İnanan insanlar, Allah’ın bir örnek edinmeksizin yarattığı her güzellikten ruhen çok derin heyecan duyarlar. Muhteşem bir manzara, tomurcuğundan yaprakları ütülenmiş gibi çıkan rengârenk bir çiçek, konforlu ve ferah bir ev, şık bir kıyafet, sevimli bir hayvan, özenle hazırlanmış bir masa, güzel bir müzik kişinin ruhuna haz verir. Tüm bu etkileyici güzelliklerin Allah Katından bir rahmet olarak kendilerine sunulduğunun bilincinde olmak, insan ruhunda hoşlanma duygusu meydana getirir.
Güzellik algısının insana haz vermesini bilim, beyinde ödül merkezleri olarak bilinen bölgelerde salgılananan, haz ve ödülle ilişkilendirilen bir nörotransmitter olan dopaminin önemli rolü ile açıklıyor. Aslında hoşa giden her şey, Allah’ın kullarına olan sevgisinin yansımasıdır.
Yüce Allah’a kesin bilgiyle inanan, izlediği görüntüyü, duyduğu sesi O’nun hayır ve hikmetle yarattığını bilen mümin, hiçbir güzelliğe karşı duyarsız ve umursamaz davranmaz. Müminin gördüğü güzelliklere karşı fiili olarak da hoşnutluğunu ifade etmesi Kur’an ahlâkının bir gereğidir. Bu sebeple mutlaka o güzelliği yaratanın Allah olduğunu dile getirir, O’nun gücünü gereği gibi takdir eder, tüm övgüsünü sevdiğini sevmediğini ayırt etmeyerek sayısız nimetlere kavuşturan Rabbine yöneltir.
Allah’ın dünyada yarattığı en değerli güzelliklerden biri insan güzelliğidir. İnsan yüzünün ve vücudunun dış görünümünde simetriyi sağlayan altın bir oran bulunur ki ressamlar da yaptıkları çizimlerde bu 'altın oranı' kullanırlar. Tin Suresi’nde, “Biz insanı en güzel biçimde yarattık” buyuruyor Kur’an. Allah’ın ruhunu taşıyan, iman eden, akıl ve vicdan sahibi olan bir varlıktaki güzel özellikler, karşısındaki insanın ruhunda derin etki uyandırır. Hikmetli konuşan, ince düşünceli ve manevi zenginlikleri olan üstün ahlâklı bir insan, karşısındaki kişiler için güzel bir nimettir. Güzel özelliklerinin her biri, Allah’ın ruhunun tecellileri olduğu için, insanlarda hayranlık uyandırır.
Allah aşkıyla etrafa bakan insan için Allah’ın tecellileri her yerdedir. O sebeple inanan insan derin sevgiyi çok şiddetli yaşayabilir. Mesela bir çocuğa baktığında onu Allah’ın tecellisi, Allah’ın nuru olarak görür. Ondan derin bir zevk alır, hoşnutluk duyar. Kalbinde şefkat, merhamet ve koruma hisleri oluşur. Ona bu sevgiyi veren de güzellikleri sanatının içinde yaratan Sani olan Allah’tır.
Her şeyin ince ve detaylı çalışılmışı -sık dokunmuş ipek gibi- güzeldir. İnanan insan da aynı titizlikle Allah’ın hoşnutluğunu arar. Allah mümin için her şeyin en güzelini ve en kolayını yaratır ve güzellikleri ihtiyacı olana gösterir. Bazen çok sıradan, ama çok arzulanan bir şeyin, tam hatırdan geçtiği anda kişinin karşısına çıkması gibi küçük ve önemsiz görünen olaylar da gerçekleşebilir. Olayların kendisi belki ehemmiyetsizdir; ancak yaratılan bu tevafukların mümin için manası büyüktür. Allah yarattığı bu detaylarla Kendisini çok seven kullarına yakınlığını hissettirir.
Allah'ın yarattığı güzellikleri bu bakış açısıyla değerlendiren bir mümin, güzel bir manzara gördüğünde, özenle hazırlanmış güzel bir sofra gördüğünde ya da güzel bir yüz gördüğünde Allah'a karşı şükrünü dile getirir, o güzelliğin Allah’tan bir nimet olduğunu bilir.
İnsan güzel söz duymaktan da hoşlanır. Gerçek anlamda güzel söz söylemek mümine has bir şeydir. Güzel sözü söyleyen insan, Allah’ın tecellisini kendinde görür, Allah’a yakınlığı artar. Sözün güzel olanını söylemek, gerginlik yaşanan ortama bir rahatlık getirir.
Estetik, sanat ve güzellik, imana çok etki eder. Mesela Kur’an’daki bir kıssada Sebe Melikesinin, Süleyman(as)’’ın muhteşem sarayına geldiğinde, mükemmel bir çalışmayla yapılmış cam zemini su birikintisi zannederek müthiş etkilendiği anlatılır. Ardından Sebe Melikesinin ruhundaki derinleşmeyi ve aldığı hazzı görürüz. Tüm bu etkileyici görünümler onun iman etmesine vesile olmuştur.
Yüce Allah en ince detayı en çok sevdiklerine gösterir. Sonsuz merhameti nedeniyle, en çok onun düşünmesini ve korkmasını ister. İnsanın her hücresi sevgiye göre programlanmıştır. Allah sevgisi insanın her uzvuna yansır. Seven insanın gözü farklı bakar, dinlediği müzikten ayrı bir haz alır.
İnsan ancak fıtratına uygun davrandığında güzel bir hayat sürebilir. Gaflet perdesi arkasındaki kişiler, kendi mutsuz dünyalarında "Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar" (Yunus Suresi, 44) ayetiyle bildirildiği gibi, endişe içinde ve huzursuz yaşarlar.
Allah'tan uzak yaşayan ama mutlu olduğunu söyleyen kişi aslında sahte bir mutluluk portresi çizer. Gerçek ve kalıcı mutluluk için, iman kalbe gerçek anlamda yerleşmelidir. Kalbi Allah'a tam bir teslimiyetle bağlamak ve hayatın her anını Allah’ın beğendiği ahlâkla yaşamak lâzım. Aksi olduğunda hayat hüzün, karamsarlık ve ümitsizlikle dolar, azaba döner.
Yaşadığı zorlu olaylar imanî zafiyet içindeki kişi için eziyet olur, kaderine rıza göstermez İnanan insan için ise yaşadığı imtihan ve zorluklar da güzelliktir. Peygamberimiz(asm)’ın, "Her çile cennet yolunun bir taşıdır, imtihandan kaçan ahireti kaybeder” hadisindeki gibi, imtihanında Rabbini görür; imtihanını sever. Bu, kulu için sayısız güzellik yaratan Rabbi için yaptığı bir güzelliktir. Yaşadığı her olayın O’ndan geldiğini, sabır ve tevekkül gösterdiğinde kendisi için ecir vesilesi olacağını bilir. Allah’ın kendisi için belirlediği kaderinden hoşnut olan insana -zahiren kötü gibi de olsa- yaşadığı her olay güzel gelir. Kendisini Rabbine daha da yakınlaştıracağını düşünür, mutlu olur.
Allah, gerçek mutluluğu inanan kullarına verir; hayatın güzelliklerinden imanla gerçek anlamda zevk alınabilir. Yerdeki otların arasından boy vermiş minik bir çiçek bile insanı mutlu edebilir. Ütülenmiş gibi düzgün ve bir oran dahilinde dizilmiş yaprakları, rengi, yumuşaklığı, kokusu, imanî bakış açısına sahip insanı mutlu eder. Çünkü mümin baktığı her şeyde Rabbini görür.
Sonsuz güzelliklerin sahibi Yüce Allah, iman eden kullarına, "Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz" (Nahl Suresi, 97) ayetiyle, vereceği güzel karşılığı müjdeler. O halde, Allah’ın sunduğu güzelliklerin tadına varmanın yolu çok kolaydır; bunun için geç değildir, yaşayan her insan için umut vardır.
Allah, Kur’an’da vadettiği güzel hayat mümin için Allah’ı anarak, Onun hoşnutluğu için çalışarak, gördüğü her güzellik için şükrederek ve O’nun kudretini gereği gibi takdir edip överek yaşamaktır. Dünyadaki güzellikler, inanan insanın cennete duyduğu özlemi artırır. Çünkü ‘o gün’ geldiğinde önünde bambaşka bir perde açılacaktır. İşte tüm çabası, o perdenin arkasının tükenmesi olmayan güzelliklerle dolu olması içindir.
Çevrelerinde altın tepsiler, kadehler dolaştırılır. Orada, nefislerin arzu duyacağı, gözlerin zevk alacağı her şey vardır. Ve siz orada sürekli kalacaksınız. (Zuhruf Suresi, 71)
Elif E. Bayraktar
Güzellik algısının insana haz vermesini bilim, beyinde ödül merkezleri olarak bilinen bölgelerde salgılananan, haz ve ödülle ilişkilendirilen bir nörotransmitter olan dopaminin önemli rolü ile açıklıyor. Aslında hoşa giden her şey, Allah’ın kullarına olan sevgisinin yansımasıdır.
Yüce Allah’a kesin bilgiyle inanan, izlediği görüntüyü, duyduğu sesi O’nun hayır ve hikmetle yarattığını bilen mümin, hiçbir güzelliğe karşı duyarsız ve umursamaz davranmaz. Müminin gördüğü güzelliklere karşı fiili olarak da hoşnutluğunu ifade etmesi Kur’an ahlâkının bir gereğidir. Bu sebeple mutlaka o güzelliği yaratanın Allah olduğunu dile getirir, O’nun gücünü gereği gibi takdir eder, tüm övgüsünü sevdiğini sevmediğini ayırt etmeyerek sayısız nimetlere kavuşturan Rabbine yöneltir.
Allah’ın dünyada yarattığı en değerli güzelliklerden biri insan güzelliğidir. İnsan yüzünün ve vücudunun dış görünümünde simetriyi sağlayan altın bir oran bulunur ki ressamlar da yaptıkları çizimlerde bu 'altın oranı' kullanırlar. Tin Suresi’nde, “Biz insanı en güzel biçimde yarattık” buyuruyor Kur’an. Allah’ın ruhunu taşıyan, iman eden, akıl ve vicdan sahibi olan bir varlıktaki güzel özellikler, karşısındaki insanın ruhunda derin etki uyandırır. Hikmetli konuşan, ince düşünceli ve manevi zenginlikleri olan üstün ahlâklı bir insan, karşısındaki kişiler için güzel bir nimettir. Güzel özelliklerinin her biri, Allah’ın ruhunun tecellileri olduğu için, insanlarda hayranlık uyandırır.
Allah aşkıyla etrafa bakan insan için Allah’ın tecellileri her yerdedir. O sebeple inanan insan derin sevgiyi çok şiddetli yaşayabilir. Mesela bir çocuğa baktığında onu Allah’ın tecellisi, Allah’ın nuru olarak görür. Ondan derin bir zevk alır, hoşnutluk duyar. Kalbinde şefkat, merhamet ve koruma hisleri oluşur. Ona bu sevgiyi veren de güzellikleri sanatının içinde yaratan Sani olan Allah’tır.
Her şeyin ince ve detaylı çalışılmışı -sık dokunmuş ipek gibi- güzeldir. İnanan insan da aynı titizlikle Allah’ın hoşnutluğunu arar. Allah mümin için her şeyin en güzelini ve en kolayını yaratır ve güzellikleri ihtiyacı olana gösterir. Bazen çok sıradan, ama çok arzulanan bir şeyin, tam hatırdan geçtiği anda kişinin karşısına çıkması gibi küçük ve önemsiz görünen olaylar da gerçekleşebilir. Olayların kendisi belki ehemmiyetsizdir; ancak yaratılan bu tevafukların mümin için manası büyüktür. Allah yarattığı bu detaylarla Kendisini çok seven kullarına yakınlığını hissettirir.
Allah'ın yarattığı güzellikleri bu bakış açısıyla değerlendiren bir mümin, güzel bir manzara gördüğünde, özenle hazırlanmış güzel bir sofra gördüğünde ya da güzel bir yüz gördüğünde Allah'a karşı şükrünü dile getirir, o güzelliğin Allah’tan bir nimet olduğunu bilir.
İnsan güzel söz duymaktan da hoşlanır. Gerçek anlamda güzel söz söylemek mümine has bir şeydir. Güzel sözü söyleyen insan, Allah’ın tecellisini kendinde görür, Allah’a yakınlığı artar. Sözün güzel olanını söylemek, gerginlik yaşanan ortama bir rahatlık getirir.
Estetik, sanat ve güzellik, imana çok etki eder. Mesela Kur’an’daki bir kıssada Sebe Melikesinin, Süleyman(as)’’ın muhteşem sarayına geldiğinde, mükemmel bir çalışmayla yapılmış cam zemini su birikintisi zannederek müthiş etkilendiği anlatılır. Ardından Sebe Melikesinin ruhundaki derinleşmeyi ve aldığı hazzı görürüz. Tüm bu etkileyici görünümler onun iman etmesine vesile olmuştur.
Yüce Allah en ince detayı en çok sevdiklerine gösterir. Sonsuz merhameti nedeniyle, en çok onun düşünmesini ve korkmasını ister. İnsanın her hücresi sevgiye göre programlanmıştır. Allah sevgisi insanın her uzvuna yansır. Seven insanın gözü farklı bakar, dinlediği müzikten ayrı bir haz alır.
İnsan ancak fıtratına uygun davrandığında güzel bir hayat sürebilir. Gaflet perdesi arkasındaki kişiler, kendi mutsuz dünyalarında "Şüphesiz Allah, insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar, kendi nefislerine zulmediyorlar" (Yunus Suresi, 44) ayetiyle bildirildiği gibi, endişe içinde ve huzursuz yaşarlar.
Allah'tan uzak yaşayan ama mutlu olduğunu söyleyen kişi aslında sahte bir mutluluk portresi çizer. Gerçek ve kalıcı mutluluk için, iman kalbe gerçek anlamda yerleşmelidir. Kalbi Allah'a tam bir teslimiyetle bağlamak ve hayatın her anını Allah’ın beğendiği ahlâkla yaşamak lâzım. Aksi olduğunda hayat hüzün, karamsarlık ve ümitsizlikle dolar, azaba döner.
Yaşadığı zorlu olaylar imanî zafiyet içindeki kişi için eziyet olur, kaderine rıza göstermez İnanan insan için ise yaşadığı imtihan ve zorluklar da güzelliktir. Peygamberimiz(asm)’ın, "Her çile cennet yolunun bir taşıdır, imtihandan kaçan ahireti kaybeder” hadisindeki gibi, imtihanında Rabbini görür; imtihanını sever. Bu, kulu için sayısız güzellik yaratan Rabbi için yaptığı bir güzelliktir. Yaşadığı her olayın O’ndan geldiğini, sabır ve tevekkül gösterdiğinde kendisi için ecir vesilesi olacağını bilir. Allah’ın kendisi için belirlediği kaderinden hoşnut olan insana -zahiren kötü gibi de olsa- yaşadığı her olay güzel gelir. Kendisini Rabbine daha da yakınlaştıracağını düşünür, mutlu olur.
Allah, gerçek mutluluğu inanan kullarına verir; hayatın güzelliklerinden imanla gerçek anlamda zevk alınabilir. Yerdeki otların arasından boy vermiş minik bir çiçek bile insanı mutlu edebilir. Ütülenmiş gibi düzgün ve bir oran dahilinde dizilmiş yaprakları, rengi, yumuşaklığı, kokusu, imanî bakış açısına sahip insanı mutlu eder. Çünkü mümin baktığı her şeyde Rabbini görür.
Sonsuz güzelliklerin sahibi Yüce Allah, iman eden kullarına, "Erkek olsun, kadın olsun, bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz" (Nahl Suresi, 97) ayetiyle, vereceği güzel karşılığı müjdeler. O halde, Allah’ın sunduğu güzelliklerin tadına varmanın yolu çok kolaydır; bunun için geç değildir, yaşayan her insan için umut vardır.
Allah, Kur’an’da vadettiği güzel hayat mümin için Allah’ı anarak, Onun hoşnutluğu için çalışarak, gördüğü her güzellik için şükrederek ve O’nun kudretini gereği gibi takdir edip överek yaşamaktır. Dünyadaki güzellikler, inanan insanın cennete duyduğu özlemi artırır. Çünkü ‘o gün’ geldiğinde önünde bambaşka bir perde açılacaktır. İşte tüm çabası, o perdenin arkasının tükenmesi olmayan güzelliklerle dolu olması içindir.
Çevrelerinde altın tepsiler, kadehler dolaştırılır. Orada, nefislerin arzu duyacağı, gözlerin zevk alacağı her şey vardır. Ve siz orada sürekli kalacaksınız. (Zuhruf Suresi, 71)
Elif E. Bayraktar
YORUMLAR