“Sana dua etmekle ey Rabbim, hiçbir zaman mutsuz olmadım." (Meryem Suresi, 4)
Günlerdir ülkemizin dört bir yanında süren orman yangınları hepimizi kahretti. Devlet-millet hep birlikte, binlerce insan ve araç karadan ve yüze yakın araç havadan, yangını söndürmeye çalıştı. Havanın aşırı sıcaklığı ve düşük nem, yangını olumsuz etkiledi. Elinden hiçbir şey gelmeyenler duaya sarıldı. Talep de geldi ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş bu hafta Cuma namazında yağmur duası yaptı. Felaketleri bile siyasi rant fırsatı görüp her gün türlü yalanlarla etki ajanlığı yapanlara, bir de bu konuda eleştiri ve hakaret yağdıranlar eklendi.
Müslüman ülkede yapılan Allah’a dua, Avustralya ve Yunanistan yangınları sırasında, “Pray Australia”, “Pray Greece” diyerek çağrıda bulunanların bir kısmı tarafından bile çirkince eleştirildi, dahası alaya alındı. Uygunsuz üslubu nedeniyle yazıma alamayacağım hadsiz sosyal medya paylaşımları yapıldı günlerce, yazıklar olsun!
“1300’lü yıllarda sıradan bir gün”, “Kılıçla çıksaydı yağmur yağardı”, “Duaya değil bilime inanın” gibi hezeyanlara şahit olduk… Ta ki “Ağustos ayında buralara yağmaz” dedikleri yağmur yağana kadar.
“Duanın değil bilimin gücü” derken… Ateş ve su gibi bilimi de yaratan Allah’tır. Din ve bilimin birbirinin alternatifi gibi gösterilmesi saçmalıktır. Kaldı ki insanlık tarafından üretilen görüşler, fikirler ve ideolojiler, eksiklikler ve yanlışlıklar içerebilir.
Din insanlığa huzur ve mutluluk getiren hayat tarzıdır. Din bilimle çelişmez, çatışmaz; Kur’an bilime yolunu gösterir. Ayetlerinde insanları bilimsel araştırmalar yapmaya, düşünmeye ve bilmeye yönlendirir. Sorar Kur’an;
"... Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?.." (Zümer Suresi, 9)
Allah her şeyi sarıp kuşatandır, insanın yaşamındaki en büyük dost ve yardımcıdır. "Çağırmak, yardım istemek" anlamındaki dua ihtiyaç içindeki, güçsüz ve sonlu bir varlık olan insanın, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, tek büyük güç sahibi, sınırsız ve sonsuz Rabbine çağrıda bulunması, yardım dilemesi ve tüm benliğiyle O'na yönelmesidir.
Bütün yolların üstün kudret sahibi Allah'a dayandığını bilmek, yalnızca O’ndan yardım dilemek insana ferahlık ve güven verir. Göklerin ve yerin tek sahibidir Allah. O'na dayanır, O'na güveniriz.
Yağmur duası, Senai Demirci’nin ifade ettiği gibi, “yağmura ihtiyacımızı en çok fark ettiğimiz anda yağmuru yağdırana ihtiyacımızı içtenlikle itirafımızdır”. Biliriz ki İbrahim (as)’a içine atıldığı ateşi soğuk ve esenlik kılan, Allah’tan ihtiyaç içinde istediği yardımdı… İstedik yardımımızı;
“Allah’ım! Bize yardım eden, içimize sinen, ferahlık veren, bol, yararlı her tarafı sulayan bereketli bir yağmur ihsan eyle. Allah’ım bizi yağmurla sula, bizi ümitlerini yitiren kimselerden eyleme. Allah’ım! Kullarda, illerde ve diğer yarattıklarında da öyle bir sıkıntı öyle bir darlık var ki senden başkalarına arz edemeyiz… Bizi göğün bereketlerinden sula. Bize yeryüzünün bereketlerinden ihsan eyle….”
Biz sözlü duamız gibi yangınlar süresince çaba göstererek fiili duamızı da yaptık ki tedbir almak gibi o da Allah’ın emridir. Ve Kur’an’ın Rum Suresi, 48. ayetinde haber verdiği gibi, rüzgarları gönderdi, bulutu kaldırdı, sonra onu gökte dilediği gibi yaydı, parça parça etti ve arasından yağmurun çıktığını gösterdi Rabbimiz. Bizi sevindirdi.
Sevindik, mutlu olduk ve bu bizim imanımızı artırdı. İnkârcıların ise inkârını. Oysa bütün insanların duaya ihtiyacı vardır. İnsanın duaya ihtiyacı olmadığını düşünmesi, dua etmesinin tek nedeninin nefsani/dünyevi arzularının tatmini olduğu anlamına gelir. Çünkü dünya hayatı geçici ve gerçek hayat olan ahirette, sonsuz mutluluk ya da sonsuz mutsuzluktur hepimizi bekleyen.
Yüce Rabbimiz!
Bulutları “ağlatan”, “sıkıp suyu çıkaran” ve “bardaktan boşanırcasına su” indirip rahmetini yayan!
Bize şah damarımızdan daha yakın olan, içimizdekini bilen, işiten.
Kalbimizde gizlediğimiz tek bir düşünce bile O’na gizli kalmayan.
Samimiyetle istekte bulunmak için düşünmemiz bile O’na yeten.
Kendi öngörümüzle imkânsız olanı, bizim için mümkün kılan.
İstediğimiz şey konusunda olumsuz düşüncelerle oyalanıp kafa yormak yerine, gönülden yönelip dua ettiğimizde üzerimizdeki ağırlıkları kaldıran, her şeyi kolaylaştıran.
Kulluğumuzun şuurunda ve aczimizin farkında olduğumuz sürece bize değer veren…
"... Duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?" (Furkan Suresi, 77)
Günlerdir ülkemizin dört bir yanında süren orman yangınları hepimizi kahretti. Devlet-millet hep birlikte, binlerce insan ve araç karadan ve yüze yakın araç havadan, yangını söndürmeye çalıştı. Havanın aşırı sıcaklığı ve düşük nem, yangını olumsuz etkiledi. Elinden hiçbir şey gelmeyenler duaya sarıldı. Talep de geldi ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş bu hafta Cuma namazında yağmur duası yaptı. Felaketleri bile siyasi rant fırsatı görüp her gün türlü yalanlarla etki ajanlığı yapanlara, bir de bu konuda eleştiri ve hakaret yağdıranlar eklendi.
Müslüman ülkede yapılan Allah’a dua, Avustralya ve Yunanistan yangınları sırasında, “Pray Australia”, “Pray Greece” diyerek çağrıda bulunanların bir kısmı tarafından bile çirkince eleştirildi, dahası alaya alındı. Uygunsuz üslubu nedeniyle yazıma alamayacağım hadsiz sosyal medya paylaşımları yapıldı günlerce, yazıklar olsun!
“1300’lü yıllarda sıradan bir gün”, “Kılıçla çıksaydı yağmur yağardı”, “Duaya değil bilime inanın” gibi hezeyanlara şahit olduk… Ta ki “Ağustos ayında buralara yağmaz” dedikleri yağmur yağana kadar.
“Duanın değil bilimin gücü” derken… Ateş ve su gibi bilimi de yaratan Allah’tır. Din ve bilimin birbirinin alternatifi gibi gösterilmesi saçmalıktır. Kaldı ki insanlık tarafından üretilen görüşler, fikirler ve ideolojiler, eksiklikler ve yanlışlıklar içerebilir.
Din insanlığa huzur ve mutluluk getiren hayat tarzıdır. Din bilimle çelişmez, çatışmaz; Kur’an bilime yolunu gösterir. Ayetlerinde insanları bilimsel araştırmalar yapmaya, düşünmeye ve bilmeye yönlendirir. Sorar Kur’an;
"... Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?.." (Zümer Suresi, 9)
Allah her şeyi sarıp kuşatandır, insanın yaşamındaki en büyük dost ve yardımcıdır. "Çağırmak, yardım istemek" anlamındaki dua ihtiyaç içindeki, güçsüz ve sonlu bir varlık olan insanın, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, tek büyük güç sahibi, sınırsız ve sonsuz Rabbine çağrıda bulunması, yardım dilemesi ve tüm benliğiyle O'na yönelmesidir.
Bütün yolların üstün kudret sahibi Allah'a dayandığını bilmek, yalnızca O’ndan yardım dilemek insana ferahlık ve güven verir. Göklerin ve yerin tek sahibidir Allah. O'na dayanır, O'na güveniriz.
Yağmur duası, Senai Demirci’nin ifade ettiği gibi, “yağmura ihtiyacımızı en çok fark ettiğimiz anda yağmuru yağdırana ihtiyacımızı içtenlikle itirafımızdır”. Biliriz ki İbrahim (as)’a içine atıldığı ateşi soğuk ve esenlik kılan, Allah’tan ihtiyaç içinde istediği yardımdı… İstedik yardımımızı;
“Allah’ım! Bize yardım eden, içimize sinen, ferahlık veren, bol, yararlı her tarafı sulayan bereketli bir yağmur ihsan eyle. Allah’ım bizi yağmurla sula, bizi ümitlerini yitiren kimselerden eyleme. Allah’ım! Kullarda, illerde ve diğer yarattıklarında da öyle bir sıkıntı öyle bir darlık var ki senden başkalarına arz edemeyiz… Bizi göğün bereketlerinden sula. Bize yeryüzünün bereketlerinden ihsan eyle….”
Biz sözlü duamız gibi yangınlar süresince çaba göstererek fiili duamızı da yaptık ki tedbir almak gibi o da Allah’ın emridir. Ve Kur’an’ın Rum Suresi, 48. ayetinde haber verdiği gibi, rüzgarları gönderdi, bulutu kaldırdı, sonra onu gökte dilediği gibi yaydı, parça parça etti ve arasından yağmurun çıktığını gösterdi Rabbimiz. Bizi sevindirdi.
Sevindik, mutlu olduk ve bu bizim imanımızı artırdı. İnkârcıların ise inkârını. Oysa bütün insanların duaya ihtiyacı vardır. İnsanın duaya ihtiyacı olmadığını düşünmesi, dua etmesinin tek nedeninin nefsani/dünyevi arzularının tatmini olduğu anlamına gelir. Çünkü dünya hayatı geçici ve gerçek hayat olan ahirette, sonsuz mutluluk ya da sonsuz mutsuzluktur hepimizi bekleyen.
Yüce Rabbimiz!
Bulutları “ağlatan”, “sıkıp suyu çıkaran” ve “bardaktan boşanırcasına su” indirip rahmetini yayan!
Bize şah damarımızdan daha yakın olan, içimizdekini bilen, işiten.
Kalbimizde gizlediğimiz tek bir düşünce bile O’na gizli kalmayan.
Samimiyetle istekte bulunmak için düşünmemiz bile O’na yeten.
Kendi öngörümüzle imkânsız olanı, bizim için mümkün kılan.
İstediğimiz şey konusunda olumsuz düşüncelerle oyalanıp kafa yormak yerine, gönülden yönelip dua ettiğimizde üzerimizdeki ağırlıkları kaldıran, her şeyi kolaylaştıran.
Kulluğumuzun şuurunda ve aczimizin farkında olduğumuz sürece bize değer veren…
"... Duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?" (Furkan Suresi, 77)
YORUMLAR