Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan, hafta içi Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 70. Yıl Kutlama Töreni’nde yaptığı konuşmanın bir bölümünde şunları söyledi:
“Bir zamanlar ben dindar bir gençlik dedim bana imam hatipliler bile saldırdı. Geçmişimde imam hatip var, ‘nereden çıktı bu iş, nereden çıktı bu tespit’ gibi sözde köşe yazarı onlar bile bize saldırdı. ‘Dindar bir gençlik istiyoruz, yetiştireceğiz’ dediğim için. İnşaAllah dindar bir gençlik sizin ellerinizde yetişecek… Atılacak adımlarla dindar neslin olduğu bir ülkede ben inanıyorum ki tüm manevi değerler bir anda yüksek bir sıçrama yapacak ve birbirini Allah için seven bir millet ortaya çıkacaktır. Menfaat için değil, makam mevki için değil. İşte bunu siz sağlayacaksınız.”
Bu konuşma üzerine günlerdir "dindarlık" kavramı üzerinden yeniden başlayan tartışmaları okuyor, izliyorum. Dindar nesil kavramına karşı duran kesimin çoğunluğunun dindar olarak tarif ettiği ve örnek verdiği kişilerin, "dindar" görünümü altında İslam'a ters düşen davranış, ahlâk ve hatta görünüm içerindeki insanlar olduğu anlaşılıyor. Dine saldırı malzemelerinin de, Müslümanlık adı altında yaşanan, ancak içine hurafelerin, adet ve geleneklerin katıldığı, dinin özünden uzak olan anlayışlar.
Dine düşman olanlar ise "Bakın işte İslam böyledir, Müslüman budur" diyerek kışkırtıcılık yapıyorlar. Bağnazlık ölçü alınıp, İslam'a savaş açılıyor.
Gerçek anlamda dindarlık, geleneklerle yaşanan tutuculuk ya da muhafazakârlık değil, Kur'an'daki gerçek dini, İslam'ın özünü yaşamak, onu hayata geçirmektir. Kur'an ahlakı, insanı bozgunculuk çıkarmaktan engeller. Samimi dindar insan yaşadığı toplumda fitne ve fesat çıkarmak bir yana, bunu aklından bile geçirmez. Kur'an ahlâkını yaşayan insan için itaat önemli bir ahlâk özelliğidir. Allah'ın emri gereği itaat eden kişilerden oluşan bir toplum, devlete itaati de en yüksek düzeyde yaşar. Yakınları, anne babası hatta kendisi aleyhine bile olsa Allah'ın emrettiği gibi adaletle davranan, çevresindeki insanlara merhamet eden, yoksullara ihtiyacından artakalanı veren insan gerçek anlamda dindardır. Ve bu kişiden insanlığa zarar değil, yarar gelir. İnsanların, Kur'an'ın tarif ettiği gerçek dindar modelini örnek alması, yaşaması ve Kur'an ahlâkının yaygınlaşması hem toplumda hem dünyada huzur ve barış demektir.
İnsan, dindar olmadan da ahlâklı olabilir elbette. Ancak kendisini yaratan, onu tekrar yaratacak ve yaptıklarından sorgulayacak olan o üstün güç tarafından her an gözlendiğinin bilincinde olmanın, bu dünyanın tek ‘şans’ı olduğuna inanmanın, iyiliği emredip kötülüğü engellemekle sorumlu olmanın ve bunları Rabbini düşünerek yapmanın ahlâkı güzelleştirme çabasına etkisi çok daha önemlidir.
Dindar olmak güzel ahlâklı olmaktır. Allah'ın Kur'an'da tavsiye ettiği güzel ahlâk insana derinlik ve akılcılık kazandırır. “Sizin imanca en güzeliniz, ahlâkça en güzel olanınızdır” buyuruyor Peygamberimiz (asm). Her binanın bir temeli vardır. İslam’ın temeli de güzel ahlâktır. Güzel ahlâk; güler yüzlü olmak, cömertlik, kimseyi üzmemek, eziyet vermemek, kimseyle çekişmemek ve kimseyi çekiştirmemektir.
Kin ve nefret kimsenin hoşlanacağı davranışlar değildir. Güzel ahlâk genişlikte ve darlıkta insanlara karşı şefkatli olmak, iyi davranmaktır. Yapılan iyiliklerden karşılık beklememektir. Yaratanı düşünerek, yaratılanları hoş görmektir.
Güzel ahlâk, güven vermektir. Kızınca, öfkesini yenerek yumuşak davranmaktır. Zulmedeni affetmek, gelmeyene gitmek, kötülük edene iyilik etmektir.
Güzel ahlâk, aile bireyleriyle iyi geçinmek, onlara karşı sevgi, şefkat ve merhamet hissetmektir. Kuşkusuz güzel ahlâk, güneşin buzu erittiği gibi günahları eritir.
Güzel ahlâk, aleyhine de olsa mutlaka doğru konuşmak, adil olmaktır. Yükselen bütün insanlar ancak güzel ahlâkları sayesinde yükselmişlerdir.
İslamiyet pırıl pırıl aydınlık bir dindir. Kur’an ışıl ışıl aydınlıktır; karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Ve bize sevgiyi, şefkati, özveriyi, merhameti, dostluğu öğretir. İnsanları sevmemizi, bitkileri, hayvanları, Allah’ın bütün yarattıklarına aşkla sevgi duymamızı ister.
Samimi, mütevazı, ince düşünceli, şefkat ve merhametli, güzel sözlü, hoşgörülü ve nezaketli olmak İslam adabıdır; müminlerin Kur’an’da övülen önemli özelliklerindendir. Kaynağında insana saygı, hürmet ve değer verme vardır.
Tüm bu nedenlerle vicdan sahibi dindar bir nesil için, çocuk ve gençlere Allah'ın beğendiği güzel ahlâk tanıtılmalı. Kur'an'da bildirilen eğitim anlayışının kapsamı oldukça geniştir. Gençler bilimsel konularda kendilerini geliştirmeli. Çünkü bilim, evreni ve içindeki varlıkları incelemenin ve Allah'ın sanatındaki kusursuzluğu, yaratışındaki üstünlüğü delilleriyle açıklamanın yoludur.
Allah, yarattığı her varlıkta sonsuz ilminin, aklının, gücünün kanıtlarını insanlara gösterir. Yarattığı varlıklar üzerinde derin düşünmeye çağrıda bulunur. Vicdanını dinleyen insan için Allah'ın varlığı çok açıktır. Ancak birçok genç aldığı telkinler nedeniyle bu konuda kuşku içinde. Önyargılarını kırmak için onlara, varlıklardaki mucizevî detayları anlatmalı, Allah'ın varlığına dair kanıtlar göstermeli. İman hakikatleri, insanın, Allah’ın kudretini takdir etmesine vesile olur. Böylece genç, Allah’a karşı sevgi ve yakınlık hisseder ve bu sevgiyi yitirmekten içi titreyerek korkar.
Gençler okuyan, araştıran, derin düşünen, akıl sahibi, vicdanlı ve dürüst insanlara özendirilmeli. Genç zihinler boş konular yerine hem kendilerine hem de çevrelerine ve topluma yarar sağlayacak konularla meşgul olmalı. Böylece gençler doğruları araştıran ve bulabilen kişiler olurlar. Beyinleri berraklaştıran, insanları izledikleri karelere daha duyarlı hale getiren ise yalnızca inançtır. Tüm bu güzel ve erdemli özellikleri kişiliğinde taşıyan gençten korku duyarak, dindar gençlik yetiştirme düşüncesini dayatma olarak görmenin akla ve mantığa uygun bir yanı olmadığı açıktır…
Gençlik çağı, açık zihinle derin düşünülebilecek çok değerli bir yaşam dilimi. Gençler çevrelerine dinsizliğin getirdiği önyargılarla bakmadıklarında, yaşamlarının amacını fark edebilir, ailelerine ve topluma yararlı, güzel ahlâklı insanlar olabilirler.
İçinde yaşadığımız döneme en büyük katkıyı sağlayacak olanlar, özellikle, imanı kalbine yerleştirmiş olan "dindar" gençlerdir. İçinde Allah sevgisi ve korkusu taşıyan, Allah'a karşı sorumluluğunu kavrayan, milli ve manevi değerlere saygılı ve bunun için çaba gösteren genç, dünyanın en büyük gücü haline gelir. Allah’a dayanan bu gücün önünde ise kimse duramaz.
YORUMLAR