ELİF NİSA

ELİF NİSA

[email protected]

Hakkıyla Tevekkül Etseydiniz…

23 Ağustos 2021 - 14:18

“Eğer siz Allah’a karşı hakkıyla tevekkül etseydiniz, sabah yuvalarından aç çıkan ve akşam karınları doymuş olarak yuvalarına dönen kuşlar gibi rızıklanırdınız.” (Tirmizi)

Tevekkül, Allah'ın yarattığı kadere kesin bir teslimiyet ve güven anlamında. Kavrayabilenler için tevekkülde önemli sırlar ve nimetler vardır. Allah, insanları ve canlı cansız tüm varlıkları bir kaderle yaratmıştır. Kainattaki milyarlarca galaksinin ve her birindeki milyarlarca yıldızın, güneşin, dünyanın, denizlerin, ağaçtan düşen tek bir yaprağın, ailemizin, okul arkadaşlarımızın, bizim; kısacası her şeyin Allah Katında, sonsuz öncede belirlenmiş bir kaderi vardır. Ve her varlığın kaderi, Allah Katında Levh-i Mahfuz’da yazılıdır. Şu anki yaşımıza gelinceye kadar geçireceğimiz aşamalar, hayatımız, ölümümüz; küçük büyük her olay bu Kitapta kayıtlıdır.

Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır. Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Hadid Suresi, 22-23)

Kur’an'da kullanılan "tevekkül" kelimesi, "vekil edinmek" anlamına gelir. Yaygın olan inanış, ‘elinden gelen her şeyi yapmak, sonra da işi Allah'a bırakmak’ olarak bilinir. İlk kez ilköğretim yıllarında din dersi öğretmenimden tevekkül konusunu anlatırken işittiğim ve halk arasında çok bilinen bir ‘eşeği bağlama’ örneği vardır. “Eşeğini bağlarsın, sonra Allah’a tevekkül edersin” denir. Aslında ‘eşeğini bağlamak’ da Allah’ın dilemesi iledir. ‘Vekil edinmek’, bir işin yapılmasının tümüyle Allah'a bırakılması anlamındadır. 

Ancak olayı tamamen Allah'a bırakmak, kendimizi olayın dışında tutma anlamına gelmez. Aksine, olayların içindeyiz ve dini ilgilendiren sorumlulukları üzerimize alırız. Zaten tevekkülün gerçek anlamı da burada ortaya çıkar. Yaptığımız eylemleri de gerçekte Allah'ın dilemesiyle yaptığımızın bilincinde, O'nu vekil edinerek işe girişiriz. Çünkü her şeyin ve herkesin olduğu gibi varlığımızın kontrolü de Yüce Rabbimizin elindedir. Sonsuz güç sahibi Allah'a teslim olan bir insan için hastalık da kaza da musibet gibi görünen olaylar da sonu hayırla bitecek olan geçici imtihanlardır. 

Kur’an'daki bazı Peygamber kıssaları bu konuya açıklık getirir. Neml Suresi'nin 19. ayetinde, Süleyman(as)'ın, "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat" diyerek dua ettiğini görürüz. Hz. Süleyman(as), Allah’ın rızasına uygun işler yapabilmeyi yine O'ndan istemektedir.

Tevekkülün mantığı tam da budur. Kadere iman eden, tüm varlıkların Allah'ın kontrolünde olduğunun, kendisi için en hayırlı ve en güzel olanı bir hikmet üzere yarattığının bilincindeki insan her durumda tevekküllüdür ve hem dış dünyayı hem de kendi bedenini ve ruhunu Allah'a emanet eder. Allah'ın kendisi için yarattığı olaylara batınından bakar, sonucundaki hayrı görmeye çalışır. İman etmeyen insanın ümitsizliğe kapılacağı olaylar karşısında müminler ‘güzel bir sabırla’ sabreder, bundan zevk alırlar. Çünkü hepsi, Allah Katında imtihan için yaratılmıştır. Tevekkül, Allah’ın asla haksızlık yapmayacağına inanmanın verdiği konfor ve huzurdur.

Tevekkülle ilgili Kur’an'da emredilen bir başka konu da tedbir almak. Tedbir, takdiri değiştirmez. Tedbir, çaba ve dua ibadet hükmündedir; Allah bu ibadetlerimizi sonuca sebep kılar.

Kur’an’da Yusuf kıssasında, Hz. Yakup(as) oğullarına şehre girerken tedbir almayı tavsiye eder ve ardından tevekkülü hatırlatır:

"Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah'tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah'ındır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O'na tevekkül etmelidirler." (Yusuf Suresi, 67)

Bazen bir insanın aldığı bir tedbir, hayatını kurtarmış gibi görünebilir. Ancak bütün yaşadıkları, kaderinde olan olaylardır. “Kaderini yendi", "kaderini değiştirdi" gibi ifadeler cahilce yorumlardır, yanılgıdır. Hayatının akışı değişen insanların yaşadıkları da kaderlerinde belirlenmiş olanlardır. 

Karşılaştığı birçok olayla denendiğinin, zahiren şer gibi görünse dahi hepsinin hayırla yaratıldığının bilincinde olan insan için tevekkül dünyada ve ahirette büyük kazançtır. Her türlü tehlikeden kullarını selamete çıkaran Rabbimiz, tevekkülle ilgili sırları müminlere vererek, onlar için dünya hayatındaki imtihanı kolay hale getirir.

"Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlâmızdır. Ve müminler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)



 

YORUMLAR

  • 0 Yorum