Dünya hayatındaki imtihan gereği her güzelliğin karşısında bir çirkinlik bulunur; zıtlıkları Allah bir arada yaratmıştır. İnsanlık tarihi boyunca da iman edenlerin karşısında sürekli inkârcılar olmuş, sürekli bir hak-batıl mücadelesi yaşanmıştır.
Müminlerin karşısındaki grubun en tehlikelisi azgın bir topluluk olan münafıklardır. Onlar dünyadaki kısacık bir zamana, bütün bir hayatlarını heba ederler. Küfür topluluğuyla ittifak halinde olduklarında ise münafıklar zaman zaman müminlere üstün gelirler.
Ancak onların, sırtlarını küfre dayayarak elde ettikleri her başarı geçicidir ve gerçekte yenilgidir. Elde ettikleri her şey, hazırladıkları her oyun önünde sonunda mutlaka aleyhlerine döner. Ne kadar güçlü de olsalar, sonuç ölümdür; ölümle birlikte bütün yapıp-ettikleri silinir gider.
Münafıklar, kimi zaman müminlerin felâket haberlerini dışarıdan beklerler. Müslümanlara yapılacak bir saldırı, bir hakaret, bir oyunu sadece uzaktan izler; dışarıda oldukları için de kendilerini güvende görürler. Müslümanlar mücadelede galip geldiğinde haset ederler ancak Müslümanlara bir saldırı olduğunda haz alır, “Allah bizi korudu” derler. Ailelerine, kendilerine, mallarına zarar gelmediği için heyecanla olayı seyreder, onların arasında olmadığı için müthiş sevinir ve çok akıllı olduklarını düşünürler.
Müslümanların birlik olmasını istemez, engellemek için ellerinden geleni yaparlar. Kur’an’ın yayılmasını asla istemez ama inanır ve savunur gibi görünürler. Müslümanlara karşı mücadelede Kur’an’ı kullandıkları için Müslümanların arasında dinden, Kur’an’dan bahseder münafıklar. İslami ritüelleri kullanırlar ve gerçekten inandığı için yapıyor gibi görünmeye çalışırlar. Gösteriş gerekirse usûlen ama kalben nefret ederek bunu yaparlar.
Müslümanlara tuzak kurar, oyuna getirirler. Aklı, ruhu, kalbi, duyguların yüksek ve yüce görevlerini bırakıp, alçak nefsin ve pis hevesin rezil işlerine ortaklık ve yardım ettiklerinden, mücadelede üstünlük elde ederler.
Allah’ı aldattıklarını zanneder münafıklar. İslam’a ve Müslümanlara karşı çok ince bir strateji uyguladıklarını, ustaca oyunlar oynadıklarını, gizli gizli dine karşı mücadele verdiklerini düşünürler. Oysa “Allah onları aldatandır”. Allah onları acının içine çekmiş, ruhsal olarak çökertmiş ve asla başarılı olamayacakları bir mücadelede ıstırap dolu bir hayatın içine onları kilitlemiştir. Çünkü en istemedikleri şey dindir ama dine saygılı hatta dindar görünmeye mecburdur münafıklar. Böylece Allah onları en nefret ettikleri, öfke duydukları sistemin içinde yaşatır. Öfkeyle ezmek istedikleri Müslümanların içinde kendileri ezilerek acı içinde yaşarlar.
Allah, münafığın belâsını bir anda vermez. Ancak Allah, ona verdiği imkân, çocuk ve mallarla, canının azap içinde çıkması için bunu yapar. O rahatlık içinde hayat sürer; inkârcılar onu sevimli görür ve destek olurlar.
Küfür, geçici de olsa kazandığı sonuçla Müslüman’ın Cennetine, kendisinin ise Cehennemine vesile olur. Müslüman’ın zorluk çekse de ecrinin artmasına, derecelerinin yükselmesine sebep olur. Müminlerin küfürle mücadele sırasındaki çektikleri sıkıntılar karşısında gösterdikleri sabır, sonsuz ahirette kendilerine mükâfat olarak geri döner.
Münafıklar, müminlerin kıymetini artırmak için özel yaratılmış bir gruptur. Allah, onlarla kıyaslayarak müminlerin değerini insanlara gösterir. Münafık, müminin zihnini açar, mücadele azmini ve çabasını artırır; onu hareketli canlı, kararlı ve şevkli tutar. Münafıklar müminler için adeta nimettir, onları gördükçe güzel ahlâkın, sevginin ve dostluğun önemini daha iyi anlarlar.
Küfrün kurduğu tuzak –Allah’ın dilemesiyle-daha baştan bozuktur. Onlar sonucun kendilerine başarı getireceğini düşünürlerken, müminler galip gelir.
Müminlerin zaferi Rahmanîdir. Münafığın, müşriğin, küfrün zaferi şeytanidir; geçicidir, sonunda kayıp vardır. Dahası münafık cehennemin en alt tabakasına gider ki bu en büyük kayıptır.
Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmettiler. Böylece Rabbinin emri geldiği zaman, Allah'ı bırakıp da taptıkları ilahları, onlara hiçbir şey sağlayamadı, 'helak ve kayıplarını' artırmaktan başka bir işe yaramadı. (Hud Suresi, 101)
Allah adımlarımızı sabit kılsın. Zafer geldiği gün, "keşke onlarla birlikte olsaydım, böylece ben de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa’ erseydim" ya da –müminlerle birlikte olmadığı halde- "biz gerçekten sizlerle birlikteydik" diyenlerden olmaktan esirgesin! Bizleri müjdelerine şahit etsin.
Elif E. Bayraktar
Müminlerin karşısındaki grubun en tehlikelisi azgın bir topluluk olan münafıklardır. Onlar dünyadaki kısacık bir zamana, bütün bir hayatlarını heba ederler. Küfür topluluğuyla ittifak halinde olduklarında ise münafıklar zaman zaman müminlere üstün gelirler.
Ancak onların, sırtlarını küfre dayayarak elde ettikleri her başarı geçicidir ve gerçekte yenilgidir. Elde ettikleri her şey, hazırladıkları her oyun önünde sonunda mutlaka aleyhlerine döner. Ne kadar güçlü de olsalar, sonuç ölümdür; ölümle birlikte bütün yapıp-ettikleri silinir gider.
Münafıklar, kimi zaman müminlerin felâket haberlerini dışarıdan beklerler. Müslümanlara yapılacak bir saldırı, bir hakaret, bir oyunu sadece uzaktan izler; dışarıda oldukları için de kendilerini güvende görürler. Müslümanlar mücadelede galip geldiğinde haset ederler ancak Müslümanlara bir saldırı olduğunda haz alır, “Allah bizi korudu” derler. Ailelerine, kendilerine, mallarına zarar gelmediği için heyecanla olayı seyreder, onların arasında olmadığı için müthiş sevinir ve çok akıllı olduklarını düşünürler.
Müslümanların birlik olmasını istemez, engellemek için ellerinden geleni yaparlar. Kur’an’ın yayılmasını asla istemez ama inanır ve savunur gibi görünürler. Müslümanlara karşı mücadelede Kur’an’ı kullandıkları için Müslümanların arasında dinden, Kur’an’dan bahseder münafıklar. İslami ritüelleri kullanırlar ve gerçekten inandığı için yapıyor gibi görünmeye çalışırlar. Gösteriş gerekirse usûlen ama kalben nefret ederek bunu yaparlar.
Müslümanlara tuzak kurar, oyuna getirirler. Aklı, ruhu, kalbi, duyguların yüksek ve yüce görevlerini bırakıp, alçak nefsin ve pis hevesin rezil işlerine ortaklık ve yardım ettiklerinden, mücadelede üstünlük elde ederler.
Allah’ı aldattıklarını zanneder münafıklar. İslam’a ve Müslümanlara karşı çok ince bir strateji uyguladıklarını, ustaca oyunlar oynadıklarını, gizli gizli dine karşı mücadele verdiklerini düşünürler. Oysa “Allah onları aldatandır”. Allah onları acının içine çekmiş, ruhsal olarak çökertmiş ve asla başarılı olamayacakları bir mücadelede ıstırap dolu bir hayatın içine onları kilitlemiştir. Çünkü en istemedikleri şey dindir ama dine saygılı hatta dindar görünmeye mecburdur münafıklar. Böylece Allah onları en nefret ettikleri, öfke duydukları sistemin içinde yaşatır. Öfkeyle ezmek istedikleri Müslümanların içinde kendileri ezilerek acı içinde yaşarlar.
Allah, münafığın belâsını bir anda vermez. Ancak Allah, ona verdiği imkân, çocuk ve mallarla, canının azap içinde çıkması için bunu yapar. O rahatlık içinde hayat sürer; inkârcılar onu sevimli görür ve destek olurlar.
Küfür, geçici de olsa kazandığı sonuçla Müslüman’ın Cennetine, kendisinin ise Cehennemine vesile olur. Müslüman’ın zorluk çekse de ecrinin artmasına, derecelerinin yükselmesine sebep olur. Müminlerin küfürle mücadele sırasındaki çektikleri sıkıntılar karşısında gösterdikleri sabır, sonsuz ahirette kendilerine mükâfat olarak geri döner.
Münafıklar, müminlerin kıymetini artırmak için özel yaratılmış bir gruptur. Allah, onlarla kıyaslayarak müminlerin değerini insanlara gösterir. Münafık, müminin zihnini açar, mücadele azmini ve çabasını artırır; onu hareketli canlı, kararlı ve şevkli tutar. Münafıklar müminler için adeta nimettir, onları gördükçe güzel ahlâkın, sevginin ve dostluğun önemini daha iyi anlarlar.
Küfrün kurduğu tuzak –Allah’ın dilemesiyle-daha baştan bozuktur. Onlar sonucun kendilerine başarı getireceğini düşünürlerken, müminler galip gelir.
Müminlerin zaferi Rahmanîdir. Münafığın, müşriğin, küfrün zaferi şeytanidir; geçicidir, sonunda kayıp vardır. Dahası münafık cehennemin en alt tabakasına gider ki bu en büyük kayıptır.
Biz onlara zulmetmedik, ancak onlar kendi nefislerine zulmettiler. Böylece Rabbinin emri geldiği zaman, Allah'ı bırakıp da taptıkları ilahları, onlara hiçbir şey sağlayamadı, 'helak ve kayıplarını' artırmaktan başka bir işe yaramadı. (Hud Suresi, 101)
Allah adımlarımızı sabit kılsın. Zafer geldiği gün, "keşke onlarla birlikte olsaydım, böylece ben de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa’ erseydim" ya da –müminlerle birlikte olmadığı halde- "biz gerçekten sizlerle birlikteydik" diyenlerden olmaktan esirgesin! Bizleri müjdelerine şahit etsin.
Elif E. Bayraktar
YORUMLAR