Çocukluğunuzdan itibaren "benim vücudum" diyerek sahip çıktığınız bedeninizde, derinizin hemen altından başlayarak derinliklere kadar her noktada ne gibi mucizevi olaylar gerçekleştiğini biliyor musunuz?
Deriniz mesela: insan bedenini sarıp kuşatan bu mükemmel kılıfın her cm2’sinde temasları algılamayı sağlayan ve bulundukları yere göre değişik görevler üstlenen duyu hücreleri bulunduğunu ve bu alıcıların 30.000 tanesinin sıcaklığı algılarken, 3.500.000 tanesinin de acıyı hissettiğini biliyor musunuz?
Ya da beyninizin içinde ortalama yüz milyar nöron (sinir hücresi) bulunduğunu ve bu nöronların sahip oldukları uzantılar uç uca eklenecek olursa, uzunluklarının birkaç yüz bin kilometreyi bulacağını?
Mesela kalbinizin içinde bir jeneratör olduğunu ve bu jeneratör devreden çıktığı anda bir yedeğinin devreye girdiğini?
Başınızdaki hormonal bir bezde üretilen hormon molekülünün, kendisinden çok uzakta bulunan organlarınıza ulaşarak buradaki hücrelere ne yapmaları gerektiğini emrettiğini?
Kendisi de et olan midenizin, etleri sindiren asitler salgılarken kendi kendisini sindirmemesi için özel bir sisteme sahip olduğunu?
İnce bağırsağınızdaki hücrelerin, önlerinden geçen yüzlerce farklı madde arasından demir atomunu tanıyabildiklerini ve yakaladıklarını?
Bir yeriniz kesildiğinde, kanın pıhtılaşması için en az yirmi enzimin çok özel bir plânlama içinde harekete geçtiğini?
Üreme ve kan hücreleriniz dışında bütün hücreleriniz, her saniye yaklaşık iki bin protein üretir. Bu her gün, her dakika, her saniye gerçekleşen bir işlemdir. Prof. Gerald L. Schroeder ‘Tanrı’nın Saklı Yüzü’ adlı kitabında bu ortamı, "Hücrelerimiz, hareketliliğin hiç azalmadığı birer şaheserdir. Yedi gün, yirmi dört saat, her saniye üretilen iki bin protein, ihtiyaç duyulan noktalara tam da gerektiği gibi dağılmaktadır. Burada gece uykusuna çekilmek diye bir şey yoktur." ifadesiyle tarif eder.
Farkında bile olmadığımız, gözle göremediğimiz moleküller, bizi yaşatmak için hiç durmadan çalışırlar ve bunun için adeta programlanmışlardır. Çeşitli "kararlar alırlar", "iş bölümü yaparlar", "kontrollü hareket ederler", "tasarruflu davranırlar"; bilinçli davranışlar sergilerler.
Yalnızca tek bir organınızı hareket ettirmek için vücudunuzda birçok kompleks işlem gerçekleşir. Beyninizde emrin oluşması ile başlayan reaksiyonların sayısı milyarları bulur. Sayısız enzimin görev aldığı sıradan bir hareket için bile, hücrelerde çok sayıda işlem birbiri ardınca sürer. Sizin tek bir hareketiniz için bu işlemler gerçekleşirken, aynı anda beyniniz çalışır, kalbiniz kan pompalar, yediğiniz besinler sindirilir, hücreleriniz çoğalır, tüm organlarınız fonksiyonlarına devam eder. Dahası siz bunları ne fark eder ne de kontrol edersiniz.
Burada birkaçından söz ettiğim bu mucizeler yalnızca sizin bedeninizde de değildir. Etrafınızdaki insanlar, anneniz babanız, kardeşleriniz, dostlarınız, iş arkadaşlarınız, televizyon ve gazetelerde gördüğünüz kişiler, şu an yaşayan milyarlarca insan ve ilk insan var olduğundan beri yaşamış olan tüm insanlar da bu mucizevî bedene sahiplerdi.
Gerçekte bedeninizdeki enzimler, diğer proteinler ve onları denetleyen büyük moleküller de bir şey yapmaya güç yetiremezler. Cansız moleküllere bu bilinçli davranışları yaptıran hiç kuşkusuz Allah'tır. Gerçekleşen tüm bu işlemler Allah'ın kontrolündedir ve siz de bu muhteşem sisteme güvenerek aslında sonsuz güç sahibi Allah'a teslim olursunuz. Bu sistemde bir aksamanın ancak hastalık durumunda olacağını bilirsiniz.
Ancak kimi insanlar zulüm ve büyüklenmeden dolayı kabul etmiyor ve bu tüm bu sistemlerin tesadüfen oluştuğu düşüncesini adeta vicdanıyla boğuşarak elde ediyor. Kendisini tesadüfen oluşmuş, canlı bir organizma, bir protein yığını, ilkel bir canlı olarak görüyor, kendisini aşağılıyor, horluyor.
Şimdi bu kişinin, tesadüfen çalışan beynine, tesadüfen atan kalbine ve tesadüfen çalışan beynine ve tüm diğer organlarına güvenerek rahatça yaşam sürmesi mümkün müdür? Elbette hayır!.. İnsanın bu konuda huzurlu yaşayabilme nedeni, kendisine can veren Yaratıcının, bedenindeki tüm sistemleri kontrolü altında tutuyor olmasıdır.
Kainattaki her bir molekül sonsuz aklın tecellisidir, Allah'ın ilhamı ile hareket eder. Bu gerçeği kavradığında insan, tüm hayatı süresince Rabbine dayanıp güvenir. Kendisini bir kader dahilinde yaşatan, sayısız nimet veren Allah'a yönelir ve gerçek huzuru yaşar. Bu, Yüce Allah'ın, sanatının kusursuz örneklerini yaratma nedenlerinden biridir. Allah, benzersiz yaratmasını böyle cömertçe sergiler ki insanlar sonsuz Yaratıcıyı tanıyıp, O'nun gücünü gereği gibi takdir edebilsinler.
Bedeninizdeki yaklaşık yüz trilyon hücrenin sahibi ve Yaratıcısı, üstün güç sahibi olan Allah'tır. O, insanı sahip olduğu tüm organlarıyla birlikte "en güzel surette" yaratmış, kendisini tanıyıp bilmesi için de delillerini sergilemiştir.
O halde insan, üzerindeki nimetlerin farkına varmalı, hayatını Allah'ın razı olacağı şekilde düzenlemeli, sahip olduğu mucizevî bedenin Allah'ın bir lütfu olduğunun bilinciyle O'na hamd ve şükür içinde olmalı.
Bana ne oluyor ki beni Yaratan’a kulluk etmeyecekmişim? Siz O'na döndürüleceksiniz. Ben O'ndan başka ilahlar edinir miyim ki Rahman (olan) bana bir zarar dileyecek olsa ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar ne de onlar beni kurtarabilirler. (Yasin Suresi 22-23)
Elif E. Bayraktar
Deriniz mesela: insan bedenini sarıp kuşatan bu mükemmel kılıfın her cm2’sinde temasları algılamayı sağlayan ve bulundukları yere göre değişik görevler üstlenen duyu hücreleri bulunduğunu ve bu alıcıların 30.000 tanesinin sıcaklığı algılarken, 3.500.000 tanesinin de acıyı hissettiğini biliyor musunuz?
Ya da beyninizin içinde ortalama yüz milyar nöron (sinir hücresi) bulunduğunu ve bu nöronların sahip oldukları uzantılar uç uca eklenecek olursa, uzunluklarının birkaç yüz bin kilometreyi bulacağını?
Mesela kalbinizin içinde bir jeneratör olduğunu ve bu jeneratör devreden çıktığı anda bir yedeğinin devreye girdiğini?
Başınızdaki hormonal bir bezde üretilen hormon molekülünün, kendisinden çok uzakta bulunan organlarınıza ulaşarak buradaki hücrelere ne yapmaları gerektiğini emrettiğini?
Kendisi de et olan midenizin, etleri sindiren asitler salgılarken kendi kendisini sindirmemesi için özel bir sisteme sahip olduğunu?
İnce bağırsağınızdaki hücrelerin, önlerinden geçen yüzlerce farklı madde arasından demir atomunu tanıyabildiklerini ve yakaladıklarını?
Bir yeriniz kesildiğinde, kanın pıhtılaşması için en az yirmi enzimin çok özel bir plânlama içinde harekete geçtiğini?
Üreme ve kan hücreleriniz dışında bütün hücreleriniz, her saniye yaklaşık iki bin protein üretir. Bu her gün, her dakika, her saniye gerçekleşen bir işlemdir. Prof. Gerald L. Schroeder ‘Tanrı’nın Saklı Yüzü’ adlı kitabında bu ortamı, "Hücrelerimiz, hareketliliğin hiç azalmadığı birer şaheserdir. Yedi gün, yirmi dört saat, her saniye üretilen iki bin protein, ihtiyaç duyulan noktalara tam da gerektiği gibi dağılmaktadır. Burada gece uykusuna çekilmek diye bir şey yoktur." ifadesiyle tarif eder.
Farkında bile olmadığımız, gözle göremediğimiz moleküller, bizi yaşatmak için hiç durmadan çalışırlar ve bunun için adeta programlanmışlardır. Çeşitli "kararlar alırlar", "iş bölümü yaparlar", "kontrollü hareket ederler", "tasarruflu davranırlar"; bilinçli davranışlar sergilerler.
Yalnızca tek bir organınızı hareket ettirmek için vücudunuzda birçok kompleks işlem gerçekleşir. Beyninizde emrin oluşması ile başlayan reaksiyonların sayısı milyarları bulur. Sayısız enzimin görev aldığı sıradan bir hareket için bile, hücrelerde çok sayıda işlem birbiri ardınca sürer. Sizin tek bir hareketiniz için bu işlemler gerçekleşirken, aynı anda beyniniz çalışır, kalbiniz kan pompalar, yediğiniz besinler sindirilir, hücreleriniz çoğalır, tüm organlarınız fonksiyonlarına devam eder. Dahası siz bunları ne fark eder ne de kontrol edersiniz.
Burada birkaçından söz ettiğim bu mucizeler yalnızca sizin bedeninizde de değildir. Etrafınızdaki insanlar, anneniz babanız, kardeşleriniz, dostlarınız, iş arkadaşlarınız, televizyon ve gazetelerde gördüğünüz kişiler, şu an yaşayan milyarlarca insan ve ilk insan var olduğundan beri yaşamış olan tüm insanlar da bu mucizevî bedene sahiplerdi.
Gerçekte bedeninizdeki enzimler, diğer proteinler ve onları denetleyen büyük moleküller de bir şey yapmaya güç yetiremezler. Cansız moleküllere bu bilinçli davranışları yaptıran hiç kuşkusuz Allah'tır. Gerçekleşen tüm bu işlemler Allah'ın kontrolündedir ve siz de bu muhteşem sisteme güvenerek aslında sonsuz güç sahibi Allah'a teslim olursunuz. Bu sistemde bir aksamanın ancak hastalık durumunda olacağını bilirsiniz.
Ancak kimi insanlar zulüm ve büyüklenmeden dolayı kabul etmiyor ve bu tüm bu sistemlerin tesadüfen oluştuğu düşüncesini adeta vicdanıyla boğuşarak elde ediyor. Kendisini tesadüfen oluşmuş, canlı bir organizma, bir protein yığını, ilkel bir canlı olarak görüyor, kendisini aşağılıyor, horluyor.
Şimdi bu kişinin, tesadüfen çalışan beynine, tesadüfen atan kalbine ve tesadüfen çalışan beynine ve tüm diğer organlarına güvenerek rahatça yaşam sürmesi mümkün müdür? Elbette hayır!.. İnsanın bu konuda huzurlu yaşayabilme nedeni, kendisine can veren Yaratıcının, bedenindeki tüm sistemleri kontrolü altında tutuyor olmasıdır.
Kainattaki her bir molekül sonsuz aklın tecellisidir, Allah'ın ilhamı ile hareket eder. Bu gerçeği kavradığında insan, tüm hayatı süresince Rabbine dayanıp güvenir. Kendisini bir kader dahilinde yaşatan, sayısız nimet veren Allah'a yönelir ve gerçek huzuru yaşar. Bu, Yüce Allah'ın, sanatının kusursuz örneklerini yaratma nedenlerinden biridir. Allah, benzersiz yaratmasını böyle cömertçe sergiler ki insanlar sonsuz Yaratıcıyı tanıyıp, O'nun gücünü gereği gibi takdir edebilsinler.
Bedeninizdeki yaklaşık yüz trilyon hücrenin sahibi ve Yaratıcısı, üstün güç sahibi olan Allah'tır. O, insanı sahip olduğu tüm organlarıyla birlikte "en güzel surette" yaratmış, kendisini tanıyıp bilmesi için de delillerini sergilemiştir.
O halde insan, üzerindeki nimetlerin farkına varmalı, hayatını Allah'ın razı olacağı şekilde düzenlemeli, sahip olduğu mucizevî bedenin Allah'ın bir lütfu olduğunun bilinciyle O'na hamd ve şükür içinde olmalı.
Bana ne oluyor ki beni Yaratan’a kulluk etmeyecekmişim? Siz O'na döndürüleceksiniz. Ben O'ndan başka ilahlar edinir miyim ki Rahman (olan) bana bir zarar dileyecek olsa ne onların şefaati bana bir şeyle yarar sağlar ne de onlar beni kurtarabilirler. (Yasin Suresi 22-23)
Elif E. Bayraktar
YORUMLAR