Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgârları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara 2; 164)
Kur’an insanı derin düşünmeye, tefekküre yönlendirir. Üzerinde düşünmek için ise yaratılmış sayısız ‘şey’ vardır. Göklerde, yerde ve aralarında bulunan her şey insan için tefekkür vesilesidir.
Yaratılmış canlılar içinde yalnızca insan düşünme, karar alma, düşündüğünü uygulayabilme, plan yapma, sonuç çıkarma gibi üstün zihinsel fonksiyonlara sahiptir. Ve Kur’an’ın muhatabı akıldır. Düşünmeye çağıran Kur’an, aynı zamanda sorgulamaya da davet eder. Araştırmaya, düşünmeye, sorgulamaya ve akletmeye verdiği önemi birçok ayetle vurgular.
“…Düşünen bir topluluk için âyetleri böyle ayrı ayrı açıklıyoruz.” (Rum 30; 28)
“…Siz hiç düşünmüyor musunuz?” (Ali İmran 3; 65)
Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? (Kamer 54; 22)
Artık dileyen, onu 'düşünüp-öğüt alsın.' (Abese 80; 12)
“…Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” (Enam 6; 32 - Araf 7; 169- Yunus 10; 16- Hud 11; 51- Yusuf 12; 109- Enbiya 21; 10, 67- Müminun 23; 80, Kasas 28; 60- Saffat 37; 137- Yasin 36; 68- Enam 6; 32- Hadid 57;17)
“Yine şöyle derler: “Eğer kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.” (Mülk Suresi, 10)
“Allah akıllarını kullanmayanların üzerlerine pislik yağdırır.” (Yunus 10; 100)
Bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, sorgulamanın günah olduğuna dair iddiaların doğru olmadığını açıktır. Genel olarak sorgulamanın yanlış olduğunu söylemek Kuran’a göre mümkün değil. Kuran’a baktığımızda sorgulamayı teşvik eden birçok ayet olduğunu görürüz. Kuran bizden neleri sorgulamamızı ister?
Kur’an kâinatın yaratılışını sorgulamamızı ister. (Enbiya 21; 30)
Kur’an insanın yaratılışını sorgulamamızı ister. (Kıyamet 75; 37)
Kur’an atalarımızın dinini sorgulamamızı ister. (Bakara 2; 170)
Kur’an bizzat Kur’an’ın kendisini sorgulamamızı ister. (Nisa 4; 82)
Örneğin Kur’an’da Hz. İbrahim kıssasına baktığımızda bu kıssanın tamamen bir sorgulama sürecini anlattığını görüyoruz. Allah bize, aslında sorgulayarak gerçeklere ulaşılacağını öğretiyor.
”Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sure getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah’tan gayri şahitlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın” (Bakara 2; 23) ayetiyle Kur’an adeta meydan okur. Bu da Kur’an’ı test edilebilir bir kitap yapar. Eğer daha iyi bir sure yazılabilse Kur’an Allah kelamı olamazdı.
Kur’ân âyetleri, gözleri kâinat kitabına yönlendirir. “... İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir (Mülk Sûresi, 3-4)” buyrulur âyette ve Allah’ın Sani sıfatına dikkat çekilir. Kur’ân, büyük Sanatçının eserlerini kare kare bize izletir.
Allah, kâinatın işleyişini düzenleyen kanunlar koymuştur. Kâinattaki sayısız varlığın birbirleriyle olan uyumu ile oluşmuş muhteşem bir düzen vardır. Bu düzen, akılları hayrete düşüren detaylarla kusursuzca yaratılmış ve ince ayarlarla dengelenmiştir. Allah, yarattığı sistemleri ve düzeni kontrolünde tutar, bütün kâinattaki uyumu korur. Kâinat bütünüyle Allah’ın kusursuz yaratmasını, olağanüstü düzeni ve ölçüyü işaret eder.
Rabbimiz ezelî kudret kalemini eksiksiz ve kusursuz kullanır. Kâinattaki mucizevî uyum Yüce Allah’ın âyetidir. Samimiyetle bakabilen bir göz, bütün varlık âleminin yalnızca Allah’ın âyetlerinden oluştuğunu kavrayabilir. Kâinattaki her milimetrekaredeki âyetler, sonsuz güzellikleri sanatının içinde yaratan Rabb’imizin varlığını, isim ve sıfatlarını bize gösterir, bildirir.
Kâinatta her olay Allah’ın dilemesiyle gerçekleşir. Güneşteki patlamalardan, yeryüzünde bir yaprağın ağaçtan düşmesine kadar her şey, O’nun dilemesiyledir. Allah'ın sonsuz ilmi ve gücü, yarattığı her varlıkta tecelli eder. Rabbimiz, Kendi tecellileri olan canlıları her an yaratmayı sürdürür. Ve yarattığı her ‘şey’, kâinat kitabının bir sayfası, bir kelimesi, bir harfidir.
Kâinatta, maddeyi oluşturan atomlardaki elektronların yörüngesinden, gezegenlerin yörüngesine kadar muhteşem bir tasarım ve düzen vardır. Tüm maddelerin yapıtaşı olan atomun çekirdeğini bir arada tutan 'güçlü nükleer kuvvet', fizik kurallarının tanımlayabildiği en şiddetli kuvvettir. Diğer yandan galaksilerin, yıldızların yörüngelerinde kalmalarının nedeni olan 'kütle çekim (yerçekimi) kuvveti' kâinattaki diğer kuvvetlere oranla şiddeti en düşük kuvvettir. Bu kuvvetin değerlerinde bir azalma olursa yıldızlar yerinden kayar, dünya yörüngesinden kopar, bizler dünya üzerinden uzay boşluğuna dağılırız. En ufak bir artma olursa da yıldızlar birbirine çarpar, dünya güneşe yapışır ve bizler de yer kabuğunun içine gireriz. Bu düzenin sahibi Allah, mucizevî bir yaratışla, en küçük kuvvetle yıldızları yörüngelerinde tutar, en şiddetli kuvvetle küçücük atomun çekirdeğini kaynaştırır. Bütün kuvvetler, O'nun koyduğu ‘ölçü’lere göre hareket eder.
Yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı bulundukları sistemlerle birlikte dönerler. Kâinatta, bilinen 300 milyar kadar galaksi ve her birinde bulunan 300 milyar yıldız, sonsuz ilim sahibi yüce Rabbimizin kontrolünde, tespit edilmiş yörüngelerinde sürekli hareket ederler.. Bu muhteşem büyüklükteki galaksiler bazen birbirlerinin içinden geçer ve bu sırada asla birbirleriyle çarpışmazlar. Her şeyi kusursuzca yoktan var eden Allah, yarattığı her şeyi, kadrini hakkıyla takdir etmemiz gereken hayranlık uyandırıcı bir dengeyle düzenlemiş ve emrimize vermiştir.
Dünya, Güneş çevresinde dönerken öyle bir yörünge çizer ki, her 29 km’de bir doğru çizgiden yalnızca 2.8 milimetrelik bir sapma gösterir. Eğer bu sapma 0.3 milimetre az veya 0.3 milimetre daha fazla olsa, yeryüzündeki canlılar donarak veya kavrularak ölürlerdi. Küçük bir bilye değil söz edilen, dev kütlesiyle Dünya’nın bu hareketi, milyarlarla ifade edilen büyüklükteki sistemlerin milimetrik dengelerle korunması mucizesidir.
Ve gökten belli bir ölçü ile inen yağmur. Yağmurun sahip olduğu ölçülerden biri, her yıl dünyaya yağan yağmurun ve buharlaşan suyun ölçüsünün aynı olmasıdır. Bir diğeri ise yağmurun düşüş hızıdır. Eğer yağmur damlası kendisiyle aynı ağırlık ve büyüklükteki bir cisimle aynı yükseklikten aynı şekilde düşecek olsaydı, bu durumda tarlalar, evler ve arabalar hasar görürdü.
Hayat kaynağımız suyun ise özellikleri ve önemi kadar oluşumu da oldukça düşündürücüdür. İki hidrojen atomu ve bir oksijen atomunu su molekülü oluşturacak şekilde birleştirmek, yüzlerce yıl da bekleseniz oldukça zordur. Ancak dünyanın her yerindeki denizler, nehirler ve göller; tamamı Allah’ın üstün yaratmasına örnektir.
Haftaya devam edeceğim inşaAllah.
YORUMLAR