Zulmedenlere eğilim göstermeyin, onları desteklemeyin, yoksa ateş size de dokunur…
(Hud Suresi, 113)
Hafta başından bugüne ülkemizin 130 kadar ayrı noktasında yangın felaketi yaşadık... Ciğerlerimiz yandı. Canımız yandı. Ama yaşanan felaketler üzerinden operasyon yapan etki ajanları yüzünden bir o kadar daha yandı. Sürekli yalan, sürekli iftira, sürekli bir nefret dili ile karalama kampanyalarına şahit olmaktan bıktık, yeter artık!.
PKK'nın ormanları eş zamanlı yakmasının hemen ardından yalanlar ve kolay akılda kalan sloganlarla, direkt hükumete saldırılar başladı. Yangınların birkaçı dışında tamamı kontrol altına alındığı halde, hükumetin krizi yönetemediği algısı dolaşıma sokuldu.
Devletimiz 13 su atar uçak, 3 idari uçak, 9 İHA, 6 yönetim helikopteri, 1 insansız helikopter, 1 yangın söndürme tankı, 45 helikopter, 1.080 arazöz, 120 iş makinası ve 5.000’e yakın personel ile canla başla çaba gösterirken, MİT ve Emniyet istihbarata ait olup Cumhurbaşkanlığı envanterinde yer alan operasyonel uçakları da yaptıkları hesaba katarak, “Uçak nerede?”, “Sarayın 13 uçağı var, devletin 2” gibi saçmalıklarla etki ajanlığına soyundular.
Yangın söndürmede uçak yerine nispeten daha avantajlı olduğu için manevra kabiliyeti yüksek, her bölgeye rahatça müdahale edebilen 10 tona kadar su alabilen helikopterler kullanılmaya başlandı. Özellikle 2-3 yıldır yangınla mücadelede hava gücü ciddi derecede güçlendirildi.
Maddi-manevi zarara uğradığımız PKK’nın Türkiye’de yaktığı ormanlar için dün olduğu gibi bugün de bahaneler üretip devleti suçlayan Cumhuriyet Gazetesi, 2018 Yunanistan’daki yangına “Dayan Komşu” manşetiyle tepki verirken, ülkemizdeki yangını, “Yurttaş yangınlarda can veriyor, AKP sorumluluğunu örtme peşinde, nereden tutsan skandal” manşetleri ile verdi. Hatta hafta sonu bir gazete, “Yangın bölgelerinde yardım önceliği AKP’lilerde” manşeti attı.
Son yıllarda özellikle orman yangınları yüzünden zarar gören bölgeler yeniden ağaçlandırıldığı halde, “Yanan yerlere çökecekler, otel yapacaklar” gibi algılara maruz kalındı.
Yangınların sebebini iklim değişikliğine, çevre kirliliğine, çam kozalaklarına, mangala bağladılar. Ancak yangın yerine PKK’nın siyasî uzantılarına can suyu verenler, terör ihtimali konusunda yine suskun kaldılar.
“Üç genç birleşse kesin bir faşist vurabilir, kesin bir dükkânı veya fabrikayı yakabilir, yüz yerde orman yangını çıkarabilir” diyen Öcalan, “2-3 genç bir araya gelerek eylem yapabilir. ‘Silahımız yoktur’ diyebilirler. Silahları çakmak ve kibrittir” diyen Karayılan ve “İnanın ki bu ateş her yeri yakar, sanıyorsunuz ki Bodrum Cizre’ye çok uzak” diyen Demirtaş ve benzerlerine nasıl susar ya da nasıl aynı dili konuşur insan; anlamak mümkün değil.
Dün, PKK’lı ‘Ateşin Çocukları İnisiyatifi’ grubu, Türkiye'nin turistik bölgelerine yönelik sabotaj saldırılarının sorumluluğunu üstlendi. "Türk rejimi başka bir dil anlamadığına göre onlara ateşin seliyle diz çöktürmenin zamanı geldi” dedi açıklamasında.
Bitme noktasındalar. kendileri diz çökecek insanlığı yakan bu caniler! Suçsuz günahsız insanların evlerine, ocaklarına düşürdükleri ateş kendilerine de dokunsun. İçinde ne ölsün ne diri kalsınlar!
Muhalif zihniyet halâ “PKK” diyemeden ıslık çalıp havaya baksın. İklim değişikliğiymiş, mangalmış, çam kozalağıymış, ham kozalakmış!.. Şimdi yine özneyi dile getir-e-meden, gazeteci Nedim Şener’in eleştirisindeki gibi, “Nereden gelirse gelsin teröre karşıyız” moduna girecekler.
Kamuoyunu doğruluğu ispatlanmamış, yalan hatta uydurulmuş bilgilerle manipüle eden, iftiralarla karalama çabası içindeki etki ajanlarının kendi kitleleri de yalanların farkında. Yalnızca karşı tarafa duydukları kin ve nefretten dolayı tüm bunları kabulleniyorlar. O nefretle ülkeyi yakanlara da suskun kaldılar. PKK ve diğer terör örgütleriyle yol yürüyen, en ufak sempati duyan, açıkça kınayamayan, lanet okuyamayan insan, bu vatanın seveni olabilir mi?
Üretilen algıların gerçeklerin yerini aldığı acayip bir dönemdeyiz. Vicdansızlık, çürümüşlük ve yalan terörü fonlandığı içindir ki güç bulup tavan yapıyor. Kalpleri kararmış kişiler, ülkeyi aciz göstermeye çalışıyor, Batıdan yardım talep ediyor, oturdukları yerden ahkâm kesip fitne fesat üretiyor, kin, nefret ve haset kusuyorlar. Ülke yangın yerine döndü kol kola girdikleri yüzünden ama buradan bile siyasi rant çıkarmaya çalışıyorlar. Felaketler umurlarında bile değil oksijen vakumlayıcılarının.
Bugün terörden, pahalılıktan, yoksulluktan daha önemli bir problemimiz var; edep, hayâ, merhamet, sevgi, saygı, doğruluk ve ahlâk yoksunluğu! Muhtemelen bu acayip dönem devam da edecek.
Nefret, bumerang gibi, geri döndüğünde çok daha şiddetle atana çarpar. Bu vatan hepimizin. Allah, çamur siyaset yapan nasipsizleri etkisiz kılsın. Ülkemizi her türlü felaketten esirgesin. Mağdur olan insanlarımızın yardımcısı olsun. Yitirdiğimiz canlar geri gelmez ama biz devlet-millet birlikte bu yangını da söndürürüz; Türkiye güçlüdür. İnsanın her durumda önce Rabbine ve sonra devletine güven hissetmesi muhteşem bir şey; Allah devletimize zeval vermesin.
YORUMLAR