“Hacılar ve umre yapanlar Allah'ın (evinin) ziyaretçileridir. Kendisine dua ederlerse dualarına icabet eder, On'dan bağışlanma dilerlerse onları bağışlar.” (*)
Hac ibadeti, bireyin kendini yeniden keşfetme, manevi dönüşüm ve toplumsal sorumluluklarını yerine getirme fırsatı sunan bir ritüeldir. İnsan hayatındaki dönüm noktalarından biridir ve kişinin insanlığa ve topluma olan sorumluluklarını anlamasını sağlar.
Hac; ırk, renk, cinsiyet, dil, ülke, kültür ve millet farklılıkları olmaksızın inananların İslam kardeşliğinin göstergesidir. Allah’ın “Tanışasınız diye sizi milletler ve kabileler halinde yarattık” (Hucurat Suresi, 13) buyruğunun hayata geçirilmesidir. Zengin-fakir, şehirli-köylü, eğitimli-eğitimsiz ayrımını ortadan kaldıran, benliği kaldırıp bizi öne çıkaran, ihlas ve samimiyetin doruğa çıkıp, inananların kâinatın tesbihine hep birlikte katıldıkları bir ibadettir.
Hac toplumsal bir harekettir. Müminler orada hep birlikte Kâbe’ye yani Beytullah’a, “Allah’ın evi”yönelirler. Bu aynı zamanda sahibine yöneliştir. Hac; Allah'a doğru ilerlemenin simgesidir; Kâbe'yi tavafla, insan dönüşünü sadece Allah'a yönlendirir.
Hac, müminlerin özgürlüğüne ve bağımsızlığına vurgu yapar. İnsanın nefsiyle mücadele ettiği ve kötülüklerden arınarak ruhsal bir yenilenmeye ulaştığı süreçtir.
Hac mahşerin sembolik provasıdır. ‘Maddeye olan bağımlılıktan’ kurtulup Allah’a yakınlaşmanın. O’na teslim olmanın, Allah ile ahdini yenilemenin, yeniden dirilişin, özgürlüğe kavuşmanın sembolüdür.
Allah'a Ulaşan…
Kur'an'da hac ibadetiyle ilgili ayetlerde genellikle kurban konusundan da söz edilir. Müminler, kutsal topraklarda huşû içinde yaptıkları hac ibadeti vesilesiyle, İbrahim(as) gibi Allah’a yakınlaşmayı umut ederler.
Kurban, Allah adına çok sevdiği oğlunu feda etmeyi göze alabilen İbrahim(as)’ın mübarek anısıdır. Allah’a itaatin, teslimiyetin, güçlü ve derin bir imana sahip olma gereğinin bir hatırlatmasıdır.
Namaz, oruç, infak, itaat ve diğer tüm ibadetlerde, niyet ve kalpten geçenler önemlidir. İnsanlar ibadetlerini, Allah'ı ve O'nun karşısında ne denli acz içinde olduklarını düşünmeden, yalnızca alışkanlıkla yapıyor olabilirler. Hac, şeklen yapılan ruhsuz ve anlamsız bir ibadet olmamalı. Ya da hac, seyahat, ticaret ve gösteriş için yapılmamalı. İnsan, kulluğun gereklerini Allah'ın kendisinden hoşnut olmasını dileyerek, O'na muhtaç olduğunun bilincinde olarak yaptığında ibadetleri Allah katında geçerli olur.
Kur’an, insanların kestikleri kurbanların kanlarının değil, yalnızca kalplerindeki takvalarının kendisine ulaşacağını bildirerek tam da bunu hatırlatır: “Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için… Güzellikte bulunanlara müjde ver” (Hac Sûresi, 37)
İnanan insanlar her kurban kesiminde, İbrahim(as) ile oğlu İsmail(as)’ın Yüce Allah'a koşulsuz itaat konusunda verdikleri başarılı imtihanın anısını tazeler ve kendilerinin de benzer bir itaate hazır olduklarını sembolik olarak gösterirler.
Önemli bir itaat ve teslimiyet örneği olan İbrahim(as) ve oğlu İsmail(as)’ın başından geçen imtihan, Kur’an ayetlerinde şöyle haber veriliyor:
“Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): ‘Oğlum’ dedi, ‘gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun?’ (Oğlu İsmail) Dedi ki: ‘Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah, beni sabredenlerden bulacaksın.’ Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı. Biz ona: ‘Ey İbrahim’ diye seslendik, ‘gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.’ Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik” (Saffat Sûresi, 101-107)
Yüce Allah’ın ‘dost’ edindiği peygamberi İbrahim(as)’ın, oğlu İsmail(as)’i Allah için feda edebileceğini kanıtlaması, güçlü ve derin imanının göstergesidir. Bu üstün ahlâk, iman edenler için çok güzel bir örnektir. Bu sebeple müminler, “İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır…” (Mümtehine Sûresi, 4) âyetinde haber verildiği üzere, onların yolunu izlemeli ve Allah'ın âyetlerini uygulamadaki titizlikleri, zorluk zamanlarındaki tavizsiz davranışları, sabırlı ve tevekküllü kişilikleriyle onları örnek almalı. İbrahim(as)’ın imanındaki samimiyeti, tevekkülü, itaati, sadakat ve kararlılığı kuşkusuz her müminin sahip olması gereken önemli ahlâk özellikleridir.
Kur’an ayetlerinde söz edilen kurban kesme, ete duyulan ihtiyaç nedeniyle hayvan kesme değil, bir manevî adanış göstergesidir.
“Kendileri için birtakım yararlara şahit olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken) Allah'ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun.” (Hac Suresi, 28)
Müminlerin, kestikleri kurbanı Allah'a yakınlaşmaya bir vesile olarak görmeleri, Allah'a olan sadakatlerini, O'nun rızasını hiçbir dünyevî nimete değişmeyeceklerini, bu uğurda -en sevdikleri de dâhil- her şeyi feda edebileceklerini ortaya koyar. Kurban, Allah’a yakınlaşmak niyetiyle, O’nun dışındaki her şeyi kurban etmektir. Bizler de İbrahim(as) ve İsmail(as) gibi, tam bir teslimiyetle teslim olalım ve o sapasağlam ve kopması olmayan kulpa tutunalım… Çünkü, “Bütün işlerin sonu Allah'a varır" (Lokman Sûresi, 22)
Kurban Bayramımız mübarek ve birliğimize vesile olsun.
Elif E. Bayraktar
(*): Diyanet Hac İlmihali
Hac ibadeti, bireyin kendini yeniden keşfetme, manevi dönüşüm ve toplumsal sorumluluklarını yerine getirme fırsatı sunan bir ritüeldir. İnsan hayatındaki dönüm noktalarından biridir ve kişinin insanlığa ve topluma olan sorumluluklarını anlamasını sağlar.
Hac; ırk, renk, cinsiyet, dil, ülke, kültür ve millet farklılıkları olmaksızın inananların İslam kardeşliğinin göstergesidir. Allah’ın “Tanışasınız diye sizi milletler ve kabileler halinde yarattık” (Hucurat Suresi, 13) buyruğunun hayata geçirilmesidir. Zengin-fakir, şehirli-köylü, eğitimli-eğitimsiz ayrımını ortadan kaldıran, benliği kaldırıp bizi öne çıkaran, ihlas ve samimiyetin doruğa çıkıp, inananların kâinatın tesbihine hep birlikte katıldıkları bir ibadettir.
Hac toplumsal bir harekettir. Müminler orada hep birlikte Kâbe’ye yani Beytullah’a, “Allah’ın evi”yönelirler. Bu aynı zamanda sahibine yöneliştir. Hac; Allah'a doğru ilerlemenin simgesidir; Kâbe'yi tavafla, insan dönüşünü sadece Allah'a yönlendirir.
Hac, müminlerin özgürlüğüne ve bağımsızlığına vurgu yapar. İnsanın nefsiyle mücadele ettiği ve kötülüklerden arınarak ruhsal bir yenilenmeye ulaştığı süreçtir.
Hac mahşerin sembolik provasıdır. ‘Maddeye olan bağımlılıktan’ kurtulup Allah’a yakınlaşmanın. O’na teslim olmanın, Allah ile ahdini yenilemenin, yeniden dirilişin, özgürlüğe kavuşmanın sembolüdür.
Allah'a Ulaşan…
Kur'an'da hac ibadetiyle ilgili ayetlerde genellikle kurban konusundan da söz edilir. Müminler, kutsal topraklarda huşû içinde yaptıkları hac ibadeti vesilesiyle, İbrahim(as) gibi Allah’a yakınlaşmayı umut ederler.
Kurban, Allah adına çok sevdiği oğlunu feda etmeyi göze alabilen İbrahim(as)’ın mübarek anısıdır. Allah’a itaatin, teslimiyetin, güçlü ve derin bir imana sahip olma gereğinin bir hatırlatmasıdır.
Namaz, oruç, infak, itaat ve diğer tüm ibadetlerde, niyet ve kalpten geçenler önemlidir. İnsanlar ibadetlerini, Allah'ı ve O'nun karşısında ne denli acz içinde olduklarını düşünmeden, yalnızca alışkanlıkla yapıyor olabilirler. Hac, şeklen yapılan ruhsuz ve anlamsız bir ibadet olmamalı. Ya da hac, seyahat, ticaret ve gösteriş için yapılmamalı. İnsan, kulluğun gereklerini Allah'ın kendisinden hoşnut olmasını dileyerek, O'na muhtaç olduğunun bilincinde olarak yaptığında ibadetleri Allah katında geçerli olur.
Kur’an, insanların kestikleri kurbanların kanlarının değil, yalnızca kalplerindeki takvalarının kendisine ulaşacağını bildirerek tam da bunu hatırlatır: “Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için… Güzellikte bulunanlara müjde ver” (Hac Sûresi, 37)
İnanan insanlar her kurban kesiminde, İbrahim(as) ile oğlu İsmail(as)’ın Yüce Allah'a koşulsuz itaat konusunda verdikleri başarılı imtihanın anısını tazeler ve kendilerinin de benzer bir itaate hazır olduklarını sembolik olarak gösterirler.
Önemli bir itaat ve teslimiyet örneği olan İbrahim(as) ve oğlu İsmail(as)’ın başından geçen imtihan, Kur’an ayetlerinde şöyle haber veriliyor:
“Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): ‘Oğlum’ dedi, ‘gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun?’ (Oğlu İsmail) Dedi ki: ‘Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah, beni sabredenlerden bulacaksın.’ Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı. Biz ona: ‘Ey İbrahim’ diye seslendik, ‘gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.’ Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik” (Saffat Sûresi, 101-107)
Yüce Allah’ın ‘dost’ edindiği peygamberi İbrahim(as)’ın, oğlu İsmail(as)’i Allah için feda edebileceğini kanıtlaması, güçlü ve derin imanının göstergesidir. Bu üstün ahlâk, iman edenler için çok güzel bir örnektir. Bu sebeple müminler, “İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır…” (Mümtehine Sûresi, 4) âyetinde haber verildiği üzere, onların yolunu izlemeli ve Allah'ın âyetlerini uygulamadaki titizlikleri, zorluk zamanlarındaki tavizsiz davranışları, sabırlı ve tevekküllü kişilikleriyle onları örnek almalı. İbrahim(as)’ın imanındaki samimiyeti, tevekkülü, itaati, sadakat ve kararlılığı kuşkusuz her müminin sahip olması gereken önemli ahlâk özellikleridir.
Kur’an ayetlerinde söz edilen kurban kesme, ete duyulan ihtiyaç nedeniyle hayvan kesme değil, bir manevî adanış göstergesidir.
“Kendileri için birtakım yararlara şahit olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken) Allah'ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun.” (Hac Suresi, 28)
Müminlerin, kestikleri kurbanı Allah'a yakınlaşmaya bir vesile olarak görmeleri, Allah'a olan sadakatlerini, O'nun rızasını hiçbir dünyevî nimete değişmeyeceklerini, bu uğurda -en sevdikleri de dâhil- her şeyi feda edebileceklerini ortaya koyar. Kurban, Allah’a yakınlaşmak niyetiyle, O’nun dışındaki her şeyi kurban etmektir. Bizler de İbrahim(as) ve İsmail(as) gibi, tam bir teslimiyetle teslim olalım ve o sapasağlam ve kopması olmayan kulpa tutunalım… Çünkü, “Bütün işlerin sonu Allah'a varır" (Lokman Sûresi, 22)
Kurban Bayramımız mübarek ve birliğimize vesile olsun.
Elif E. Bayraktar
(*): Diyanet Hac İlmihali
YORUMLAR