O bundan münezzehtir. Bu nedenle yardım o an da gelebilir, yıllar sonra da. Ancak bir süre sonra, İlahî yardımdaki zamanlamanın hikmetleri daha iyi anlaşılabilir.
İnsan yalnızca sabrederek, ümitvar olarak yardım diler; yardım gelene dek, hatta ondan sonra da sözüne olan sadakatiyle denenir. Sonunda Allah’ın yardımı ve desteği kesin olarak gelecektir. “Öyle ki elçiler, umutlarını kesip de, artık onların gerçekten yalanladıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir; Biz kimi dilersek o kurtulmuştur. Suçlu-günahkârlar topluluğundan zorlu azabımız kesin olarak geri çevrilmeyecektir.” (Yusuf Suresi, 110)
Allah’ın yardımı, O’na kesin bilgiyle iman eden ve O’nun hoşnutluğunu kazanmak için çaba gösteren vicdanlı kullarına olan vaadidir:
"Ey iman edenler, eğer siz Allah'a (Allah adına İslam'a ve Müslümanlara) yardım ederseniz, O da size yardım eder ve sizin ayaklarınızı sağlamlaştırır." (Muhammed Suresi, 7)
Zorluk ve sıkıntı anları, insanın samimiyetini ve güzel ahlâkını en iyi gösterebileceği zamanlardır. Yalnızca sözüne sadık ve amaçlarına gönülden bağlı olan kullar bu durumlara aşk ve şevkle göğüs gerebilirler.
Şu unutulmamalıdır ki; her şey muazzam olsa, o zaman imtihan olmaz. Belâlar, musibetler müminlerin üzerine yağmur gibi yağar; ancak dinmeyen yağmur yoktur… Her yağmur bizim için aşkımızı, sadakatimizi, ahde bağlılığımızı kanıtlama fırsatıdır.
Kerem ve ikram sahibi Allah kuraklık vermesin.
YORUMLAR