Her haziran, son birkaç senedir ise Ramazan ayında, hatta bayram üzeri garip olaylar yaşadık. ‘Onur yürüyüşü, onur haftası’ derken bugünlerde ‘onur ayı’ kutlamaları yapılıyor LGBT yanlılarınca.
Geçtiğimiz günlerde de asılmış olan mahyasında “Hoş geldin ya pride’ yazan bir cami resmi, “On bir ayın sultanı ‘Onur Ayı’ kutlu ve mutlu olsun” gibi rezilce söylemlerle paylaşıldı. İnanılır gibi değildi. Doğruluğunu araştırırken eşcinsellik yanlısı bir sitede, “Onlar için Ramazan 11 ayın sultanı ise, bizim için de onur haftası 51 haftanın yakışıklısı olabilir, neden olmasın?” ifadelerine rastladım. Bu sene ‘onur haftası’ndan ‘onur ayı’na geçiş yaparak rezillikte level atlamışlar demek ki. Kur’an ahlâkının getirdiği ruh derinliğinden yoksun olan insanların espri anlayışları da böyle basit ve yüzeysel. Basit espriler yapıyor ve bunlardan cahilce bir haz alıyorlar. Bu son derece ilkel bir eğlence anlayışı.
Daha önceleri her haziran CHP’li belediyelere LGBT paçavraları asılır, Twitter’dan bu onursuzluğa destek tweetleri atılırdı. Birkaç sene önce Beşiktaş Belediyesine asılan paçavrada, “Freddy Mercury’nin askerleriyiz” yazısı bile yazmışlardı hatırlarsınız.
Bu küresel, sistematik ve toplumu ifsad projesi dahilinde plânlanmış organize, finansmanı güçlü yapının parçası hadsizler, geçen sene İstiklal Marşı’mızla kendilerince dalga geçmişlerdi. Artık çirkin mesajlarını dinimiz üzerinden vermeye de başladılar. Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen protestolar sırasında da Kabe görseli yere serilip üzerine LGBT paçavrası yerleştirilmişti biliyorsunuz.
Değerlerimize saldırtmayız! Her haziran bu onursuzluklara tahammül etmek zorunda mıyız? Kim yaparsa yapsın, biz bu çirkin sapkınlığı normalleştirme amaçlı hiçbir çabayı, hiçbir eylemi asla kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Hele de bu çirkinlikleri İslam üzerinden verdikleri mesajlarla yapmalarına asla!
İslam dünyası, eşcinsellik propagandasının hedefi konumunda. Bugün televizyonlarla, filmlerle, internetle, kara propaganda ile uzun bir süredir dünya Müslümanlarının kapısına dayatılıyor. Karşı çıkarsanız direkt ‘Homofobik’ damgasını yapıştırıyorlar. Bu çirkin planın hedefi, İslam alemini cinsel sapkınlık ile değerlerinden uzaklaştırıp güçsüzleştirmek, zaman içinde elimine etmek.
Müslümanların karşısında İslam dünyasının direncini kırmaya azmetmiş organize ve kararlı bir yapı var. Bu kirli yapı, Allah’ın haram kıldığı eşcinselliği makul göstermeye çalışarak, milli/manevî değerleri önemsemeyen, İslam’a zıt, hatta İslam’dan utanan, özenti ve ezik bir Müslüman gençlik oluşturmayı hedefliyor. Gösterdikleri akıl almaz bir gayretle Batı dünyasını 30 yıl gibi kısa bir sürede temelden değiştirdiler. Bu sapkınlığı yaygınlaştırmaya çalışanlar en çok da İslam’ın son kalesi olan Türkiye’nin fikrî, vicdanî ve imanî yönünden çökmesini istiyorlar. Artık önemsemezden gelmeyelim, bu tehlikenin farkına varalım.
Eleştiriyoruz, kınıyoruz ama hatırlatma yapıldığında, hemen alaycılığa başlıyorlar. Takındıkları tavır ve yaptıkları düzeysiz espriler, alaycılıklarıyla birleşiyor ve çirkinleşiyorlar. Bu çirkin davranışların bir nedeni de insanların dine ve dini değerlere karşı duydukları saygıyı azaltmayı düşünmeleri. Allah'ın ve hak dinin varlığını bilmek, kanıtlarını görmek bu insanlarda şiddetli bir iç sıkıntısı oluşturuyor. Bu yüzden özellikle Kur’an ahlâkını yaşayanlar karşısında daha da alaycı bir tavır takınıyor daha da çirkinleşiyorlar.
Eşcinsellik bir ‘cinsel tercih’ değil cinsel sapkınlıktır. İnsan hakları başlığı altında bu sapkınlığı yaygınlaştırarak legalleştirme çabası, ağır bir toplumsal yükümlülüktür. Medya ve bazı sivil toplum kuruluşları yardımıyla, yıllar içinde bu sapıklık telkininin dozu yavaş yavaş artırılarak, bu ahlâksızlık insanlara, en çok da gençlere benimsetilmeye çalışılıyor.
Eşcinsellerin, östrojen hormonlarının yüksekliği ya da genetik olarak bu yaratılışta doğdukları iddiası kesinlikle doğru değil. Ayrıca “29 Ağustos’ta Nature dergisinde yayınlanan ve yaklaşık 500 bin kişinin genomlarına dayanan bulgular, daha önce yapılan daha küçük çalışmaların sonuçlarını destekliyor ve birçok bilim insanını doğruluyor. Hiçbir genin cinsel davranışlar üzerinde büyük bir etkisi yok. Bu da eşcinselliğin biyolojik bir temeli olmadığını gösteriyor. Çalışmayı yapan Cambridge, Massachusetts’teki Broad Institute of MIT ve Harvard’da genetikçi olan Andrea Ganna’nın ifadesiyle; “Eşcinsel geni diye bir şey yok.” (*)
Eşcinsellik, Allah’ın güzel bir surette yarattığı insan fıtratına aykırıdır. Yeni nesillere bunu şirin gösterme çabalarına izin veremeyiz. Bu rezalete değil destek vermek, sessiz kalmak da ortağı olmaktır.
Bu konularda paylaşım yaptığınızda, direkt homofobi başlığı altında, “Eşcinsellere yaşam hakkı tanınmasın mı?”, “Eşcinseller eziyete mi maruz kalsınlar?” gibi eleştiriler alırsınız hemen. Bakın, buradan kimseye ekmek çıkmaz. Şiddet ve saldırı kime yapılırsa yapılsın kötüdür. İnsanların evlerinin dört duvarı arasında ne yaptığını kimseyi ilgilendirmez. Ancak ilahi dinlerin kutsal kitaplarında açıkça lanetlenmiş olan eşcinselliğin reklamının yapılmasına, özellikle gençlerimize normal bir durummuş gibi empoze edilmeye çalışılmasına seyirci kalmamızı beklemesin kimse. Bu sapkınlığa sözde modern olmak adına, ‘sahip çıkılması gereken bir insan hakları sorunu’ gibi bakmak topluma, özellikle de çocuklara ve gençlere zarar vermektir. Bu sapkınlığa karşı koyuyor ve bu konuda uyarıda bulunuyoruz. ‘Onur’ yürüyüşlerine izin verilmeyeceğini umut ediyor ve bu iğrençliklere artık bir “dur” denilsin istiyoruz.
"Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz." (A’raf Suresi, 81)
“Kadınla yatar gibi erkekle yatma. Bu iğrençtir. (Levililer 18/22)
“Erkekler erkeklerle utanç verici ilişkilere girdiler ve kendi bedenlerinde sapıklıklarına yaraşan karşılığı aldılar.” (Romalılar 1/27)
(*) Zafer Bilim Araştırma Dergisi, Mayıs
Geçtiğimiz günlerde de asılmış olan mahyasında “Hoş geldin ya pride’ yazan bir cami resmi, “On bir ayın sultanı ‘Onur Ayı’ kutlu ve mutlu olsun” gibi rezilce söylemlerle paylaşıldı. İnanılır gibi değildi. Doğruluğunu araştırırken eşcinsellik yanlısı bir sitede, “Onlar için Ramazan 11 ayın sultanı ise, bizim için de onur haftası 51 haftanın yakışıklısı olabilir, neden olmasın?” ifadelerine rastladım. Bu sene ‘onur haftası’ndan ‘onur ayı’na geçiş yaparak rezillikte level atlamışlar demek ki. Kur’an ahlâkının getirdiği ruh derinliğinden yoksun olan insanların espri anlayışları da böyle basit ve yüzeysel. Basit espriler yapıyor ve bunlardan cahilce bir haz alıyorlar. Bu son derece ilkel bir eğlence anlayışı.
Daha önceleri her haziran CHP’li belediyelere LGBT paçavraları asılır, Twitter’dan bu onursuzluğa destek tweetleri atılırdı. Birkaç sene önce Beşiktaş Belediyesine asılan paçavrada, “Freddy Mercury’nin askerleriyiz” yazısı bile yazmışlardı hatırlarsınız.
Bu küresel, sistematik ve toplumu ifsad projesi dahilinde plânlanmış organize, finansmanı güçlü yapının parçası hadsizler, geçen sene İstiklal Marşı’mızla kendilerince dalga geçmişlerdi. Artık çirkin mesajlarını dinimiz üzerinden vermeye de başladılar. Boğaziçi Üniversitesi'nde düzenlenen protestolar sırasında da Kabe görseli yere serilip üzerine LGBT paçavrası yerleştirilmişti biliyorsunuz.
Değerlerimize saldırtmayız! Her haziran bu onursuzluklara tahammül etmek zorunda mıyız? Kim yaparsa yapsın, biz bu çirkin sapkınlığı normalleştirme amaçlı hiçbir çabayı, hiçbir eylemi asla kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Hele de bu çirkinlikleri İslam üzerinden verdikleri mesajlarla yapmalarına asla!
İslam dünyası, eşcinsellik propagandasının hedefi konumunda. Bugün televizyonlarla, filmlerle, internetle, kara propaganda ile uzun bir süredir dünya Müslümanlarının kapısına dayatılıyor. Karşı çıkarsanız direkt ‘Homofobik’ damgasını yapıştırıyorlar. Bu çirkin planın hedefi, İslam alemini cinsel sapkınlık ile değerlerinden uzaklaştırıp güçsüzleştirmek, zaman içinde elimine etmek.
Müslümanların karşısında İslam dünyasının direncini kırmaya azmetmiş organize ve kararlı bir yapı var. Bu kirli yapı, Allah’ın haram kıldığı eşcinselliği makul göstermeye çalışarak, milli/manevî değerleri önemsemeyen, İslam’a zıt, hatta İslam’dan utanan, özenti ve ezik bir Müslüman gençlik oluşturmayı hedefliyor. Gösterdikleri akıl almaz bir gayretle Batı dünyasını 30 yıl gibi kısa bir sürede temelden değiştirdiler. Bu sapkınlığı yaygınlaştırmaya çalışanlar en çok da İslam’ın son kalesi olan Türkiye’nin fikrî, vicdanî ve imanî yönünden çökmesini istiyorlar. Artık önemsemezden gelmeyelim, bu tehlikenin farkına varalım.
Eleştiriyoruz, kınıyoruz ama hatırlatma yapıldığında, hemen alaycılığa başlıyorlar. Takındıkları tavır ve yaptıkları düzeysiz espriler, alaycılıklarıyla birleşiyor ve çirkinleşiyorlar. Bu çirkin davranışların bir nedeni de insanların dine ve dini değerlere karşı duydukları saygıyı azaltmayı düşünmeleri. Allah'ın ve hak dinin varlığını bilmek, kanıtlarını görmek bu insanlarda şiddetli bir iç sıkıntısı oluşturuyor. Bu yüzden özellikle Kur’an ahlâkını yaşayanlar karşısında daha da alaycı bir tavır takınıyor daha da çirkinleşiyorlar.
Eşcinsellik bir ‘cinsel tercih’ değil cinsel sapkınlıktır. İnsan hakları başlığı altında bu sapkınlığı yaygınlaştırarak legalleştirme çabası, ağır bir toplumsal yükümlülüktür. Medya ve bazı sivil toplum kuruluşları yardımıyla, yıllar içinde bu sapıklık telkininin dozu yavaş yavaş artırılarak, bu ahlâksızlık insanlara, en çok da gençlere benimsetilmeye çalışılıyor.
Eşcinsellerin, östrojen hormonlarının yüksekliği ya da genetik olarak bu yaratılışta doğdukları iddiası kesinlikle doğru değil. Ayrıca “29 Ağustos’ta Nature dergisinde yayınlanan ve yaklaşık 500 bin kişinin genomlarına dayanan bulgular, daha önce yapılan daha küçük çalışmaların sonuçlarını destekliyor ve birçok bilim insanını doğruluyor. Hiçbir genin cinsel davranışlar üzerinde büyük bir etkisi yok. Bu da eşcinselliğin biyolojik bir temeli olmadığını gösteriyor. Çalışmayı yapan Cambridge, Massachusetts’teki Broad Institute of MIT ve Harvard’da genetikçi olan Andrea Ganna’nın ifadesiyle; “Eşcinsel geni diye bir şey yok.” (*)
Eşcinsellik, Allah’ın güzel bir surette yarattığı insan fıtratına aykırıdır. Yeni nesillere bunu şirin gösterme çabalarına izin veremeyiz. Bu rezalete değil destek vermek, sessiz kalmak da ortağı olmaktır.
Bu konularda paylaşım yaptığınızda, direkt homofobi başlığı altında, “Eşcinsellere yaşam hakkı tanınmasın mı?”, “Eşcinseller eziyete mi maruz kalsınlar?” gibi eleştiriler alırsınız hemen. Bakın, buradan kimseye ekmek çıkmaz. Şiddet ve saldırı kime yapılırsa yapılsın kötüdür. İnsanların evlerinin dört duvarı arasında ne yaptığını kimseyi ilgilendirmez. Ancak ilahi dinlerin kutsal kitaplarında açıkça lanetlenmiş olan eşcinselliğin reklamının yapılmasına, özellikle gençlerimize normal bir durummuş gibi empoze edilmeye çalışılmasına seyirci kalmamızı beklemesin kimse. Bu sapkınlığa sözde modern olmak adına, ‘sahip çıkılması gereken bir insan hakları sorunu’ gibi bakmak topluma, özellikle de çocuklara ve gençlere zarar vermektir. Bu sapkınlığa karşı koyuyor ve bu konuda uyarıda bulunuyoruz. ‘Onur’ yürüyüşlerine izin verilmeyeceğini umut ediyor ve bu iğrençliklere artık bir “dur” denilsin istiyoruz.
"Gerçekten siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz, ölçüyü aşan (azgın) bir kavimsiniz." (A’raf Suresi, 81)
“Kadınla yatar gibi erkekle yatma. Bu iğrençtir. (Levililer 18/22)
“Erkekler erkeklerle utanç verici ilişkilere girdiler ve kendi bedenlerinde sapıklıklarına yaraşan karşılığı aldılar.” (Romalılar 1/27)
(*) Zafer Bilim Araştırma Dergisi, Mayıs
YORUMLAR