Onlar, Allah'ın tuzağından güvende mi idiler? (A’raf Suresi, 99)
Dünya hayatını, sahip olduklarını kaybetmek, yaşlılık ve ölüm korkusu gibi onlarca korkuyla yaşayan inkârcıların, hayatlarını Müslümanların aleyhine kötülük düzenleyip örgütleyerek geçirmeleri gerçekten mucizevi bir olaydır. İmanı yaşamayan, tevekkülü bilmeyen bu kimselerin buna güç yetirebilmeleri ilginçtir. Açıktır ki Allah, kurdukları hileli düzenlerini onlara çekici kılmıştır.
İnsanları Allah'ın yolundan alıkoyabilmek için kurulan tuzaklar ne kadar büyük, kapsamlı ve etkili olursa olsun tümü Rabbimizin kontrolü altındadır. Şeytan, onun itaatli ordusu ve kurdukları tüm düzenler de yalnızca Allah'ın dilemesi ile vardır. Allah dilemedikçe hiç kimse bir şey dileyemez ve tuzak kurmaya güç yetiremez.
Küfrün elindeki güç ve iktidar, gerçekte ne kendilerine ne de diğer insanlara fayda ya da zarar veremez. Mülkün ve gücün gerçek sahibi, tek üstün ve güçlü olan Allah’tır. O dilemediği sürece hiç kimse bir başkasına yarar sağlamaya ya da zarar vermeye güç yetiremez. Bu gerçeğe iman eden samimi müminler, ne Firavun'a ne de bir başka kötülük önderine boyun eğmemişlerdir.
Allah, planlanan bütün tuzakları boşa çıkarandır. Kuşkusuz, sonsuz güç ve kudret sahibi Allah’ın tuzak ve düzen kurmaya ihtiyacı yoktur. Zorunluluğu da yoktur; O, sebeplerden münezzehtir. Ancak bizler sebeplere tabiyiz. Kur'an, konuları daha iyi anlayabilmemiz için bizim dilimizle konuşur.
Allah, şeytanî olan tuzağı Kendi Rahmanî tuzağını sebep kılarak giderir. Sebeplerin yaratılmasındaki hikmetlerden biri, sürekli imtihan olmamızdır. Olaylar sebepsiz yaratılsaydı, imtihan ortadan kalkardı. Allah, oluşan her mucizeyi aklımızın kabul edeceği şekliyle yaratır.
İnkârcılar düzenleri ile başarılı olduklarını, müminleri zor durumlara soktuklarını, korkuttuklarını zannettikleri anlarda bile, gerçekte bozulmuş, ters dönüp ‘kötülük çemberi’ başlarına geçmiş, kendilerine musibet olarak dönmüş bir tuzağın parçalarını seyrederler. Sonucu ve sonlarını henüz görmediklerinden galip geldiklerini düşünürler. Oysa küfrün bütün tuzakları, Allah’ın dilemesiyle küfür için mağlûbâne, müminler için galibâne kurulur.
Kötülerin kurduğu her tuzak, güçlü ve ürkütücü gibi görünüyor da olsa -Allah’ın dilemesiyle-en başından bozulmuş olarak kurulur. Çünkü Allah her tuzağı iki parça halinde yaratır; tuzağın kendisi ve bozulmuş hali. Tek bir blok, bir bütün olarak yaratır. Mesela Firavun vardır, Musa (as) vardır. Nemrut vardır, İbrahim (as) vardır. Deccal vardır, Mehdi (as) vardır. Deccal tuzaktır, Mehdi (as) onu bozandır. İnsanlık tarihi boyunca bu değişmez. Ahzab Suresi, 62. Ayette haber verildiği gibi; (Bu,) Daha önceden gelip-geçenler hakkında (uygulanan) Allah'ın sünnetidir. Allah'ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın.
Bugün de insanları Allah inancından uzaklaştırmak için küfrün kurduğu her tuzak, Allah'ın vaadi gereği bozulmaya mahkûmdur. İnkarcılar sapkın fikirlerinin etkili olduğunu zannederek başarılı olacaklarını zannetmişlerdir. Kurdukları düzenin mağlubane yaratıldığının bilincinde olmadıklarından, aldanmışlardır. Zorluk zamanlarında müminlerin gösterdiği sabır ve tevekkül ise Allah’ın yardımını getirir, üzerlerindeki tüm ağırlıkları kaldırır.
“Gerçek şu ki, onlar hileli-düzenler kurdular. Oysa onların düzenleri, dağları yerlerinden oynatacak da olsa, Allah Katında onlara hazırlanmış düzen (kötü bir karşılık) vardır.” (İbrahim Suresi, 46)
Bu sebeple, tedirgin olmaya gerek yoktur. Allah'ın sünneti gereği inananlar her zaman güçlüdürler ve Allah her zaman onların yardımcısıdır. İnkarcıların kurdukları tuzaklar dağları yerinden oynatacak kadar güçlü de olsa, Allah'ın fırkası her zaman galip gelecektir.
… Onlar bu tuzağı tasarlıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karşılık) kuruyordu. Allah, düzen kurucuların (tuzaklarına karşılık verenlerin) hayırlısıdır. (Enfal Suresi, 30)
YORUMLAR