Yüce Allah’ı göklerde ve yerde aciz bırakacak hiçbir güç yoktur. O, istediğini istediği gibi yapmaya gücü yetendir. "Eğer yeryüzündeki ağaçların tümü kalem ve deniz de -onun ardından yedi deniz daha eklenerek- (mürekkep) olsa, yine de Allah'ın kelimeleri (yazmakla) tükenmez. Şüphesiz Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir." (Lokman 31; 27)
Âyette ifade edildiği gibi yeryüzündeki tüm denizlerin ve yedi katının daha mürekkep olduğunu düşünürsek, Allah’ın kelimelerinin, insan aklının kavrayış gücünün ötesinde sayılamayacak ve yazılamayacak kadar fazla olduğu çok açıktır.
İnsan yalnızca kendi yaratılışını ya da bir varlığı incelediğinde, sistemlerdeki müthiş uyumu ve plânlayan büyük ve eşsiz gücü görebilir.
Vücudumuz 100 trilyon hücreden oluşur. Her hücremizin çekirdeğindeki kromozom adlı kılıflarda paketlenen ve bize ait tüm bilgilerin kodlu olduğu DNA molekülü, 1 milyon ansiklopedi sayfasına eşdeğerde bilgi saklar. Kromozomların toplam kalınlığı 1 nanometre yani milimetrenin milyarda biri kadarken yaklaşık 1 metre uzunluğundaki DNA molekülünün bu küçücük bölgeye sığdırılmış olması, muhteşem bir yaratılıştır.
Yalnızca tek bir organımızı hareket ettirmek için vücudumuzda birçok kompleks işlem gerçekleşir. Beynimizde emrin oluşması ile başlayan reaksiyonların sayısı milyarları bulur. Sayısız enzimin görev aldığı sıradan bir hareket için bile, hücrelerde çok sayıda işlem birbiri ardınca sürer. Tek bir hareketimiz için bu işlemler gerçekleşirken, aynı anda beynimiz çalışır, kalbimiz kan pompalar, yediğimiz besinler sindirilir, hücrelerimiz çoğalır, tüm organlarımız fonksiyonlarına devam eder. Dahası biz bunları ne fark eder, ne de kontrol ederiz.
Birkaç tanesinden söz ettiğim bu mucizeler yalnızca bizim bedeninizde de değildir. Etrafımızdaki insanlar, anne-babamız, kardeşlerimiz, dostlarımız, iş arkadaşlarımız, televizyon ve gazetelerde gördüğümüz kişiler, şu an yaşayan milyarlarca insan ve ilk insan var olduğundan beri yaşamış olan tüm insanlar da bu mucizevi bedene sahip.
Yaratılış gerçekliği açıktır. Ki tasarım yalnızca görüntüde değildir. Bir de yazılım vardır. DNA, hücre gibi mikro âlemdeki mucizevî olayları beyne bağlayıp, “emirleri veren bir beyin var, her şeyi o idare eder” gibi bir çıkarım yaparak açıklama yapılamaz.
Çünkü beyin de aynı hücrelerden meydana gelir. Beynin verdiği emirleri beyindeki bu mikroskobik yağ ve protein yığınları mı kararlaştırır? Eğer öyleyse beynin hangi hücreleri emir verir? Bir kısmı bir araya gelerek ortak kararlar mı alırlar? Bu akılsız, şuursuz hücreler bir araya gelince birdenbire haber alma, karar verme, emir verme gibi soyut kavramları nereden öğrenir ve kusursuzca uygulamaya başlarlar?
İnsan henüz tek bir hücre halindeyken ve ortada beyin diye bir şey yokken, bu hücrenin bölünmesini, bölünen hücrelerin farklılaşmasını, aralarındaki akıl almaz iş bölümünü, koordinasyonu hangi beyin yönetir? Annenin beyni mi? Oysa annenin kanı bile bebeğinkiyle karışmaz...
Dolayısıyla bilimsel konuları teknik olarak bilmek yeterli değildir. Üzerinde düşünmeliyiz ki Allah'ın kudretini ve benzersiz yaratmasını hakkıyla takdir edebilelim.
Siz şu an sessiz sakin bir ortamda bu yazıyı okurken, haberiniz bile olmadan kâinatın her santimetrekaresinde tek bir saniyede bile sayısız faaliyet sürüyor.
Örneğin şu saniye, vücudunuzda 20 trilyar metabolik reaksiyon gerçekleşti. Dahası bu işlem, şu an yaşamakta olan milyarlarca insanda gerçekleşti.
Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl 16; 69)
Kur’an taklidi bir imanı değil tam aksine akla dayanan düşünerek bilinçli bir eylem olarak edinilen imanı kabul eder. Özetle; Kur’an’a göre sorgulamak yanlış ya da yasak değildir. Araştırıp, düşünüp, sorgulamadığımız sürece gerçek anlamda iman etmiş olamayız.
"… İşte (Allah'a) teslim olanlar, artık onlar 'gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır." (Cin 72; 14)
Kur’ân, insanı ve kâinatı anlamayı kolaylaştırır. Her okumada, insana ve kâinata dair bir önceki okumadan farklı sırlar önümüzde açılır. O’nu okuyan, Allah’ın hikmetle yarattığı sayısız güzelliği, sarıp kuşattığı harikaları fark eder ve şuur kapısından içeriye girer.
Allah, Hakîm'dir; hikmet sahibi, sağlam, muhkem olandır. Kudret kalemiyle yarattığı düzen, yarattıklarındaki sanat nakışları O'nun Hakîm isminin tecellileridir. Göklerde, yerde ve ikisi arasındaki mükemmel ve ihtişamlı düzeni yaratan eşsiz gücü, ancak samimi ihlâs sahibi ve yüzeysel bakmayan kulları görüp okuyabilir.
Kur’ân kâinat kitabını okur, okutur, şifrelerini çözüp, sırlarını açığa çıkarır. Hâlıkının varlığı göklerin varlığından daha açıktır... Ki Allah'tan başka ilâh yoktur.
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran 3; 191)
YORUMLAR