"Yalandan uzak durun, zira yalan fücur ile birliktedir ve her ikisi de ateştedir.” (İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. Cilt, s. 299)
Yalancılık toplumda kötü bir ahlâk özelliği olarak bilinse de bu genellikle sözde kalıyor. Çünkü insanların büyük kısmı yalancılığı alışkanlık haline getirdi maalesef. Çıkarlarını gözeten insanların yalan bombardımanı altında yaşıyoruz her gün. Provokatörler dur durak bilmiyor, bir karmaşa ve bilgi kirliliği ortamı oluşturarak toplumu huzursuzluğa yönlendiriyor. Bu yalan çukurundan uzak kalmak ise mümkün değil.
Korkunç bir şey yalan; insanın huzurunu kaçırıyor. Bakın yalancıya; yüzü sahte, bakışları sahte, konuşması sahte, samimiyetsiz. Sürekli yalan söyleyen kişilerin yalanlarına maruz kalmak âdeta cehennem odasında yaşamak gibi eziyet verici.
Yalan söylemek insanın ruhunu kasar, manevi sıkıntı verir. Elinin- yüzünün nuru gider, aklı gider. İnsan zaten zayıf yaratılmıştır; vicdanın rahat etmesini sağlayan dürüstlüktür. Dürüstlüğün ferahlığını ve samimiyetini yaşaması gerekirken, yalanı yüklendiğinde insan perişan olur, sağlığını yitirir. Yaptığı her taktik, oyun, ahlâksızlık ve yalan sürekli aleyhine dönen kişi, sürekli gerilim içinde yaşar.
“Allah indinde en büyük hata, yalan konuşmaktır” buyuruyor Ali (ra). Yalancılık bir ahlâk çöküntüsü, âdeta bir delilik türü. İnsanların dikkatini çekmek, kendi üstünlüğüne inandırmak ya da sırf muhalefet etmek için yıkıcı yalanlar söyleyen, gerçek ortaya çıktığı halde yalanda ısrar eden insan, gerçekte aşağılanır. Yalan kadar insanı alçaltan bir şey yok.
Rengi olmaz yalanın. Kimi yalanlar anlık, küçük yalanlar olsa da sonuçta asıl amaç aldatmak değil mi? “Yani bu ufak bir yalan, kimseye bir zararı yok” düşüncesi vicdanı rahatlatmak içindir. Beyaz yalan da eninde sonunda kirlenir. Bir kez yalan söyleyen insan bir ikincisini, bir üçüncüsünü de söyleyebilir. Ve bir kez yalanını yakaladığı birinin bin kez doğrusunu sorgular insan. Dürüstlüğünden emin olduğu, güvendiği kişiden ise müthiş lezzet alır.
“... Yalan söz söylemekten de kaçının” (Hac Suresi, 30) ayetiyle yalanın, din ahlâkına uygun olmayan ve sorumluluğu olan bir tavır olduğuna dikkat çekiyor Kur’an. Birçok kötü özellik gibi yalanın da asıl nedeni iman zafiyeti. Rahatlıkla yalan söyleyebilen insan, Allah'ın her şeyi bilen, gören ve işiten olduğu gerçeğinden gaflettedir. Çünkü Yüce Allah, her an her şeye şahittir. Hiçbir şey O'ndan gizli kalmaz. Gizlinin gizlisini de insanın içinde sakladıklarını da bilir. Kişi yalanla etrafındakileri aldatabilir, gerçekleri gizleyerek bir çıkar sağlayabilir. Ancak içinden geçenleri ve gerçekleri Allah'tan asla gizleyemez. “Sözü açığa vursa da gizlese de birdir. “Allah, gerçekten doğruları da bilmekte ve gerçekten yalancıları da bilmektedir.” (Ankebut Suresi, 3)
Allah’tan korkmayanlar çıkarı için çok rahat yalan söyleyebilir. Dürüst olmanın kökeninde Allah korkusu vardır. Ahiret günü sorgulanacağının bilincinde olan, insanların değil Rabbinin hoşnutluğunu hedefleyen insan yalan konuşmaktan, çıkarı nedeniyle dürüstlükten taviz vermekten titizlikle sakınır. Allah'ın her an kendisini gördüğünün, kalbindekileri ve aklından geçenleri bildiğinin şuurundaki kişi, yalan konuşamaz. Ahirette hesabını veremeyeceği sözü söylemekten ve Allah'ın azabından korkup sakınır.
Yalan söyleyen insan şayet kendisini korumak durumunda kaldığı ya da karşısındakini üzmemek için yalan söylüyorsa belki hoşgörülü olunabilir. Ancak insanların birçoğu çıkarlarıyla çatıştığında yalan söylüyor, oyun oynuyor, çirkinleşiyor; bu çok tehlikeli. Bencil çıkarları için yalan söylemek âdeta cehennemin kapısını aralamaktır.
"Şüphesiz ki doğruluk hayra ve iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddık (doğru sözlü) diye kaydedilir. Yalancılık sapıklığa sürükler. Sapıklık da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır". (Buhâri, Müslim, Ebû Dâvûd, Tirmizi, İbni Mâce)
Elif E Bayraktar
YORUMLAR