Hayatımızda her gün yeni olaylar meydana geliyor. Hiç beklenmedik bir anda olayların akışı değişebiliyor. Ancak insan, Rabbine halisane teslimse, karşılaştığı olay ya da yitirdiği herhangi bir şey sebebiyle farklı tavırlar sergilemez. Samimi kulları için hayırlar, güzellikler dileyen Allah’ın hikmetle detaylandırdığı kaderini teslimiyet, tevekkül ve sabır içinde izler.
Mümin her sözünde, her davranışında Allah'a daha yakın olmak, Allah'ın sevgisini daha çok kazanmak ister. Ancak kendisini asla yeterli görmez, Rabbine karşı korku ve umut arasında yaşar. Allah'ın hoşnutluğunu amaç edinmenin ve kötü ahlak özelliklerinden uzak yaşamanın getirdiği huzur, güven ve tatmin duygusu hayatına hâkimdir. Sahip olduğu her şeyi Allah'ın verdiğinin, dilerse de geri alabileceğinin, ya da tümünü yok edebileceğinin şuurundadır; o nedenle mütevazıdır. Kur’an müminlerin bu güzel ahlâkını şöyle tarif ediyor:
"Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır. Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez" (Hadid Suresi, 22-23)
Allah’ın hayırla takdir ettiği yaratışa teslimiyet insana huzur verir, sarsılmaz bir güven hissi verir. Düşünsenize sonsuz bir güce dayanmış oluyorsunuz. Bu, kalbe müthiş bir ferahlık ve müthiş bir güç artışı verir. Zorlu bir olayla karşılaştığında, “Allah bunda mutlaka bir hayır dilemiştir, ben bilemem Allah bilir” diye düşünür; ümit eder, şükreder, sabreder. Gösterdiği güzel ahlakın ardından, ‘şer’ gibi görünen olayın Rabbi tarafından ne denli güzellikler barındırdığına şahit olur.
Peygamberimiz(asm) bu konuda şöyle buyuruyor:
“... Sen, yakini bir imanla, tam bir rıza ile Allah için çalışmaya muktedir olabilirsen çalış; şayet buna muktedir olamazsan, hoşuna gitmeyen şeyde sabırda çok hayır var. Şunu da bil ki nusret sabırla birlikte gelir, kurtuluş da sıkıntıyla gelir, zorlukta da kolaylık vardır, bir zorluk iki kolaylığa asla galebe çalamayacaktır.” (Kütüb-i Sitte)
Allah'tan bir imtihan olarak insan her şeyin aleyhine geliştiğini, hiçbir çıkış yolu görünmediğini, büyük kayıplara uğradığını zannedebilir. Ancak bu şeytanın fısıltısıdır; şeytan kaderi bilmez. Rabbine aşkla bağlı insan, içinde bulunduğu durum nasıl görünürse görünsün, umutla Rabbine dua eder, O’na sığınır. Müminlerin tek dostu ve yardımcısı olan Allah ne yazdıysa hayırla yazmıştır. Allah’ın yazdığında –haşa-kusur olur mu? Yusuf(as)’ın sözlerindeki gibi, 'Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendir' (Yusuf Suresi, 100)
"... Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez." (Yusuf Suresi, 87) buyruğu gereği, ümitvar ruh halini her şartta korur. Yunus(as) mesela, denize atılıp ardından balık tarafından yutulduğu o zor zamanda bile Allah’ın rahmetinden ümidini kesmemiş, Rabbi de Yunus(as)’ın samimi duasına icabet etmiştir:
"... (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: "Sen'den başka İlah yoktur, Sen yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu. Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız." (Enbiya Suresi, 87-88)
Yaşadıkları olayları hemen zahiri yüzüyle değerlendiren kimseler hakkında Kur’an, "Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır." (Rum Suresi, 7) buyuruyor. ‘Korku tüneli’ gibidir dünya hayatı; içinde dolaşırken bize endişe veren şeylerle karşılaşırız. Ama sonunda onların hepsi geçer, gider; bitmeyen zorluk yoktur. Tevekkülsüz davranmak, kızmak, üzülmek, tedirgin olmak, Allah’ın yarattığı kadere saygısızlık olur. Çünkü geçmiş gibi geleceği yaratan da Allah’tır. Yarattığı gibi yaratacağı da hikmetledir, hayırladır.
İnsanız, cahiliz; hayra ettiğimiz gibi şerre de dua ederiz bilmeden. Ama bilmeliyiz ki her zorluk, kolaylıkla birlikte yaratılır. Müyessir olan Allah, hayırda ve şerde kulunun yolunu kolaylaştıran, ona gücünün üstünde yük yüklemeyendir.
Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. (İnşirah Suresi, 6)
Elif E. Bayraktar
Mümin her sözünde, her davranışında Allah'a daha yakın olmak, Allah'ın sevgisini daha çok kazanmak ister. Ancak kendisini asla yeterli görmez, Rabbine karşı korku ve umut arasında yaşar. Allah'ın hoşnutluğunu amaç edinmenin ve kötü ahlak özelliklerinden uzak yaşamanın getirdiği huzur, güven ve tatmin duygusu hayatına hâkimdir. Sahip olduğu her şeyi Allah'ın verdiğinin, dilerse de geri alabileceğinin, ya da tümünü yok edebileceğinin şuurundadır; o nedenle mütevazıdır. Kur’an müminlerin bu güzel ahlâkını şöyle tarif ediyor:
"Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır. Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez" (Hadid Suresi, 22-23)
Allah’ın hayırla takdir ettiği yaratışa teslimiyet insana huzur verir, sarsılmaz bir güven hissi verir. Düşünsenize sonsuz bir güce dayanmış oluyorsunuz. Bu, kalbe müthiş bir ferahlık ve müthiş bir güç artışı verir. Zorlu bir olayla karşılaştığında, “Allah bunda mutlaka bir hayır dilemiştir, ben bilemem Allah bilir” diye düşünür; ümit eder, şükreder, sabreder. Gösterdiği güzel ahlakın ardından, ‘şer’ gibi görünen olayın Rabbi tarafından ne denli güzellikler barındırdığına şahit olur.
Peygamberimiz(asm) bu konuda şöyle buyuruyor:
“... Sen, yakini bir imanla, tam bir rıza ile Allah için çalışmaya muktedir olabilirsen çalış; şayet buna muktedir olamazsan, hoşuna gitmeyen şeyde sabırda çok hayır var. Şunu da bil ki nusret sabırla birlikte gelir, kurtuluş da sıkıntıyla gelir, zorlukta da kolaylık vardır, bir zorluk iki kolaylığa asla galebe çalamayacaktır.” (Kütüb-i Sitte)
Allah'tan bir imtihan olarak insan her şeyin aleyhine geliştiğini, hiçbir çıkış yolu görünmediğini, büyük kayıplara uğradığını zannedebilir. Ancak bu şeytanın fısıltısıdır; şeytan kaderi bilmez. Rabbine aşkla bağlı insan, içinde bulunduğu durum nasıl görünürse görünsün, umutla Rabbine dua eder, O’na sığınır. Müminlerin tek dostu ve yardımcısı olan Allah ne yazdıysa hayırla yazmıştır. Allah’ın yazdığında –haşa-kusur olur mu? Yusuf(as)’ın sözlerindeki gibi, 'Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendir' (Yusuf Suresi, 100)
"... Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez." (Yusuf Suresi, 87) buyruğu gereği, ümitvar ruh halini her şartta korur. Yunus(as) mesela, denize atılıp ardından balık tarafından yutulduğu o zor zamanda bile Allah’ın rahmetinden ümidini kesmemiş, Rabbi de Yunus(as)’ın samimi duasına icabet etmiştir:
"... (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: "Sen'den başka İlah yoktur, Sen yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum" diye çağrıda bulunmuştu. Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız." (Enbiya Suresi, 87-88)
Yaşadıkları olayları hemen zahiri yüzüyle değerlendiren kimseler hakkında Kur’an, "Onlar, dünya hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise gafil olanlardır." (Rum Suresi, 7) buyuruyor. ‘Korku tüneli’ gibidir dünya hayatı; içinde dolaşırken bize endişe veren şeylerle karşılaşırız. Ama sonunda onların hepsi geçer, gider; bitmeyen zorluk yoktur. Tevekkülsüz davranmak, kızmak, üzülmek, tedirgin olmak, Allah’ın yarattığı kadere saygısızlık olur. Çünkü geçmiş gibi geleceği yaratan da Allah’tır. Yarattığı gibi yaratacağı da hikmetledir, hayırladır.
İnsanız, cahiliz; hayra ettiğimiz gibi şerre de dua ederiz bilmeden. Ama bilmeliyiz ki her zorluk, kolaylıkla birlikte yaratılır. Müyessir olan Allah, hayırda ve şerde kulunun yolunu kolaylaştıran, ona gücünün üstünde yük yüklemeyendir.
Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır. (İnşirah Suresi, 6)
Elif E. Bayraktar
YORUMLAR