ELİF NİSA

ELİF NİSA

[email protected]

"Amellerin En Sevgilisi"

30 Eylül 2024 - 09:31

“Farz ibadetlerinden sonra Allah yanında amellerin en sevgilisi (rızâsına muvâfık olanı) , Müslümanın kalbine sevinç koymaktır.” (Hadis-i Şerif)

 

Müminler birbirlerinin kardeşleridir. Hâlıkı aynı, kitabı aynı, yolu aynıdır samimi müminlerin ve aynı duyguları taşırlar. Aynı yola baş koymuş, aynı kitaba tabi olmuş, aynı hedefe, aynı davaya sahip insanlardır. Aralarında dünyevi sevgiler gibi geçici, beklenti ve çıkarlara dayalı olmayan, gerçek bir sevgi ve dayanışma bulunur. Allah onların kalplerinin arasını uzlaştırıp-ısındırır ve müminler O'nun nimetiyle kardeşler olarak yaşarlar. 

 

İnsanın yaratılış amacı kulluk ve imtihandır. Bu sebeple Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak ve dine hizmet amacıyla yaptıkları her iş müminler için sevinç ve neşe kaynağıdır. Yaşadıkları neşe "imanî neşe"dir. Kalplerinde gerçek imanı yaşamayan insanların tadamadıkları samimi bir duygudur bu. Rabbinin hoşnutluğunu ve rahmetini umut etmenin getirdiği sevinç ve mutluluktur. Bu güzel duyguyu müminler hem doruğunda yaşar, hem dışarıya yansıtır kardeşleriyle paylaşırlar. Asık yüzlü olmak mümine yakışmaz; güler yüzlüdür mümin. Tebessüm etmek sadakadır, sevaptır.

 

İman etmeyenlerin neşesi geçicidir, dünyaya yöneliktir, yapmacıktır. Allah küfür hakkında; “az gülsünler, çok ağlasınlar” buyurur. Müminleri ise hiçbir olay ümitsizliğe sevk etmez, endişelendirmez. Çünkü bilirler ki her olay yalnızca Allah’ın dilemesiyle gerçekleşir. O, kaderde her şeyi kendileri için hayırla yaratır, Allah’tan başka hiç kimse bir zarar ya da fayda dokunduramaz, gelecek zararı ya da faydayı engelleyemez. En zorlu zamanlarda Allah tek dostu ve yardımcısıdır müminlerin.

 

İman sahiplerinin yaşadıkları güzel ahlâk, huzurlu ve mutlu bir hayat sunar. Müminler bu güzelliği, neşeyi ve lezzeti diğer insanların da tatmalarını isterler. Bu yüzden tek bir kişinin bile Kur'an ahlâkını yaşamaya başlaması, ahiretteki sonsuz azaptan korunması büyük bir sevinç ve neşe kaynağı olur. 

 

Mümin, kardeşlerine faydalı olur; annenin hasta evladını bırakıp gitmediği gibi, onların sıkıntılarını gidermek için çareler arar ve ihtiyaçlarını karşılamaya çalışır. Kalbi Rabbine bağlı insan, Ensar gibi din kardeşinin çıkarlarını kendi isteklerinden üstün tutar. “Kim (din) kardeşinin İhtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim de bir Müslümandan sıkıntıyı giderirse, Allah da buna karşılık ondan kıyamet sıkıntılarından bir sıkıntıyı giderir”(Buhari) hadîsini kalben yaşar. 

 

“Müslüman kardeşinin (gönlü) içine sevinç koyman, mağfiret-i ilahiyi gerektirir.” (Feyz’ül-Kadir) buyurur Resûlullah(asm). Müminleri sevindirmek güzeldir, güzel olmasından daha çok, haz veren bir ibadettir

 

Mümin fedakâr, hoşgörülü ve yakındır ancak dikkatli olmazsa bazen nefsi kontrolü eline alabilir. Nefsin kontrolü ele geçirmesi ise kıskançlık, kindarlık, bencillik ve hırs gibi tüm kötü duyguların mümini etkilemesi anlamındadır. Nefis insanı yanıltır, azgındır, bataklığına çeker. Bu yüzden mümin, şeytanın sözcülüğünü yapan nefsini değil, vicdanını en fazla dinlemelidir. Hem kendisi teyakkuzda olmalı hem de kardeşlerinin nefsini harekete geçirecek bir üsluptan sakınmalıdır. 

 

Kur'an bu konuya dikkat çeker. Şeytanın insanların arasını bozmak için uğraştığını haber verir ve onlara sözün en güzelini söylemelerini buyurur. 

 

Üstad'ın, "Biliniz: En esaslı kuvvetimiz ve nokta-i istinadımız, tesanüddür. Sakın sakın bu musibetlerin verdiği asabilik cihetiyle birbirinizin kusuruna bakmayınız. Kısmet ve kadere itiraz hükmünde olan şekvalar(hoşnutsuzluk) ve "Böyle olmasaydı şöyle olmazdı" diye birbirinizden gücenmeyiniz… Biz sabır ve şükür ve kazaya rıza ve kadere teslim ile mukabele ederek tâ inayet-i İlahiye imdadımıza gelinceye kadar, az zamanda ve az amelde pek çok sevab ve hayrat(hayır) kazanmaya çalışmalıyız." ifadesi, tesanüd konusunda güzel bir örnektir. O, her zaman kendisinden daha çok düşündüğü Müslümanlara, dünya ve ahiret huzuru için zorlukta sabretmelerini ve tesanüdü zedeleyecek davranışlardan sakınmalarını hatırlatır. 

 

Müminleri iman bağı birleştirir. Aralarında düşmanlık, kin, buğz olması onlara yakışmaz. Allah ve resulü, müminlerin birbirlerinin hukukuna riayet etmelerini ve kalpleri birbirine ısındıracak, sevgiyi artıracak ve aralarındaki ilişkileri sağlamlaştıracak işler yapmalarını emreder. 

 

Müslüman coğrafyanın, sevinç ve neşe içindeki insanlar olması gerekirken, bugün birçok bölgede zulüm, kan, gözyaşı ve problemlerin olduğu görüyoruz. Tüm bunların sebebi, kimi Müslümanların, Allah'ın emrettiği gibi birlik ve beraberlik içinde hareket etmemeleri, ahireti ve hesap gününü göz ardı ederek yaşamalarıdır. Halbûki her Müslüman, kardeşinin acısını ruhen hissetmeli. Hataları için birbirlerini uyarmalı Müslümanlar, eksiklerini tamamlamalı, merhametli ve alçakgönüllü olmalı. Allah’ın verdiği en büyük nimetlerden olan ’sevgi gücünü’ çok iyi kullanmalı ve Allah rızası için sevgiyi yaşama konusunda tüm engelleri kaldırmaya çaba göstermeli. 

 

Allah’a çağırır, hayat verecek ‘şeyler’e davet eder samimi mümin. Kur'an ahlâkından uzak insanlara, gerçekleri gönülden ve güzel sözle ifade eder. Kalbe hitap eden konuşmaları, karşısındaki kişilerin kalplerinde sıcaklık oluşturur, insanları Allah'a yöneltir. "Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: "Gerçekten ben Müslümanlardanım" diyenden daha güzel sözlü kimdir?" (Fussilet Suresi, 33) ayetiyle bildirildiği gibi muhabbetinden kalplere nur akar, sevgi akar.  

 

Müminler, Peygamber(asm)’ın yolunda, onun gibi hem uyarıcı hem müjde vericidirler. Aralarında, kalplerde sevinç uyandıran müjdeli konuşmalar yaparlar. Mallarını ve canlarını Allah'a adamışlardır. O'nun hoşnutluğunu kazanabilecekleri hayırlı davranışlarda bulunarak en akılcı ve en kârlı alışverişi yapmışlardır.  Dünyada hep aranan ancak yaşanamayan mutluluğun gerçek mekânı olan cenneti birbirlerine hatırlatır, sevinir, müjdeleşirler. 

 

Ebu Hureyre'den(ra) rivayetle Peygamber(asm) şöyle buyurur:

 

“Aziz ve Celil Allah: Ben iyi kullarım için hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insanın kalbinden geçmeyen şeyler hazırladım, buyurdu." Allah'ın kitabında bunu tasdik eden delil şu ayettir: Artık yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne sevinçler saklandığını hiç kimse bilemez.”




 

Elif E. Bayraktar



 

YORUMLAR

  • 0 Yorum