Küresel güçler çıkarları doğrultusunda bölmek istediği devlet ve milletler üzerinde çeşitli psikolojik savaş yöntemleri uygular. Tarih boyunca bu amaçla, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye üzerindeki plânlarını gerçekleştirebilmek için çeşitli yöntemlere başvurmuştu. Dün olduğu gibi bugün de piyonlarıyla birlikte faaliyette.
Milli birlik ve bütünlük için devlete tam destek olmak gerekirken, zarar verecek açıklamalar yapmak, ortamı provoke etmek, samimi destek göstermemek ihanet olur. Bizim öncelikle yapmamız gereken birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhunu canlandırıp, diri tutmak. Ancak bu şekilde çoğulcu, uzlaşmacı ve barışsever bir anlayış ülkemizde hâkim olabilir.
Sn. Cumhurbaşkanımız bir konuşmasında şunları söylüyordu; “Bizler ancak birbirimize kenetlenirsek zorlukların üstesinden geliriz. Politik, ideolojik, ekonomik, sosyal hiçbir çıkar, Türkiye'den büyük ve güçlü Türkiye davasından daha önemli değildir. Her birimiz kendi kulvarımızda hangi mücadeleyi verirsek verelim mesele vatanımızın bekası, milletimizin istiklal ve istikbali olduğunda aynı safta, aynı ortak paydada buluşabilmeliyiz… Türkiye yaşadığı onca sıkıntıya, onca zor imtihana rağmen hamdolsun sıkıntılarının hepsinin üstesinden gelecek programa, imkana, en önemlisi de kudrete sahip bir ülkedir. Milletimizle el ele vererek çözemeyeceğimiz hiçbir mesele olmadığı inancıyla mücadele bayrağını bir an bile yere düşürmeden yolumuza devam ettik ve devam edeceğiz.
İşte bu sebeple birlik ruhu çok önemli. Çünkü huzur barış ve uzlaşıyla gelir. Allah'ın dilemesiyle iyilik için çalışanlar kötülük isteyenlere mutlaka üstün geleceklerdir. O halde vicdanımızı kullanalım, ‘iyiler’e katılalım; samimi, merhametli ve adil insanlarla birlik olalım.
Sn Prof. Yaşar Hacısalihoğlu’nun sıklıkla ifade ettiği gibi; "Asitli bünyeler hasetlikleriyle kıvrana dursun, emperyalizmin maşaları, dökülen maskelerine yenilerini eklemenin gayretine tutuşsun. Emperyalizmin plastik suratlıları, küresel efendilerine hizmette yarışa dursun. Biz yolumuzdan dönmeyeceğiz. Enerjiden ekonomiye tam bağımsız Türkiye davasının mücadelesinde asla geri durmayacağız. Türkiye Yüzyılı'nda küresel güce erişen ülkenin çocukları olmanın gururunu taşıyacağız.... Emperyalizme karşı omuz omuza verilen ve verilmeye devam eden tam bağımsız Türkiye mücadelesi, milli unsurların iç cephesidir. İç cephenin tunç hali, emperyalizme karşı tam bağımsız Türkiye mücadelesinin en güçlü yanıdır."
Tüm gerilimlerin, plânların, entrikaların, akıtılan kanın, üzerimize oynanan oyunların sebebinin, Türkiye’nin dik durması olduğu çok açık.
İngiliz casusu Lawrence, 1. Dünya Savaşı hakkında fikir beyan ederken şöyle diyor: “Bu savaşın neticesi, İslâm âleminin hilafet idaresi altında bir daha İngiltere’nin ve Batı’nın karşısına çıkmamasının mutlak şekilde temin edilmesidir.”
Osmanlı Devleti, altı asırlık İslâm âlemi hâkimiyetinden sonra derin güçler tarafından hezimete uğratılarak İslam bayraktarlığına veda etmişti. Baktığımızda, o zamanki durumla bugün yaşananlar arasında pek fark bulunmuyor.
Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Tunus’ta ve Filistin’de yapılanların benzeri Türkiye’de de yapılmak isteniyor. Türkiye ne pahasına olursa olsun, Güney sınırlarında 'Teröristan' kurulmasına müsaade etmeyecektir. Uluslararası medyada zaman zaman karşımıza çıkan ve bizim güneydoğumuzu da içine alan ‘arz-ı mevud’ haritasındaki topraklar vadedilmiş değil, işgal edilmiş ve işgal edilme sırasını bekleyen topraklar çünkü. Bu açık; bunu görmek gerekiyor. “Beka sorunu” dediğimiz şey işte bunu engelleme mücadelesidir, aklımızı başımıza alalım.
Geçtiğimiz ay Kutü’l Amare zaferinin 107. yıldönümünü kutladık. Bu zaferi Irak'ta İngiliz emperyalistlere karşı Türk, Kürt, Arap, Süryani, Keldani, Sünni, Şii hep birlikte mücadele ederek kazandık. Ancak birlik olunca Allah güç veriyor, zafer veriyor.
İttifak menfaat değil, vicdan işidir. Barışın, huzurun ve güvenliğin hâkim olduğu bir toplumda yaşamayı samimi olarak arzu ediyorsak, bazı fedakârlıklarda bulunmalıyız.
Etrafımıza baktığımızda kötülerin nasıl bir toplum modeli oluşturmayı amaçladıklarını fark edebiliriz. "Kötüler" iyileri çeşitli yöntemlerle susturup-sindiren bir ittifak kurmuşlardır. İşler menfaatlerine ve çıkar ilişkilerine dokunduğunda demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri ve adaleti göz ardı hatta Filistin’de nasıl ihlal ettiklerini görüyoruz. Kötülerin ittifakı dejenerasyonun, sevgisizliğin, kin ve nefretin, zulüm ve acımasızlığın, haksızlıkların, dezenformasyonun, toplumları gerilime düşüren her türlü olayın sebebidir.
O halde vicdan sahibi iyiler, bu çirkinliklere karşı kayıtsız kalmamalı. Kasarsak, vicdanımız körelir. Mazlumlar zalimlerin zulmünden ancak vicdanlı insanlar vesilesiyle kurtulabilirler.
Biz birbirimizi kardeş gibi görmeli, bunun yaşamamız gereken üstün bir ahlâk olduğunu unutmamalıyız. Bir olmadan, iri olmadan, diri olmadan kardeş olmadan büyük Türkiye olmak zor. Sn. Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi;
"Türkiye'nin en büyük gücü, milletimizin birliği ve beraberliğidir. Bugüne kadar ülkemize ve milletimize yönelik tüm saldırıların üstesinden işte bu sayede gelmeyi başardık. Dünyada ve çevremizde yaşanan hadiseler, bize özgürlüğünü, hukukunu, güvenliğini üretimini, bunların işleyişini sağlayan devlet düzenini kaybeden toplumları çok acı akıbetlerin beklediğini göstermektedir… İşte bunun için biz her fırsatta, 'tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet.' diyoruz… Ülkemizin potansiyeli öylesine büyük ki değil 82 milyon, 182 milyon da olsak hepimize yeter… Biz, Rabbimizin ihsanı olan, cesaretiyle, kabiliyetiyle, dirayetiyle, gayretiyle, şefkatiyle geçmişi ve geleceğiyle bambaşka bir ülkeyiz, bambaşka bir milletiz. Biz farklıyız. Ne yaparlarsa yapsınlar, hedeflerimizden vazgeçmeyeceğiz..."
Bugün de ateş çemberinin tam ortasındayız. Gücümüz olmazsa küresel çetelerin Ortadoğu'yu karıştırma projesi olan 'böl, parçala, yut’ mantığına ve kurdukları plânlara karşı duramayız. Güçlü olmalıyız ki ateş sadece bize değil, coğrafyamıza da dokunamasın.
Peygamberimiz(asm)'ın, “Allah’ım! Kalplerimizi birleştir, aramızı ıslah et, bize kurtuluş yollarını göster, bizi karanlıklardan aydınlığa çıkar, bizi her türlü çirkinliklerden, açığından ve gizlisinden uzaklaştır" duası, duamız olsun.
Elif E. Bayraktar
Milli birlik ve bütünlük için devlete tam destek olmak gerekirken, zarar verecek açıklamalar yapmak, ortamı provoke etmek, samimi destek göstermemek ihanet olur. Bizim öncelikle yapmamız gereken birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhunu canlandırıp, diri tutmak. Ancak bu şekilde çoğulcu, uzlaşmacı ve barışsever bir anlayış ülkemizde hâkim olabilir.
Sn. Cumhurbaşkanımız bir konuşmasında şunları söylüyordu; “Bizler ancak birbirimize kenetlenirsek zorlukların üstesinden geliriz. Politik, ideolojik, ekonomik, sosyal hiçbir çıkar, Türkiye'den büyük ve güçlü Türkiye davasından daha önemli değildir. Her birimiz kendi kulvarımızda hangi mücadeleyi verirsek verelim mesele vatanımızın bekası, milletimizin istiklal ve istikbali olduğunda aynı safta, aynı ortak paydada buluşabilmeliyiz… Türkiye yaşadığı onca sıkıntıya, onca zor imtihana rağmen hamdolsun sıkıntılarının hepsinin üstesinden gelecek programa, imkana, en önemlisi de kudrete sahip bir ülkedir. Milletimizle el ele vererek çözemeyeceğimiz hiçbir mesele olmadığı inancıyla mücadele bayrağını bir an bile yere düşürmeden yolumuza devam ettik ve devam edeceğiz.
İşte bu sebeple birlik ruhu çok önemli. Çünkü huzur barış ve uzlaşıyla gelir. Allah'ın dilemesiyle iyilik için çalışanlar kötülük isteyenlere mutlaka üstün geleceklerdir. O halde vicdanımızı kullanalım, ‘iyiler’e katılalım; samimi, merhametli ve adil insanlarla birlik olalım.
Sn Prof. Yaşar Hacısalihoğlu’nun sıklıkla ifade ettiği gibi; "Asitli bünyeler hasetlikleriyle kıvrana dursun, emperyalizmin maşaları, dökülen maskelerine yenilerini eklemenin gayretine tutuşsun. Emperyalizmin plastik suratlıları, küresel efendilerine hizmette yarışa dursun. Biz yolumuzdan dönmeyeceğiz. Enerjiden ekonomiye tam bağımsız Türkiye davasının mücadelesinde asla geri durmayacağız. Türkiye Yüzyılı'nda küresel güce erişen ülkenin çocukları olmanın gururunu taşıyacağız.... Emperyalizme karşı omuz omuza verilen ve verilmeye devam eden tam bağımsız Türkiye mücadelesi, milli unsurların iç cephesidir. İç cephenin tunç hali, emperyalizme karşı tam bağımsız Türkiye mücadelesinin en güçlü yanıdır."
Tüm gerilimlerin, plânların, entrikaların, akıtılan kanın, üzerimize oynanan oyunların sebebinin, Türkiye’nin dik durması olduğu çok açık.
İngiliz casusu Lawrence, 1. Dünya Savaşı hakkında fikir beyan ederken şöyle diyor: “Bu savaşın neticesi, İslâm âleminin hilafet idaresi altında bir daha İngiltere’nin ve Batı’nın karşısına çıkmamasının mutlak şekilde temin edilmesidir.”
Osmanlı Devleti, altı asırlık İslâm âlemi hâkimiyetinden sonra derin güçler tarafından hezimete uğratılarak İslam bayraktarlığına veda etmişti. Baktığımızda, o zamanki durumla bugün yaşananlar arasında pek fark bulunmuyor.
Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Tunus’ta ve Filistin’de yapılanların benzeri Türkiye’de de yapılmak isteniyor. Türkiye ne pahasına olursa olsun, Güney sınırlarında 'Teröristan' kurulmasına müsaade etmeyecektir. Uluslararası medyada zaman zaman karşımıza çıkan ve bizim güneydoğumuzu da içine alan ‘arz-ı mevud’ haritasındaki topraklar vadedilmiş değil, işgal edilmiş ve işgal edilme sırasını bekleyen topraklar çünkü. Bu açık; bunu görmek gerekiyor. “Beka sorunu” dediğimiz şey işte bunu engelleme mücadelesidir, aklımızı başımıza alalım.
Geçtiğimiz ay Kutü’l Amare zaferinin 107. yıldönümünü kutladık. Bu zaferi Irak'ta İngiliz emperyalistlere karşı Türk, Kürt, Arap, Süryani, Keldani, Sünni, Şii hep birlikte mücadele ederek kazandık. Ancak birlik olunca Allah güç veriyor, zafer veriyor.
İttifak menfaat değil, vicdan işidir. Barışın, huzurun ve güvenliğin hâkim olduğu bir toplumda yaşamayı samimi olarak arzu ediyorsak, bazı fedakârlıklarda bulunmalıyız.
Etrafımıza baktığımızda kötülerin nasıl bir toplum modeli oluşturmayı amaçladıklarını fark edebiliriz. "Kötüler" iyileri çeşitli yöntemlerle susturup-sindiren bir ittifak kurmuşlardır. İşler menfaatlerine ve çıkar ilişkilerine dokunduğunda demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri ve adaleti göz ardı hatta Filistin’de nasıl ihlal ettiklerini görüyoruz. Kötülerin ittifakı dejenerasyonun, sevgisizliğin, kin ve nefretin, zulüm ve acımasızlığın, haksızlıkların, dezenformasyonun, toplumları gerilime düşüren her türlü olayın sebebidir.
O halde vicdan sahibi iyiler, bu çirkinliklere karşı kayıtsız kalmamalı. Kasarsak, vicdanımız körelir. Mazlumlar zalimlerin zulmünden ancak vicdanlı insanlar vesilesiyle kurtulabilirler.
Biz birbirimizi kardeş gibi görmeli, bunun yaşamamız gereken üstün bir ahlâk olduğunu unutmamalıyız. Bir olmadan, iri olmadan, diri olmadan kardeş olmadan büyük Türkiye olmak zor. Sn. Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi;
"Türkiye'nin en büyük gücü, milletimizin birliği ve beraberliğidir. Bugüne kadar ülkemize ve milletimize yönelik tüm saldırıların üstesinden işte bu sayede gelmeyi başardık. Dünyada ve çevremizde yaşanan hadiseler, bize özgürlüğünü, hukukunu, güvenliğini üretimini, bunların işleyişini sağlayan devlet düzenini kaybeden toplumları çok acı akıbetlerin beklediğini göstermektedir… İşte bunun için biz her fırsatta, 'tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet.' diyoruz… Ülkemizin potansiyeli öylesine büyük ki değil 82 milyon, 182 milyon da olsak hepimize yeter… Biz, Rabbimizin ihsanı olan, cesaretiyle, kabiliyetiyle, dirayetiyle, gayretiyle, şefkatiyle geçmişi ve geleceğiyle bambaşka bir ülkeyiz, bambaşka bir milletiz. Biz farklıyız. Ne yaparlarsa yapsınlar, hedeflerimizden vazgeçmeyeceğiz..."
Bugün de ateş çemberinin tam ortasındayız. Gücümüz olmazsa küresel çetelerin Ortadoğu'yu karıştırma projesi olan 'böl, parçala, yut’ mantığına ve kurdukları plânlara karşı duramayız. Güçlü olmalıyız ki ateş sadece bize değil, coğrafyamıza da dokunamasın.
Peygamberimiz(asm)'ın, “Allah’ım! Kalplerimizi birleştir, aramızı ıslah et, bize kurtuluş yollarını göster, bizi karanlıklardan aydınlığa çıkar, bizi her türlü çirkinliklerden, açığından ve gizlisinden uzaklaştır" duası, duamız olsun.
Elif E. Bayraktar
YORUMLAR