Gerçek mutluluk yalnızca insanın kalbinin tatminiyle mümkün. Ancak bunun yolu çoğu kişinin zannettiği gibi dünya nimetlerine kavuşmak, toplumda saygı ve sevgi görmek, takdir ve övgü almaktan geçmiyor. Mutluluğun sırrı, Kur’an’da tüm insanlara şöyle bildiriliyor.
"…Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur. İman edip salih amellerde bulunanlar, ne mutlu onlara. Varılacak yerin güzel olanı (onlarındır)." (Ra’d Suresi, 28-29)
Toplumda, mutsuzluğu yaşamın bir gerçeği olarak kabullenmiş olan çok sayıda insan olduğunu görüyoruz. Aslında mutsuzluk, imanî açıdan zayıflığın bir sonucu. İnsan, Allah’ın kendisi için belirlediği kaderinden hoşnut olursa her şey güzel gelir; ancak imanî zafiyet içindeki insan kaderine razı olmaz, yaşadığı her şey ona eziyet gelir, zul gelir. Alemleri nurlandıran, istediği simalara, zihinlere ve gönüllere nur yağdıran Allah'ı tanımaz, O’na yönelmez, O’nun bildirdiği güzel ahlakın dışında bir yolda yürürse insanın mutsuz olması kaçınılmaz. Yüce Allah, Taha Suresi’nin 124. ayetinde "Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır..." buyurarak bu gerçeği haber veriyor.
Etrafındaki sayısız nimete rağmen dünya hayatında mutsuz olduğunu, sıkıntı ve zorluk içinde yaşadığını düşünen insanın, bunun nedenlerini düşünmesi ve hayatını bir gözden geçirmesi lâzım. Bu kişinin, “neden varım?”, “hayatımın amacı nedir?”, “ben ne yapıyorum, hedefim ne?” sorularını kendine sorması gerekmiyor mu?.. Böylesine güzelliklerle ve sayılamayacak kadar çok nimetle dolu olan dünyada, neden mutsuzluk ve sıkıntı içinde zor bir yaşam sürüyor? Hayatındaki amaçsızlığın kaynağını araştırmalı, bu konuda ciddi bir arayış içinde olmalı insan. Dünyadan en fazla yararlanmak amacı üzerine kurduğu hayatında, gerçek mutluluğu tadamamasının nedenini düşünmeli.
Kullarına şah damarlarından daha yakın olan, nefislerindekini daha iyi bilen, her şeyin gizli taraflarından haberdar olan Rabbimiz, bu kimsenin kalbindeki isteği ve arayışı bilir, ona kurtuluş yollarını gösterir. Eğer insanın hayatında huzur, ruhunda güzel bir gelişme olmuyorsa, bu kendisinden kaynaklanır. Allah bu gerçeği Kuran'da "Sana iyilikten her ne gelirse Allah’tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir..." (Nisa Suresi, 79) ayetiyle bildiriyor.
İçinde bulunduğu bu durumdan kurtulmak için, insan ruhunda samimi bir değişiklik yapmalı. Samimi olarak kendisini sorguladığı ve kendinde olanı düzeltmeye niyet ettiğinde Allah kulunun dileğini gerçekleştirir. Bu sır Kuran’da, "Nedeni şu: Bir kavim (toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz işitendir, bilendir." (Enfal Suresi, 53) ayetiyle haber veriliyor.
Rızıkları, nimetleri adalet, hikmet ve rahmet içinde taksim edip herkese nasibini veren Allah, iman edenlere olan sevgisinin bir göstergesi olarak onları dünya hayatında çeşitli nimetlerle yararlandırıyor. Bu, iman eden bir insanın tüm hayatı için geçerli. Alınan nefesin dahi nimet olduğunun bilincinde olarak, yalnızca bütün varlığın diliyle yegâne övülen Rabbine şükürle yaşanan bir hayat.
Allah dünyada sayısız güzellik var etmiş. Ancak bunlardan gerçek anlamda haz alabilmek için, bu güzellikleri takdir edebilecek bir anlayış gerekiyor. Örneğin bir çiçeğin yapraklarındaki özel bir oran dahilindeki kusursuz dizilim, etkileyici kokusu, dokusundaki yumuşaklık bu muhteşem güzelliğin büyük bir nimet olarak var edildiğinin göstergesi. Bunu gerçek anlamda görebilenler ise ancak imanın kazandırdığı net bir bakış açısına sahip olan insanlar.
Rabbimiz merhamet edenlerin en merhametlisidir, rahmeti çok geniştir. O’nun istediği ahlakı ve sınırlarını koruyan kulunu geçmişte ne kadar büyük hata ve günah işlemiş olursa olsun bağışlayacağını; kötülüklerini örtüp iyiliklere çevireceğini, onun için hem dünya hem de ahiret yaşamında iyilik ve güzellik yaratacağını bildiriyor. "Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah’a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır." (Bakara Suresi, 112) ayetiyle kulunu müjdeliyor.
Sahip olduğu nimetlerin, Allah Katından bir lütuf olduğunu bilen bir insan için sabah uyanabilmek dahi çok büyük bir nimet. Adım atabilmek, yürüyebilmek, konuşup düşünebilmek büyük mutluluk sebebi. İnsan nimetlerin değerini genellikle kaybettiğinde takdir eder. Ancak samimi inanan insan bu nimetleri verenin Allah olduğunun ve dilerse geri alabileceğinin şuurunda olduğundan, elindekilere şükreder. Kalbi mutmain olan müminin mutlu olmak için dünyevi nimetlere ihtiyacı yoktur.
Dünya hayatında ardına düşülen her şey bir gün yok olacak. Kaybolacak şeylerden vazgeçmek lâzım. İnsan bundan vazgeçmediği için hepsi sıkıntı ve eziyet oluyor. Allah kaybolup gideceklerin bırakılmasını, ardına düşülmemesini istiyor; insan ise bunu yapmayıp kendine zulmediyor. Oysa pırıl pırıl bir imana kavuşmak için nefsine zulmeden pisliklerden kurtulmak lâzım.
İnanan insanlar ‘göz açıp kapama süresi kadar kısa’ olan dünya hayatının imtihan amacıyla yaratılmış olduğunu bilir, Allah’ın imtihan gereği yarattığı görüntüler karşısında sabır ve tevekkül gösterirler. Hayatlarındaki her zorluğun, gösterdikleri güzel davranışlar nedeniyle ecir vesilesi olacağının bilincindedirler. Samimi müminlerin dünya hayatındaki neşeli, huzurlu, güvenli, rahat tavırlarının ve mutluluklarının en büyük sebeplerinden biri budur.
Elif E. Bayraktar
"…Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur. İman edip salih amellerde bulunanlar, ne mutlu onlara. Varılacak yerin güzel olanı (onlarındır)." (Ra’d Suresi, 28-29)
Toplumda, mutsuzluğu yaşamın bir gerçeği olarak kabullenmiş olan çok sayıda insan olduğunu görüyoruz. Aslında mutsuzluk, imanî açıdan zayıflığın bir sonucu. İnsan, Allah’ın kendisi için belirlediği kaderinden hoşnut olursa her şey güzel gelir; ancak imanî zafiyet içindeki insan kaderine razı olmaz, yaşadığı her şey ona eziyet gelir, zul gelir. Alemleri nurlandıran, istediği simalara, zihinlere ve gönüllere nur yağdıran Allah'ı tanımaz, O’na yönelmez, O’nun bildirdiği güzel ahlakın dışında bir yolda yürürse insanın mutsuz olması kaçınılmaz. Yüce Allah, Taha Suresi’nin 124. ayetinde "Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır..." buyurarak bu gerçeği haber veriyor.
Etrafındaki sayısız nimete rağmen dünya hayatında mutsuz olduğunu, sıkıntı ve zorluk içinde yaşadığını düşünen insanın, bunun nedenlerini düşünmesi ve hayatını bir gözden geçirmesi lâzım. Bu kişinin, “neden varım?”, “hayatımın amacı nedir?”, “ben ne yapıyorum, hedefim ne?” sorularını kendine sorması gerekmiyor mu?.. Böylesine güzelliklerle ve sayılamayacak kadar çok nimetle dolu olan dünyada, neden mutsuzluk ve sıkıntı içinde zor bir yaşam sürüyor? Hayatındaki amaçsızlığın kaynağını araştırmalı, bu konuda ciddi bir arayış içinde olmalı insan. Dünyadan en fazla yararlanmak amacı üzerine kurduğu hayatında, gerçek mutluluğu tadamamasının nedenini düşünmeli.
Kullarına şah damarlarından daha yakın olan, nefislerindekini daha iyi bilen, her şeyin gizli taraflarından haberdar olan Rabbimiz, bu kimsenin kalbindeki isteği ve arayışı bilir, ona kurtuluş yollarını gösterir. Eğer insanın hayatında huzur, ruhunda güzel bir gelişme olmuyorsa, bu kendisinden kaynaklanır. Allah bu gerçeği Kuran'da "Sana iyilikten her ne gelirse Allah’tandır, kötülükten de sana ne gelirse o da kendindendir..." (Nisa Suresi, 79) ayetiyle bildiriyor.
İçinde bulunduğu bu durumdan kurtulmak için, insan ruhunda samimi bir değişiklik yapmalı. Samimi olarak kendisini sorguladığı ve kendinde olanı düzeltmeye niyet ettiğinde Allah kulunun dileğini gerçekleştirir. Bu sır Kuran’da, "Nedeni şu: Bir kavim (toplum), kendinde olanı değiştirinceye kadar Allah, ona nimet olarak bağışladığını değiştirici değildir. Allah şüphesiz işitendir, bilendir." (Enfal Suresi, 53) ayetiyle haber veriliyor.
Rızıkları, nimetleri adalet, hikmet ve rahmet içinde taksim edip herkese nasibini veren Allah, iman edenlere olan sevgisinin bir göstergesi olarak onları dünya hayatında çeşitli nimetlerle yararlandırıyor. Bu, iman eden bir insanın tüm hayatı için geçerli. Alınan nefesin dahi nimet olduğunun bilincinde olarak, yalnızca bütün varlığın diliyle yegâne övülen Rabbine şükürle yaşanan bir hayat.
Allah dünyada sayısız güzellik var etmiş. Ancak bunlardan gerçek anlamda haz alabilmek için, bu güzellikleri takdir edebilecek bir anlayış gerekiyor. Örneğin bir çiçeğin yapraklarındaki özel bir oran dahilindeki kusursuz dizilim, etkileyici kokusu, dokusundaki yumuşaklık bu muhteşem güzelliğin büyük bir nimet olarak var edildiğinin göstergesi. Bunu gerçek anlamda görebilenler ise ancak imanın kazandırdığı net bir bakış açısına sahip olan insanlar.
Rabbimiz merhamet edenlerin en merhametlisidir, rahmeti çok geniştir. O’nun istediği ahlakı ve sınırlarını koruyan kulunu geçmişte ne kadar büyük hata ve günah işlemiş olursa olsun bağışlayacağını; kötülüklerini örtüp iyiliklere çevireceğini, onun için hem dünya hem de ahiret yaşamında iyilik ve güzellik yaratacağını bildiriyor. "Hayır, kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah’a teslim ederse, artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır." (Bakara Suresi, 112) ayetiyle kulunu müjdeliyor.
Sahip olduğu nimetlerin, Allah Katından bir lütuf olduğunu bilen bir insan için sabah uyanabilmek dahi çok büyük bir nimet. Adım atabilmek, yürüyebilmek, konuşup düşünebilmek büyük mutluluk sebebi. İnsan nimetlerin değerini genellikle kaybettiğinde takdir eder. Ancak samimi inanan insan bu nimetleri verenin Allah olduğunun ve dilerse geri alabileceğinin şuurunda olduğundan, elindekilere şükreder. Kalbi mutmain olan müminin mutlu olmak için dünyevi nimetlere ihtiyacı yoktur.
Dünya hayatında ardına düşülen her şey bir gün yok olacak. Kaybolacak şeylerden vazgeçmek lâzım. İnsan bundan vazgeçmediği için hepsi sıkıntı ve eziyet oluyor. Allah kaybolup gideceklerin bırakılmasını, ardına düşülmemesini istiyor; insan ise bunu yapmayıp kendine zulmediyor. Oysa pırıl pırıl bir imana kavuşmak için nefsine zulmeden pisliklerden kurtulmak lâzım.
İnanan insanlar ‘göz açıp kapama süresi kadar kısa’ olan dünya hayatının imtihan amacıyla yaratılmış olduğunu bilir, Allah’ın imtihan gereği yarattığı görüntüler karşısında sabır ve tevekkül gösterirler. Hayatlarındaki her zorluğun, gösterdikleri güzel davranışlar nedeniyle ecir vesilesi olacağının bilincindedirler. Samimi müminlerin dünya hayatındaki neşeli, huzurlu, güvenli, rahat tavırlarının ve mutluluklarının en büyük sebeplerinden biri budur.
Elif E. Bayraktar
YORUMLAR