''Diyarbakır'da genç bırakmadınız genç! Ya cezaevinde ya toprağın altında.. Başlarım sizin Kürdistan davanıza. Sizin çocuklarınız dağa gitsin kıyameti koparırsınız... Size verecek çocuğumuz yok!” (Diyarbakır Anneleri eyleminin sembol ismi Aysel Bozkurt)
Diyarbakır Annelerinin evlat nöbetinde 3 sene geride kaldı. 3 Eylül 2019'da Diyarbakır HDP İl Binası önünde yüreği yanık annelerin feryadı ilk yükselmişti. Hacire annenin o gün orada yaktığı ateş, sayıları gün gün artan annelerle yanmaya devam ediyor.
Çocuklarını, “İster kabul edin, ister kabul etmeyin ihtiyaç duyulduğunda gönüllü ya da zorla örgüte katılacaksınız” diyerek kaçıran terör örgütü PKK'dan almak için başlattıkları evlat nöbeti çığ gibi büyüdü. Diyarbakır anneleri 3 senedir çocuklarının yolunu gözlüyor. Hakaret ve tehditler onları yıldırmadı.
Türkiye'nin dört bir yanından aileler eyleme katıldı, teröre karşı birleşen yürekler büyüdü. Mücadeleleri çok geçmeden karşılık buldu, evlat nöbetine hiçbir şey engel olamadı. Kimi zaman eylemleri engellenmeye çalışıldı, HDP'li yöneticilerin tehdit ve hakaretlerine maruz kaldılar. Ancak anneler çocuklarını almaya kararlıydı, umutlarını hep diri tuttu. Teröristlere, terör sevicilerine, tehdit ve aşağılanmalara aldırmadan, sıcak, soğuk, kar, kış, yağmur, çamur, salgın hastalık demeden bekleyen o koca yürekli annelerden bugüne kadar 37’si evladına kavuştu. Annelere toplumun büyük kesimlerinden destek geldi. Hatta eylem ülke sınırları dışına çıktı.
Çocuklarının kaçırılmasından sorumlu tuttukları HDP'liler, her fırsatta onların eylemini engellemeye ve provoke etmeye çalıştı. Selahattin Demirtaş'ın PKK'nın dağ kadrosu liderlerinden ağabeyi Nurettin Demirtaş, bir ara Diyarbakır'da evlat nöbetindeki ailelere seslenmiş, densizce "AK Parti'yi ikna edin, bombardımanı durdursunlar, siz de gelin çocuklarınızı görün" demişti.
Kahraman anneler ise kararlı duruşlarından asla taviz vermedi, hasretle çocuklarının dönmesini bekledi. Umutlu bekleyişleri evlatlarına kavuşuncaya kadar sürecek.
Ülkemizde sözde “Demokrasi ve özgürlük” kelimelerine sığınan kimi çevreler ise vuslatı bekleyen bu yüreği yanık anneleri halâ görmezden geliyor, yok sayıyor, onların feryatlarını işitmiyor, susuyorlar. Kadın hakları savunucuları bile HDP önündeki eylemle üç senedir suskunluğa büründüler.
Her konuda öne çıkan, gündeme gelen, tepki koyan kimi politikacılar, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, sanatçılar bu annelerin direnişine ilgi göstermedi, göstermiyor. Hep birlikte susmaya devam ediyorlar. Çocuk yaştaki gençlerin PKK’lı terörist çapulcu ve devrimci özentisi marjinal grupların arasında yaşıyor olmasını bugüne kadar umursadılar mı zaten? Bu çocukların birer ölüm makinesi haline getirilmesi çocuk istismarı değil mi?
Fikir özgürlüğünün terör örgütlerini rahatsız etmemek sınırında bittiğini birçok insan sanırım yeni anladı. Anladılar ki insan/kadın hakları savunucusu aktivist olabilmek için HDP ve PKK’nın karşısında olunmamalı! Kendisini sağda ya da solda, nerede ifade ederse etsin, kimsenin bu annelerinin feryadını görmezden gelme hakkı olmamalı. İnsanın siyasi değerlerinden önce, ahlaki kıstasları olmalı.
Geçtiğimiz ay evlat nöbeti tutan Diyarbakır Annelerini ziyaret eden Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan şunları söyledi:
“Hacire Akar ile başlayan bu süreç bugüne kadar çoğalarak devam etti… Acımız tabi ki büyük fakat şunu açık söylemem lazım, PKK’nın, HDP’nin, tüm bunların evlat diye bir derdi yok. Kandil’de taciz, onlar için bir sorun değil. Oradaki 13, 14, 15, 16, 17 yaşındaki kızların taciz edilmesi bunlar için sorun değil. Daha ileri gidiyorum, oranın yöneticileri konumunda olanların evlat diye bir sorunu yok, böyle bir dertleri yok. Çünkü onlar taciz terörünün üzerinden beslenerek bugünlere geldiler. İnanıyorum ki; kesinlikle Diyarbakır annelerinin bedduası bunları vuracaktır, hiç endişeniz olmasın.
“İçişleri Bakanlığı, Silahlı Kuvvetlerimiz, bütün bunların üzerine gidiyor ve hiçbir zaman bu takibi bırakmayacağız, sonuna kadar bu işi kovalayacağız. ‘Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu gelir adl-i ilahi sorar Ömer’den onu.’ Şair böyle buyuruyor. Öyleyse Dicle burada mı burada. Dicle kenarında aşırılan bir kuzunun hesabını biz de vermek durumundayız. Şu an parlamentoda yoğun bir şekilde bunun takibindeyiz ve bu takibi devam ettireceğiz.
Şunu kesinlikle bilsinler ki; bu işi asla bırakmadık, bırakmayacağız. Çünkü bizim de evlatlarımız, torunlarımız var. Sizlerin acısı da bizim acımızdır. Rabbim yar ve yardımcınız olsun. Rabbim inşallah bu kalan yavrularımıza da kavuşmayı bizlere nasip etsin. Sabrınızı Rabbimden artırmasını diliyorum.”
HDP’lilerle boy boy fotoğraf verenler, çizgisini beğenenler, onlarla iş birliği yapmaktan medet umanlar, birlikte ‘sallayanlar’ evlat nöbetindeki bu annelerin yüreklerine dokunamadılar. Durumdan vazife çıkarmak, siyaseten nemalanmak için her olayda tvit atanlar, evine/ocağına ateş düşürülmüş bu annelerin yanında dursunlar, omurgalı olsunlar, vicdanlarını kasmasınlar, samimiyetlerine inanalım. Onurlu eylem budur; şevkle destek verdikleri ‘LGBT onur yürüyüşü’ değil! Bugün o annelerin çarpıcı ve gerçek feryadını duymazdan gelenler, insan hakları, kadın hakları konularında duyarlılık gösteriyormuş gibi yapmasınlar!
Bugün anneler bir riyakârlığı deşifre ediyor; kimilerinin diline pelesenk ettiği “Kürt sorunu” söyleminin hezeyandan ibaret olduğunu, bu ülkede Kürt sorunu değil terör sorunu; PKK sorunu, HDP sorunu sorunu olduğunu. Ve “HDP bir Öcalan projesidir”, “"PKK değil Türk Devleti silah bırakacak", "Daha Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz”, “Kürdistan’da kazanacağız”, “PKK sizi tükürüğüyle boğar”, “Biz sırtımızı YPG/PYD’ye dayadık”, “PKK terör örgütü değildir”, “Oy verirken aklınıza Öcalan gelsin” diyen ‘kravatlı/döpiyesli Kandil uzantılarının Kürt sorunu gibi bir problemi olmadığı gerçeğini.
Evlatlarını kaybettikleri yerde arayan, terörün siyasi ayağını sıkıştıran annelerin bu kararlı direnişi, bu azmi, inşa’Allah terörü bitirecek. Aile, okumasını bilen için bir destandır. Bugün “Evlatlarımızı geri verin” çığlığıyla direnen analar destan yazıyor. Bu çığlığı duymayanlar insanlıktan söz etmesinler!
Zulme karşı duran, evlatları için direnen, gözyaşı döken, dilinde duasıyla bekleyen kahraman Diyarbakır Annelerinin yanındayız. Terörün kanlı pençesine düşen tüm gençlerimiz kurtulana, gözü yaşlı her anne evladına sarılana kadar dualarımız onlarla.
Elif E. Bayraktar
Diyarbakır Annelerinin evlat nöbetinde 3 sene geride kaldı. 3 Eylül 2019'da Diyarbakır HDP İl Binası önünde yüreği yanık annelerin feryadı ilk yükselmişti. Hacire annenin o gün orada yaktığı ateş, sayıları gün gün artan annelerle yanmaya devam ediyor.
Çocuklarını, “İster kabul edin, ister kabul etmeyin ihtiyaç duyulduğunda gönüllü ya da zorla örgüte katılacaksınız” diyerek kaçıran terör örgütü PKK'dan almak için başlattıkları evlat nöbeti çığ gibi büyüdü. Diyarbakır anneleri 3 senedir çocuklarının yolunu gözlüyor. Hakaret ve tehditler onları yıldırmadı.
Türkiye'nin dört bir yanından aileler eyleme katıldı, teröre karşı birleşen yürekler büyüdü. Mücadeleleri çok geçmeden karşılık buldu, evlat nöbetine hiçbir şey engel olamadı. Kimi zaman eylemleri engellenmeye çalışıldı, HDP'li yöneticilerin tehdit ve hakaretlerine maruz kaldılar. Ancak anneler çocuklarını almaya kararlıydı, umutlarını hep diri tuttu. Teröristlere, terör sevicilerine, tehdit ve aşağılanmalara aldırmadan, sıcak, soğuk, kar, kış, yağmur, çamur, salgın hastalık demeden bekleyen o koca yürekli annelerden bugüne kadar 37’si evladına kavuştu. Annelere toplumun büyük kesimlerinden destek geldi. Hatta eylem ülke sınırları dışına çıktı.
Çocuklarının kaçırılmasından sorumlu tuttukları HDP'liler, her fırsatta onların eylemini engellemeye ve provoke etmeye çalıştı. Selahattin Demirtaş'ın PKK'nın dağ kadrosu liderlerinden ağabeyi Nurettin Demirtaş, bir ara Diyarbakır'da evlat nöbetindeki ailelere seslenmiş, densizce "AK Parti'yi ikna edin, bombardımanı durdursunlar, siz de gelin çocuklarınızı görün" demişti.
Kahraman anneler ise kararlı duruşlarından asla taviz vermedi, hasretle çocuklarının dönmesini bekledi. Umutlu bekleyişleri evlatlarına kavuşuncaya kadar sürecek.
Ülkemizde sözde “Demokrasi ve özgürlük” kelimelerine sığınan kimi çevreler ise vuslatı bekleyen bu yüreği yanık anneleri halâ görmezden geliyor, yok sayıyor, onların feryatlarını işitmiyor, susuyorlar. Kadın hakları savunucuları bile HDP önündeki eylemle üç senedir suskunluğa büründüler.
Her konuda öne çıkan, gündeme gelen, tepki koyan kimi politikacılar, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, sanatçılar bu annelerin direnişine ilgi göstermedi, göstermiyor. Hep birlikte susmaya devam ediyorlar. Çocuk yaştaki gençlerin PKK’lı terörist çapulcu ve devrimci özentisi marjinal grupların arasında yaşıyor olmasını bugüne kadar umursadılar mı zaten? Bu çocukların birer ölüm makinesi haline getirilmesi çocuk istismarı değil mi?
Fikir özgürlüğünün terör örgütlerini rahatsız etmemek sınırında bittiğini birçok insan sanırım yeni anladı. Anladılar ki insan/kadın hakları savunucusu aktivist olabilmek için HDP ve PKK’nın karşısında olunmamalı! Kendisini sağda ya da solda, nerede ifade ederse etsin, kimsenin bu annelerinin feryadını görmezden gelme hakkı olmamalı. İnsanın siyasi değerlerinden önce, ahlaki kıstasları olmalı.
Geçtiğimiz ay evlat nöbeti tutan Diyarbakır Annelerini ziyaret eden Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan şunları söyledi:
“Hacire Akar ile başlayan bu süreç bugüne kadar çoğalarak devam etti… Acımız tabi ki büyük fakat şunu açık söylemem lazım, PKK’nın, HDP’nin, tüm bunların evlat diye bir derdi yok. Kandil’de taciz, onlar için bir sorun değil. Oradaki 13, 14, 15, 16, 17 yaşındaki kızların taciz edilmesi bunlar için sorun değil. Daha ileri gidiyorum, oranın yöneticileri konumunda olanların evlat diye bir sorunu yok, böyle bir dertleri yok. Çünkü onlar taciz terörünün üzerinden beslenerek bugünlere geldiler. İnanıyorum ki; kesinlikle Diyarbakır annelerinin bedduası bunları vuracaktır, hiç endişeniz olmasın.
“İçişleri Bakanlığı, Silahlı Kuvvetlerimiz, bütün bunların üzerine gidiyor ve hiçbir zaman bu takibi bırakmayacağız, sonuna kadar bu işi kovalayacağız. ‘Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu gelir adl-i ilahi sorar Ömer’den onu.’ Şair böyle buyuruyor. Öyleyse Dicle burada mı burada. Dicle kenarında aşırılan bir kuzunun hesabını biz de vermek durumundayız. Şu an parlamentoda yoğun bir şekilde bunun takibindeyiz ve bu takibi devam ettireceğiz.
Şunu kesinlikle bilsinler ki; bu işi asla bırakmadık, bırakmayacağız. Çünkü bizim de evlatlarımız, torunlarımız var. Sizlerin acısı da bizim acımızdır. Rabbim yar ve yardımcınız olsun. Rabbim inşallah bu kalan yavrularımıza da kavuşmayı bizlere nasip etsin. Sabrınızı Rabbimden artırmasını diliyorum.”
HDP’lilerle boy boy fotoğraf verenler, çizgisini beğenenler, onlarla iş birliği yapmaktan medet umanlar, birlikte ‘sallayanlar’ evlat nöbetindeki bu annelerin yüreklerine dokunamadılar. Durumdan vazife çıkarmak, siyaseten nemalanmak için her olayda tvit atanlar, evine/ocağına ateş düşürülmüş bu annelerin yanında dursunlar, omurgalı olsunlar, vicdanlarını kasmasınlar, samimiyetlerine inanalım. Onurlu eylem budur; şevkle destek verdikleri ‘LGBT onur yürüyüşü’ değil! Bugün o annelerin çarpıcı ve gerçek feryadını duymazdan gelenler, insan hakları, kadın hakları konularında duyarlılık gösteriyormuş gibi yapmasınlar!
Bugün anneler bir riyakârlığı deşifre ediyor; kimilerinin diline pelesenk ettiği “Kürt sorunu” söyleminin hezeyandan ibaret olduğunu, bu ülkede Kürt sorunu değil terör sorunu; PKK sorunu, HDP sorunu sorunu olduğunu. Ve “HDP bir Öcalan projesidir”, “"PKK değil Türk Devleti silah bırakacak", "Daha Başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz”, “Kürdistan’da kazanacağız”, “PKK sizi tükürüğüyle boğar”, “Biz sırtımızı YPG/PYD’ye dayadık”, “PKK terör örgütü değildir”, “Oy verirken aklınıza Öcalan gelsin” diyen ‘kravatlı/döpiyesli Kandil uzantılarının Kürt sorunu gibi bir problemi olmadığı gerçeğini.
Evlatlarını kaybettikleri yerde arayan, terörün siyasi ayağını sıkıştıran annelerin bu kararlı direnişi, bu azmi, inşa’Allah terörü bitirecek. Aile, okumasını bilen için bir destandır. Bugün “Evlatlarımızı geri verin” çığlığıyla direnen analar destan yazıyor. Bu çığlığı duymayanlar insanlıktan söz etmesinler!
Zulme karşı duran, evlatları için direnen, gözyaşı döken, dilinde duasıyla bekleyen kahraman Diyarbakır Annelerinin yanındayız. Terörün kanlı pençesine düşen tüm gençlerimiz kurtulana, gözü yaşlı her anne evladına sarılana kadar dualarımız onlarla.
Elif E. Bayraktar
YORUMLAR