"Türkiye yüzyılı", Türkiye'nin 21. yüzyılda ekonomik, siyasi ve kültürel açıdan yükseliş yaşayacağına ve dünya sahnesinde önemli bir aktör haline geleceğine işaret etmek için kullanılan bir ifade.
Bu terim, 2000'li yılların başında dönemin Başbakanı ve sonrasında Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan tarafından ortaya atıldı. Erdoğan, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliği yolunda reformlara başlamış, ekonomik büyüme hızlanmış ve dış politikada aktif bir rol oynamaya başlamıştı. Bu gelişmeler, Erdoğan tarafından "Türkiye yüzyılı" olarak tanımlandı. Ancak, son yıllarda küresel birçok problem nedeniyle Türkiye'de siyasi ve ekonomik istikrarsızlık yaşandı, ülkemiz birçok iç ve dış birçok sorunla karşı karşıya kaldı.
Bugün 28 Mayıs seçimiyle Türk halkının iradesi, Türkiye yüzyılının inşasına devam kararı aldı. Yine ülkemiz kazandı. Burada, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs seçiminden birkaç gün önceki sözlerini paylaşmak istiyorum.
“…Bu seçimlerde kimler kazanacak?
Genciyle, yaşlısıyla, kadını ve erkeğiyle 85 milyonun her bir ferdi kazanacak.
Doğusu, batısı, kuzeyi ve güneyiyle 81 vilayetimizin tamamı kazanacak.
Türkler, Kürtler, Araplar, Sünniler, Alevilerle birlikte toplumumuzun tüm kesimleri, Türkiye’nin bütün renkleri kazanacak.
Hristiyan’ıyla, Musevi’siyle, Süryani’siyle farklı inançlara mensup tüm vatandaşlarımız kazanacak.
AK Parti ve Cumhur İttifakı kadar CHP’ye, İYİ Parti’ye, Saadet Partisi'ne ve diğer partilere gönül vermiş vatandaşlarımız da kazanacak.
Milletimizle birlikte “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” çağrımıza kulak veren Asya ve Afrika’daki yüz milyonlar kazanacak.
Ay yıldızlı al bayrağımızı görünce huzur bulan, kendini güvende hisseden soydaşlarımız kazanacak.
Ülkemizin ve dünyanın dört bir yanında Türkiye’nin başarısı için dua edenler kazanacak.
Yani hangi etnik kökene, mezhebe, dünya görüşüne sahip olursa olsun tüm Türkiye kazanacak; gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimiz kazanacak, mazlum ve mağdurlar kazanacak.
14 Mayıs inşallah hepimizin bayramı, gurur günü, Türk demokrasisinin şöleni olacak.
Bunun için kimse karamsarlığa kapılmasın, kimse kendini dışlanmış hissetmesin.
Hiç ama hiç kimse ülkemizin aydınlık ve müreffeh yarınlarına dair inancını yitirmesin.
Siyasetin özünde var olan tatlı rekabetin siyasi husumete dönüştürülmesine lütfen fırsat vermeyelim.
Birliğimize, beraberliğimize, bu topraklardaki bin yıllık kardeşliğimize sıkı sıkıya sahip çıkalım...”
Biz bu seçimde, dünya siyasetini tek merkezden yönlendiren kendince bağımsız ve hesap verme zorunda olmayan, kendi oluşturdukları yetkilerini kullanan, fikir üretmekle yetinmeyip artık sahaya da inen küresel çetelere, hükumet ve askeri kurumlarının içine sızmış kimi politikacılara, özel yetiştirilmiş casuslara ve belli medya kuruluşlarındaki gazetecileri yoluyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin parçalanması için yıllardır sinsice mücadele eden emperyalist çeteye karşı kazandık.
Özellikle Ortadoğu’da hep halkı bölerek netice alan, insanları birbirine düşürerek ülkeleri zayıflatan, yerli işbirlikçileri de bu işlerde kullanan, çeşitli psikolojik savaş yöntemleri uygulayan, Türkiye üzerindeki planlarını gerçekleştirebilmek için de çeşitli yöntemlere başvuran güçlere karşı kazandık.
Kürt milliyetçiliğini maşa olarak kullanan, özgürlük söylemleri yalnızca dilinde olan, komünist şiddet ve baskı devletini amaç edinmiş olan, ABD’nin binlerce tır dolusu silahla destek verdiği, güneyimizde bir terör devleti kurmak isteyen, ülkemizi parçalayacak bir tuzağa sürüklemek isteyen terör örgütü olan PKK/YPG’ye karşı kazandık.
"Cumhuriyet bir yıkım projesidir", “Bin yıllık Cumhuriyetle hesaplaşacağız”, “Yaşasın Kürdistan”, “Yerel yönetimlere özerklik” gibi bölücü söylemlerle ortaya çıkanlara, Türkiye Cumhuriyeti’ni Kürt kardeşlerimize karşı mücadele içindeymiş gibi göstermeye çalışanlara, anaların ağlamaması için yapılan çözüm süreci ile o dönem girilen büyük riski hafife alanlara karşı kazandık.
Diğer yandan FETÖ ile halâ devam eden mücadeleyi sulandırmaya ve Gezi kalkışması ile 15 Temmuz işgal girişimini unutturmaya çalışanlara, halâ ellerini ovuşturarak fırsat bekleyen hainlere karşı kazandık.
ABD ve Batı hedef edindikleri yeni düzenin karşısında en büyük engel olarak Türkiye’yi görüyor ve Türkiye’ye karşı büyük oyun oynanıyor; vazgeçmeyecekler. Bu yüzden milletçe dik durmamız, uyanık olmamız ve birlik olmamız çok hayatî. Bu çok hassas dönemlerden geçerken, bütün iç ve dış saldırılara rağmen bu aziz millet ferasetiyle, emperyalizme boyun eğmeyeceğini kanıtladı. Bize dayattığı ve modern algı yöntemlerinin tamamını kullanarak boynumuza vurmak istediği prangayı parçaladı bu millet.
Bu arada bu seçim sürecinde, ahlâki ilkelerin savrulduğu, demokrasi dışı her türlü yol ve yöntemin mübah sayıldığı, yalancıların, terör sevicilerin, kibir budalalarının, efendilerinden aferin bekleyen maskelilerin söylemleriyle ortalığı bulandırdığı, fonlanmış medyanın ve etki ajanlarının dezenformasyon ve manipülasyonlarının, şantajların, kasetlerin, tehditlerin havada uçuştuğu bu kadar kirli siyasetle ilk kez tanışan genç seçmenlerimiz için çok üzgünüm. Umarım hayatları boyunca bir daha böyle kirli bir ortam yaşamazlar.
Ülkemiz ve devletimiz ve halkımız için seçim sonuçları hayırlara vesile olsun. Bu milletin demokrasiye inancı tamdır. Cumhurbaşkanımızın bize müjdelediği Türkiye yüzyılı başladı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Demokrasi, barış, kardeşlik, istikrar, itidal, dayanışma, vatan sevgisi, bağımsızlık, özgürlük ve Türk Milleti kazandı. Kavga, kaos, kin ve nefret dili, algı ile emperyalizme yakın duranlar kaybetti!
Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan yine güzel bir mayıs gecesi yaptığı konuşmada şöyle seslendi milletine;
“Üzerimize giydirilen ve bize dar gelen deli gömlekleri içinde bizi yıllarca bu anların içinde bırakma korkusu hep, bugün müjdesini verdiğimiz Türkiye Yüzyılı'nın bir gün gelip kapılarına dayanacağıdır. Bugün işte o gündür.”
Elif E. Bayraktar
Bu terim, 2000'li yılların başında dönemin Başbakanı ve sonrasında Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan tarafından ortaya atıldı. Erdoğan, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliği yolunda reformlara başlamış, ekonomik büyüme hızlanmış ve dış politikada aktif bir rol oynamaya başlamıştı. Bu gelişmeler, Erdoğan tarafından "Türkiye yüzyılı" olarak tanımlandı. Ancak, son yıllarda küresel birçok problem nedeniyle Türkiye'de siyasi ve ekonomik istikrarsızlık yaşandı, ülkemiz birçok iç ve dış birçok sorunla karşı karşıya kaldı.
Bugün 28 Mayıs seçimiyle Türk halkının iradesi, Türkiye yüzyılının inşasına devam kararı aldı. Yine ülkemiz kazandı. Burada, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs seçiminden birkaç gün önceki sözlerini paylaşmak istiyorum.
“…Bu seçimlerde kimler kazanacak?
Genciyle, yaşlısıyla, kadını ve erkeğiyle 85 milyonun her bir ferdi kazanacak.
Doğusu, batısı, kuzeyi ve güneyiyle 81 vilayetimizin tamamı kazanacak.
Türkler, Kürtler, Araplar, Sünniler, Alevilerle birlikte toplumumuzun tüm kesimleri, Türkiye’nin bütün renkleri kazanacak.
Hristiyan’ıyla, Musevi’siyle, Süryani’siyle farklı inançlara mensup tüm vatandaşlarımız kazanacak.
AK Parti ve Cumhur İttifakı kadar CHP’ye, İYİ Parti’ye, Saadet Partisi'ne ve diğer partilere gönül vermiş vatandaşlarımız da kazanacak.
Milletimizle birlikte “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” çağrımıza kulak veren Asya ve Afrika’daki yüz milyonlar kazanacak.
Ay yıldızlı al bayrağımızı görünce huzur bulan, kendini güvende hisseden soydaşlarımız kazanacak.
Ülkemizin ve dünyanın dört bir yanında Türkiye’nin başarısı için dua edenler kazanacak.
Yani hangi etnik kökene, mezhebe, dünya görüşüne sahip olursa olsun tüm Türkiye kazanacak; gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimiz kazanacak, mazlum ve mağdurlar kazanacak.
14 Mayıs inşallah hepimizin bayramı, gurur günü, Türk demokrasisinin şöleni olacak.
Bunun için kimse karamsarlığa kapılmasın, kimse kendini dışlanmış hissetmesin.
Hiç ama hiç kimse ülkemizin aydınlık ve müreffeh yarınlarına dair inancını yitirmesin.
Siyasetin özünde var olan tatlı rekabetin siyasi husumete dönüştürülmesine lütfen fırsat vermeyelim.
Birliğimize, beraberliğimize, bu topraklardaki bin yıllık kardeşliğimize sıkı sıkıya sahip çıkalım...”
Biz bu seçimde, dünya siyasetini tek merkezden yönlendiren kendince bağımsız ve hesap verme zorunda olmayan, kendi oluşturdukları yetkilerini kullanan, fikir üretmekle yetinmeyip artık sahaya da inen küresel çetelere, hükumet ve askeri kurumlarının içine sızmış kimi politikacılara, özel yetiştirilmiş casuslara ve belli medya kuruluşlarındaki gazetecileri yoluyla, Türkiye Cumhuriyeti’nin parçalanması için yıllardır sinsice mücadele eden emperyalist çeteye karşı kazandık.
Özellikle Ortadoğu’da hep halkı bölerek netice alan, insanları birbirine düşürerek ülkeleri zayıflatan, yerli işbirlikçileri de bu işlerde kullanan, çeşitli psikolojik savaş yöntemleri uygulayan, Türkiye üzerindeki planlarını gerçekleştirebilmek için de çeşitli yöntemlere başvuran güçlere karşı kazandık.
Kürt milliyetçiliğini maşa olarak kullanan, özgürlük söylemleri yalnızca dilinde olan, komünist şiddet ve baskı devletini amaç edinmiş olan, ABD’nin binlerce tır dolusu silahla destek verdiği, güneyimizde bir terör devleti kurmak isteyen, ülkemizi parçalayacak bir tuzağa sürüklemek isteyen terör örgütü olan PKK/YPG’ye karşı kazandık.
"Cumhuriyet bir yıkım projesidir", “Bin yıllık Cumhuriyetle hesaplaşacağız”, “Yaşasın Kürdistan”, “Yerel yönetimlere özerklik” gibi bölücü söylemlerle ortaya çıkanlara, Türkiye Cumhuriyeti’ni Kürt kardeşlerimize karşı mücadele içindeymiş gibi göstermeye çalışanlara, anaların ağlamaması için yapılan çözüm süreci ile o dönem girilen büyük riski hafife alanlara karşı kazandık.
Diğer yandan FETÖ ile halâ devam eden mücadeleyi sulandırmaya ve Gezi kalkışması ile 15 Temmuz işgal girişimini unutturmaya çalışanlara, halâ ellerini ovuşturarak fırsat bekleyen hainlere karşı kazandık.
ABD ve Batı hedef edindikleri yeni düzenin karşısında en büyük engel olarak Türkiye’yi görüyor ve Türkiye’ye karşı büyük oyun oynanıyor; vazgeçmeyecekler. Bu yüzden milletçe dik durmamız, uyanık olmamız ve birlik olmamız çok hayatî. Bu çok hassas dönemlerden geçerken, bütün iç ve dış saldırılara rağmen bu aziz millet ferasetiyle, emperyalizme boyun eğmeyeceğini kanıtladı. Bize dayattığı ve modern algı yöntemlerinin tamamını kullanarak boynumuza vurmak istediği prangayı parçaladı bu millet.
Bu arada bu seçim sürecinde, ahlâki ilkelerin savrulduğu, demokrasi dışı her türlü yol ve yöntemin mübah sayıldığı, yalancıların, terör sevicilerin, kibir budalalarının, efendilerinden aferin bekleyen maskelilerin söylemleriyle ortalığı bulandırdığı, fonlanmış medyanın ve etki ajanlarının dezenformasyon ve manipülasyonlarının, şantajların, kasetlerin, tehditlerin havada uçuştuğu bu kadar kirli siyasetle ilk kez tanışan genç seçmenlerimiz için çok üzgünüm. Umarım hayatları boyunca bir daha böyle kirli bir ortam yaşamazlar.
Ülkemiz ve devletimiz ve halkımız için seçim sonuçları hayırlara vesile olsun. Bu milletin demokrasiye inancı tamdır. Cumhurbaşkanımızın bize müjdelediği Türkiye yüzyılı başladı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Demokrasi, barış, kardeşlik, istikrar, itidal, dayanışma, vatan sevgisi, bağımsızlık, özgürlük ve Türk Milleti kazandı. Kavga, kaos, kin ve nefret dili, algı ile emperyalizme yakın duranlar kaybetti!
Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan yine güzel bir mayıs gecesi yaptığı konuşmada şöyle seslendi milletine;
“Üzerimize giydirilen ve bize dar gelen deli gömlekleri içinde bizi yıllarca bu anların içinde bırakma korkusu hep, bugün müjdesini verdiğimiz Türkiye Yüzyılı'nın bir gün gelip kapılarına dayanacağıdır. Bugün işte o gündür.”
Elif E. Bayraktar
YORUMLAR