ELİF NİSA

ELİF NİSA

[email protected]

"İnsan Vicdanı Yaşadıkça İnsanca Yaşar"

15 Nisan 2024 - 19:19

Vicdan, her insana güzel olan tavrı ve düşünceyi söyleyen, bir insanın sağlıklı muhakemede bulunmasını, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırt edebilmesini sağlayan manevi bir özelliktir.

Vicdanın önemli bir özelliği tüm insanlarda ortak olmasıdır. Başka bir ifadeyle, bir insanın vicdanına göre doğru olan, aynı şartlar söz konusu olduğu sürece diğer insanların vicdanları için de geçerlidir. Vicdanlar hiçbir zaman çatışmaz. Bunun nedeni ise vicdanın kaynağıdır; vicdan Allah’ın ilhamıdır. Allah, her insana vicdanı aracılığı ile hoşnut olacağı en doğru ve en güzel tavırları bildirir.

Vicdanın en önemli özelliklerinden biri ise insanın doğruyu bulmasına yardımcı olmasıdır. Vicdan, kimse göstermese de insana doğruyu gösterecektir; ancak önemli olan insanın vicdanına başvurması, onun ne dediğini dinlemesi ve söylediklerini uygulamasıdır.

Her insan şuur sahibi olduğu andan itibaren Allah’ın kendisine ilham ettiği vicdanının söylediklerinden sorumludur. Etrafındaki olayları idrak etmeye başlayan, muhakeme yeteneği kazanan her insan artık vicdanını duyacak, nefsi ile vicdanını ayırt edebilecek yeteneğe ve vicdanına uyabilecek iradeye sahip olmuş demektir. Artık bundan sonra karşılaştığı olaylar esnasında seçtiği yoldan hesap günü sorgulanacaktır. Tüm bunlara rağmen insanların büyük kısmı dünyada iken vicdanlarıyla açıkça fark ettikleri, belki de kendilerine defalarca hatırlatıldığı ve hiçbir engelleri olmadığı halde, nefislerine uyarak bile bile Allah’ın dosdoğru yolundan yüz çevirirler. Elbette vicdanen doğru olanı yapmadıklarının farkında olan bu kimseler, kendilerine doğruyu fısıldayan vicdanlarını susturmak, onu rahatlatmak, suçluluk duygusunu bastırmak için çeşitli mazeretler ileri sürerler.

Mesela kendilerine doğru olan hatırlatıldığında, “Çoğunluk böyle yapıyor” diyerek vicdanlarını rahatlatmaya çalışırlar. Ancak Allah, Kur’an’da “çoğunluğa uymanın” hata olduğunu bildiriyor:

“Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ‘zan ve tahminle yalan söylerler.’” (Enam Suresi, 116)
Herkes Rabbine ‘yapayalnız tek başına’ gelecektir.” Herkes, O’nun huzuruna dünya hayatı boyunca uyduğu çoğunlukla beraber değil, tek başına çıkacak ve hesap verecektir.

İnsanların vicdanlarını rahatlatmak için kullandıkları en önemli bahanelerden biri, kendilerini yeterli görmeleridir. “Benim kalbim temiz, Allah biliyor, beni affeder” diye düşünerek vicdanını rahatlatmaya çalışan kişi, sorulduğunda, iyi kalpli biri olduğunu, kimseye bir zararının dokunmadığını söyleyecektir. Oysa önemli olan Allah’a samimi bir kalple kulluk etmek ve Kur’an ahlâkına ve rızasına uygun yaşamaktır. İnsan bunu yapmadığı sürece dünyevi çabaları değersiz ve boştur:

“O gün, öyle yüzler vardır ki, “zillet içinde aşağılanmıştır.” Çalışmış, boşuna yorulmuştur.” (Ğaşiye Suresi, 2-3)

Çocukluk çağının sona ermesi ile akledebilme yeteneğine sahip olan insanın, sorumluluklarını yaşlılık çağına ertelemeye çalışması veya yerine getirmekten kaçınması, geçici dünya hayatının süsünü tercih etmesi demektir. Ancak insanın aklından hiç çıkarmaması gereken nokta, bu dünyanın asıl mekân olmadığı ve hiç kimsenin buradaki hayatının ne zaman sona ereceğini bilmediğidir. Unutulmamalı ki, hiç kimse için yaşlanmak bir yana, bir saat sonrasına kadar bile yaşayacağının garantisi yoktur.

İnsanların büyük kesiminin ahiret konusundaki bilgileri, büyüklerinden veya Kur’an’da haber verildiği gibi “atalarından” öğrendikleri eksik bilgilere dayanır. Edindikleri kimi yanlış bilgiler doğrultusunda bazı insanlar, Allah’tan uzak yaşamalarına rağmen, kendilerince “hırsızlık yapmadıklarını, kimseyi öldürmediklerini” ileri sürerek “iyi insanlar” olduklarını ve kendi ifadeleriyle “eğer ahiret varsa” cennetlik olduklarını iddia ederler. Böylelikle insanlar huzurunda kendilerini temize çıkararak vicdanlarını rahatlatırlar. Bu yanılgı içindeki kişileri Kur’an bize haber veriyor:

“Kendilerini (övgüyle) temize çıkaranları görmedin mi? Hayır; Allah, dilediğini temizleyip yüceltir. Onlar, ‘bir hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar’ bile haksızlığa uğratılmazlar.” (Nisa Suresi, 49)

Kimi insanlar da sadece kendi çıkarlarını düşündüklerinden, çevrelerinde olan olaylara karşı son derece duyarsızdırlar. Dünyanın birçok yerinde süren savaşları, işgalleri, açlıktan ve yoksulluktan ölen insanları neredeyse hiç düşünmezler. Bu insanların yaşadıklarını, televizyonların haber programlarında adeta bir filmi izler gibi sadece izlerler. Gördükleri korkunç manzaralardan dolayı içlerinde oluşan merhamet duygusunu ise “Ben ne yapabilirim ki” gibi yanlış mantıklar ile bastırır, bu şekilde vicdanlarını rahatlatırlar. Oysa bu konuda yapılması gereken, akıl sahibi her insanın takdir edeceği üzere dünyayı kana bulayan ideolojilere karşı mücadele vermektir. Kur’an’ın hükmü çok açık:

“Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahip) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla” diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?” (Nisa Suresi, 75)

Her insan vicdanen doğruları bilir. Ancak uygulamak nefsine zor geldiği için ileri sürdüğü bu bahanelerle de rahatlayamaz. Aksine, vicdanını örttüğü için sıkıntılı bir hayat sürer. “İnsan, kendi nefsine karşı bir basirettir. Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile.” (Kıyamet Suresi, 14-15)

Vicdansızlığın, merhametsizliğin, zulmün ve katliamların tavan yaptığı çok zorlu bir dönemden geçiyoruz. Bu günler, izlediğimiz her görüntüyü vicdanımızla değerlendirmemiz gereken günler. Nefsanî bakarsak karşılığını alırız, acıyı biz de çekeriz. "Dünyanın çivisi çıkmış, ben mi...?" derken… O çiviyi çakacak olan biz değiliz zaten.  Biz çaba gösteririz, Rabbimizin, samimi sözlü ve fiili duamızı güzelliklere vesile kılmasını umut ederiz.

“İnsan, vicdanı yaşadıkça insanca yaşar.” (Ali Suad)

Elif E. Bayraktar

YORUMLAR

  • 0 Yorum