Şehit çocuklarının konu edildiği bir tv programında bir psikoloğun, “çocuklarımıza ölüm haberini nasıl vermeliyiz?” sorusuna verdiği cevabı izledim. Psikolog, “çocuğa, babasının cennete gittiği gibi ‘muğlâk’ ifadeler kullanmamalıyız. ‘Baban cennette’ gibi ifadeler çocukta beklenti hissi oluşturur, babasının geleceğini düşünerek beklentiye girer” diyordu.
Ölüm hayatın kesin gerçeği olduğu gibi ölüm sonrası ahiret hayatı da kesin bir gerçektir. “Henüz küçük, anlamaz, çocuktur” düşüncesi ise doğru değildir; özellikle günümüz çocukları oldukça zekidir. Çocuğa elbette ölüm konusu çok dikkatli anlatılmalıdır. Ölümü yok olmak olarak anlaması çocuk için yıkım olur. Anne - babasının bir gün ölerek toprak olacağını zanneden çocuk, psikolojik açıdan dengesini yitirir. Kendisinin de bir gün yok olacağı düşüncesi, çocuğu aynı ruh haline sürükler. Oysa anne ve babasıyla cennette kavuşacağı, onlarla birlikte olacağı söylenirse, çocuk ruhen ve bedenen çok sağlıklı olur.
Din, fıtrat olarak inanç eğilimli yaratılmış olan çocukların ruhuna seslenir ve ruhsal yapılarına uygun düşer. Çocuğa küçük yaşta Allah anlatılmalı, Allah sevgisi verilmelidir. Allah ve din öğretilmezse çocuk kendisini boşlukta hisseder; dünyayı kâbus gibi görür.
Doç. Dr. Sefa Saygılı "Cocuk Yetiştirmede Altın Kurallar"ında çocuk ve ölüm konusundaki görüşlerini şu sözlerle açıklar: "Ölümün hayatın bir parçası olduğu fikriyle tanışan çocuklar, bu konuda kendileriyle hiç konuşulmayan çocuklara oranla ölümden daha az korkar. Çocuğumuz ölüm üzerine durup dururken tartışmaya hevesli değilizdir. Ne var ki aile yaşamındaki bir kayıp, bunun hangi duygulara yol açtığı ve ne anlama geldiği hakkında konuşmak için zaman ayrılırsa, çocuklar da ölümü hayatın bir parçası olarak görür. Çocukların ölüm hakkında kendi fikirleri oluşmuştur; bu nedenle doğruların söylenmesi durumunda kafalarında korkunç düşüncelere daha az yer kalır. Çocuklar ölüm üzerine rahatlıkla konuşabildiklerinde, ondan daha az korkar ve bir yakınlarını kaybettiklerinde de daha anlayışlı olurlar."
"Çocuklarda Davranış Bozuklukları" adlı kitabında ise Sayın Saygılı şu açıklamaları yapar: "Dindar olan ailelerin, Allah inancı ve sevgisiyle yetişen çocuklarında ölümün yol açtığı mahzurlar görülmemektedir... Herhangi bir ölüm halinde, ahiret inancı çocuğu teskin eder. Bu yüzden İslâm terbiyesi ile yetiştirilen çocuklarda ruhî bozukluklara az rastlanır. Depremden korkan, daha doğrusu "en güçlü" babasının kaçışına mâna veremeyen çocuk, Yüce Allah'ın iradesi olmadan yaprağın bile kımıldayamayacağını bilseydi, hadiseyi zihninin derinliklerinde iz bırakmadan, zararsız geçirebilirdi."
Hatalı bir yaklaşım olarak ise şu örneği vermek isterim... Yurt dışında bir dergide yayınlanan bir makalede çocuk ve ölüm konusunda anne babalara şöyle bir tavsiye vardır: "Çocuğunuzun köpeği ölürse, derin bir uykuya daldığını, kardeşi, arkadaşı ya da bir yakını ölünce onların bir seyahate çıktığını söylersiniz."
Ancak bu makale nedeniyle dergiye anne babalardan sayısız mektup gelir. Ailelerin şikâyetleri çocuklarının da aynı şeyleri yaşamaktan korktukları, uyumaktan kaçındıkları, onlarla seyahate çıkamadıkları, bu durum karşısında ne yapacaklarını şaşırdıkları yönündedir. Makaleyi yazan doktorun cevabı ise; "Bu meseleyi fazla kurcalamakla hata ettik" olur.
Oysa hayatın en kesin gerçeği olan ölüm kuşkusuz "kurcalanmalı", üzerinde derin düşünülmeli, her an gelebileceğinin bilincinde yaşanmalı ve sonsuz hayat için hazırlıklı olunmalıdır. Yukarıdaki örnekten de çok açıktır ki ölümle her şeyin biteceği, yokluk, hiçlik düşüncesi insanın yaşamını azap içinde sürdürmesine sebeptir. İnsan, ölüm sonrası bir yaşamın bilincinde olduğunda, yaşadığı zorluklar kolaylaşır. Kuşkusuz bu çocuklar için de geçerlidir. Ölümün, gerçek yaşama geçiş aşaması olduğunun bilincindeki çocuk korku ve üzüntü hissetmeyecektir.
Annesini ya da babasını kaybeden çocuklara söylenen, "bir daha annen ya da baban asla gelmeyecek, onları artık göremeyeceksin" gibi sözler korkunçtur. Anne babasını bir daha göremeyecek olması, çocuk için dehşet verici bir düşüncedir. Dolayısıyla “bizleri Allah yarattı, ahirette, cennette yine hep birlikte olacağız” denildiğinde, çocuk ruhsal yönden rahatlık içinde olur; sevgisi devam eder.
Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu, çocuk ve ölüm konusunda şu önerilerde bulunur: “Çocuklar ölümle, çok erken yaşlarda ilgilenmeye başlarlar. Öldükten sonra iyilerin cennete gideceğini öğrenmek, onlar için çoğu zaman yatıştırıcı olur... Sevdiği dedesi ölen bir küçük çocuk, bu gerçeği çok güzel dile getirmişti: Dedem beni bırakıp cennete gitti, orada başka çocuklarla oynuyor!..”
A. Yörükoğlu’nun, anne ve babalara çocuk ve ölüm konusundaki bir diğer tavsiyesi de şöyle; “Onların, sevdiği kişilerle bir öte dünyada buluşmak ümidini kırmayın." (Çocuk ve Ruh Sağlığı, İş Bankası Yay. Shf. 194)
Çocuk inançlı yetiştirildiğinde, bu onun tüm hayatını mutlu ve huzur içinde yaşamasına vesile olacaktır. Bu şekilde yetiştirilen bir çocuk, yaşı ne kadar küçük olursa olsun, olgun bir akla ve ahlâka sahip olur. Çocuk tek güç sahibinin Allah olduğunun bilincinde olursa, yaşadığı olaylar karşısında duygusal yıkıma uğramaz. Her olayın Allah'ın kontrolünde olduğunu bildiği için hoşuna gitmeyen bir şeyle karşılaştığında yakınmaz, güzel ahlâk sergiler.
Din gerçek anlamda yaşanmadığında insanların ve dolayısıyla toplumların sağlığı bozulur. Dışarıya çıktığımızda insanların ne kadar mutsuz olduklarını görmemek imkânsızdır. Çocuklarımızın beslenmelerine dikkat ettiğimiz kadar ruhlarının da beslenmesine özen gösterelim. Çünkü din, çocuğun sağlıklı ve mutlu olmasını sağlayan ruhsal besindir.
Çocukların yakınlarını kaybetmesi üzerinden Allah’ın adaletini sorgulamak yanlış. Allah'a iman eden insan, O'nun sonsuz merhametinden kuşku duymaz. İnanmıyorsa, zaten inanmadığı Allah'ın merhametini sorgulaması anlamsızdır. Allah kullarına zulmedici değildir, her olayı bir hayır ve hikmetle yaratır, yarattığı kader adaletlidir. Allah’a kimse merhameti öğretmesin; merhameti Rahman ve Rahim olan Allah bize öğretir. Çocuğa merhamet etmeyi de aynı şekilde.
Bir çocuk için babasız büyümek büyük eksiklik olsa da çocuk babasız da büyüyebilir. Ancak şehidin daha anlamlı bir yerde yaşıyor olması, şehit çocuğunu diğer babasız çocuklardan farklı kılar.
Allah yolunda öldürülenleri sakın 'ölüler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri Katında diridirler, rızıklanmaktadırlar. Allah'ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki, onlara hiçbir korku yoktur, mahzun da olacak değillerdir. (Al-i İmran Suresi, 169- 170)
YORUMLAR