İngiltere'nin ünlü gazetelerinden The Independent’da geçen hafta, Müslüman mucitlerin Avrupa'yı ve dünyayı nasıl değiştirdiğini anlatan bir liste yayınlandı. Haberde, Müslümanların dünyayı ve insanlığın hayatını değiştiren icatlarına yer veriliyordu.
8. yüzyılda başlayan ve 15. yüzyıla kadar devam eden süreç içinde Müslüman bilim adamları teknik ilimler, tıp, astronomi, matematik ve kimya gibi birçok alanda önemli neticeler elde etmiş, medeniyet ve kültür sahasında kısa zamanda kendilerini tüm dünyaya kanıtlamışlardı. "İslam'ın Altınçağı" ve "İslami Rönesans" olarak da adlandırılan bu dönemde Müslümanlar buluşlarıyla pek çok alanda bilimin gelişmesine katkıda bulunmuş, böylelikle kendilerinden sonra gelen bilim adamlarına yol göstermişlerdi. Howard R. Turner Science in Medieval Islam (Ortaçağ İslam'ında Bilim) isimli kitabında bu dönem hakkında şunları söylüyor:
"Müslüman sanatçılar ve bilim adamları, prensler ve işçiler birlikte bütün kıtalardaki toplumları doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen eşsiz bir kültür oluşturdular."
Müslümanlar, İslam'ı Kur’an'a göre yaşarken modern, neşeli, estetik sahibi ve kültürlü insanlardı. Ne zaman bağnazlık İslam âlemine hâkim oldu sanata, bilime ve kadına düşmanlık başladı. Hurafeler temizlenmeden de bu durum düzelmeyecek gibi görünüyor.
Uzun bir süreçte bu hale gelen bir zihniyet var. Bunu görmezden gelmenin, kınamanın ve yakınmanın haricinde, fiili olarak bu zihniyete karşı fikri mücadele etmeyen herkesin bu zihniyetin gelişmesinde payı var. İnsana değer vermeyen ve insanı gelişmiş bir hayvan olarak gören materyalist zihniyet ve diğer yandan dinlerle alakası olmayan, bilimi dinden çıkmak, sanatı haram, kadını ise yarım akıllı olarak gören bağnaz zihniyet ortadan kalkmadıkça bunlar yaşanacak. Kınamak tarihte hiç bir sorunu çözmedi, mücadele etmek gerekiyor. Çünkü bu zihniyeti kendi çıkarları için besleyen, kapsamlı ilişkileri ve karanlık bağları olan, oldukça etkili propaganda araçlarına sahip ve çok profesyonelce mücadele eden bir ‘oluşum’ bulunuyor.
Ahir zamandayız ve Deccaliyetin en azgınlaştığı dönemi yaşıyoruz. İnsanlar bugün adeta bir ucunda ateizm, diğer yanında yobazlık bulunan çift taraflı bir kıskaç içinde.
Materyalist Darwinist görüş insanı Allah inancından, Allah sevgisinden uzaklaştırdığı için mutsuzluğun kaynağıdır. Bugün hızla yaygınlaşan ahlâki dejenerasyonun en önemli nedeni, dinsizliğin oluşturduğu kendini başıboş ve sorumsuz zannetme görüşüdür. Materyalizmin ve dinsizliğin en büyük silahı ve temelinde çatışma mantığı bulunan evrim teorisinin, yıllardır bilimsel bir gerçekmiş gibi benimsetilmeye çalışıldığı ortadadır.
Yobazlık da ateizm kadar korkunçtur. Yobaz sistemin görüşleri gerçek din değildir; yobaz yalnızca kendi kafasındaki karanlığı ve kâbusu anlatır.
Darwinizm yıllarca önemli görülmedi, hatta bazı Müslümanlarca bilim öğrenmenin insanı dinden çıkaracağına inanıldı. Oysa evrim, inkârın kaynağıdır; bilim ise evreni ve içindeki varlıkları incelemenin ve Allah'ın sanatındaki kusursuzluğu, yaratışındaki üstünlüğü keşfederek insanlığa açıklamanın yoludur. Dinin, Allah'ın yaratmasındaki detaylara ulaşma yolu olarak benimsediği bilimle çelişebileceği düşüncesi büyük yanılgıdır.
“İslam dini sanat ve estetikle iç içedir. Bir toplumun gelişmişlik ve refah düzeyinin en önemli göstergelerinden biri kuşkusuz sanat, estetik ve kalitede ileri seviyede olmasıdır. İslam dininde de
sanata verilen önem büyüktür. Bugüne kadar mimari, edebiyat gibi pek çok alanda izler bırakmış olan son derece şık İslam sanatı örnekleri bunun en açık göstergelerindendir.
Sanat dendiğinde ilk olarak resim, müzik gibi sanat dalları akla gelse de müminler bununla yetinmez ve hayatlarının her alanında sanat ve estetiği, mümkün olan en fazla seviyede uygularlar. Kur’an ahlâkının önemli özelliklerinden biri olan temizlik de sanat ve estetikle birleştiğinde, müminlerin yaşamlarında yüksek kalite kendini gösterir.” (1)
İslâmiyet’in, kadınları eve hapsettiği, ikinci plana attığı gibi suçlamaların faturası hep Kur’an’a çıkarılmıştır. İnsanların yanlış uygulamaları ve yobaz zihniyetin görüşleri yalnızca kendilerini bağlar. Kıstas Kur’an’dır. Ve insanlar arasında gerçek Kur’an ahlakının yaygınlaşmasının, kadınları zor durumda kalmaktan, aşağılanmaktan ve mağdur olmaktan kurtaracak tek çözüm olduğu açıktır.
“Kalbini Bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz, kendi 'istek ve tutkularına (hevasına)' uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme” (2) buyuruyor Allah. Ve nefsinin isteklerine uyan, yalnızca dünyevi amaçları peşinde olanlara itaati yasaklıyor. Kur’an’a göre hareket etmeyen bağnazlar da, Darwinist-materyalistler de ayette söz edilen kişilerin kapsamındadır.
İnsanlığın sorunlarına çözüm ne ateizm ne yobazlıktır; çözüm samimi Müslümanlık anlayışıdır. Allah'ın, Kur'an'da tarif ettiği gibi donanımlı, özverili, asil, hoşgörülü, hayır gözüyle bakan bir anlayışa sahip olan Müslümanlar Materyalizmi, yobazlığı ve onların put sistemlerini yok edecektir; asıl dindarlık budur.
Makul bir insan ne ister? Sevgi, huzur ister, akılcılık ister, iyi niyet ve güven ister, güzellikler görmek ister, sanat ister. Her şeyin olumlu olmasını ister. Dostluk, kardeşlik yaşansın, insanlar cömert olsun, yoksullara yardım edilsin ister. Bunların tümü İslam dinindedir. İnsan fıtratına uygun olan, insan ruhunun haz aldığı her şeyin tümü İslam’dır.
Allah'ın vaadi gereği İslam'ın özüne uygun yaşanacağı aydınlık günler yakındır. İnsanların sevinci, neşesi, huzur, güven ve mutluluğu Allah'ın dilemesiyle geri gelecektir. Bugün ne eskisi gibi güzel tablolar, ne mimari eserler yapılıyor ne önemli bilimsel gelişmeler kaydediliyor, ne de kadına hak ettiği değer veriliyor. Din gerçek anlamda yaşandığında, sanat, bilim, mimari, estetik, hepsi geri gelecektir. İnsanlık, Kur'an ahlakını hayatına hâkim kıldığında, sıcaklığını yaşadığında, kendisini hapseden kıskaçlardan sıyrılarak gerçek özgürlük ve kurtuluşa ulaşacaktır.
(1) http://www.harunyahya.org/tr/Makaleler/
(2) Kehf Suresi, 28
YORUMLAR