“Elektrik, gıda ve yakıt olmayacak. İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve ona göre hareket edeceğiz.”
Bu iğrenç ifadeler İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’a ait. Bir dönem Nazilerin Yahudiler hakkındaki nefret söylemini bugün bir Yahudi, Müslümanlar hakkında söylüyor. 1947 yılında Filistin limanına yanaşan ve içinde Hitler’in soykırımından kurtulmuş Yahudileri taşıyan gemide, “Almanlar ailelerimizi yok etti, siz umutlarımızı yok etmeyin” yazıyordu. Bugün o gemideki Yahudilerin çocukları, o gün kendilerine kucak açanları, ‘insansı hayvanlar’ olarak tanımlıyor. Kendilerini seçilmiş ve hukukun üstünde gören bu güruhun anlamsız nefreti yüzünden, işbirlikçi devletlerin de desteğiyle, Gazze’de tüm dünyanın gözleri önünde soykırım yaşanıyor.
Havadan, karadan ve denizden İsrail'in kuşatmasındaki Gazze, 2007 senesinden bu yana adeta bir toplama kampı gibi. Zaten insanî ihtiyaçları kısıtlı iken bugünlerde İsrail 'topyekün abluka' kararı aldı, elektrik, su, gıda ve akaryakıt tedarikinin kesileceğini söyledi. Kesildi de…
Bugün yaşanan vahşet, ‘uluslararası hukuk’ adına ne varsa ihlal eden ve bunu yine sözde medeni dünyanın gözleri önünde ve desteğiyle yapan Siyonist rejimin işlediği binlerce savaş suçundan yalnızca biri.
Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşları ve insan hakları örgütleri, insanlar için günlük hayatın hali hazırda zor olduğu Gazze'de, İsrail'in aldığı yeni kararın tehlikeli olduğunu vurguluyor, "son derece vahim" insani durumun "katlanarak kötüleşeceğini" söylüyor.
Batı cephesinde değişen bir şey yok. Senelerdir sadece söylüyorsunuz. Hepiniz oradaydınız, oradasınız. Hepiniz sustunuz, susmaya devam ediyorsunuz. Riyakârlığın ve çürümüşlüğün tavan yaptığı bir dönemi yaşıyoruz. Yıkılan evler ve yok edilen hayatlar nasıl vicdanları yaralamıyor anlaşılır gibi değil. Ne kadar doğru söylemiş Cemil Meriç; “çıkar konuşunca vicdan susar”.
Allah’ın hükümlerine karşı savaş açmış züppelerin, çakalların acayip konuşmalarına şahit oluyoruz. Müthiş bir büyüklük hissi, bir enaniyet var bu kafada. Bu, şeytandan onlara geçen bir özellik. Şeytan da biliyorsunuz, Allah secde etmesini istediğinde acayip ağırına gitmişti. “Beni ateşten yarattın, onu topraktan yarattın” diyerek Allah’a (haşa) akıl verecek kadar ahmaktı. Onu günaha sürükleyen, o büyüklük gururuydu. Kendini üstün gören, akıllarını beğenen ve büyüklenenler, şeytanın karakterinin pek çok özelliğini üzerlerinde taşıyorlar. En benzer özellikleri, şeytan gibi tutarsız ve çelişkili bir mantığa sahip olmaları.
Saçma bir mantıkla kendini insandan üstün görmesi ve insanı kıskanarak secde etmemesi nedeniyle, şeytan yaratılmışların en kötüsüdür. Onun organize ordusuna mensup tüm kötü askerleri de kendilerini ‘üstün’ ve ‘farklı’ gördükleri içindir ki, samimi müminleri ‘düşük akıllı’ olarak nitelendirirler. Ama asıl ‘düşük akıllılar’ kendileridir.
"Irkçılık cahilin sığınağıdır. Bölmek ve yok etmek ister. Özgürlüğün düşmanıdır ve kafaya kafaya çarpışıp yok edilmeyi hak eder." (P. Berton)
…
Artık İslam âleminin önceliği İsrail’i kınamaktan çok birliği sağlamak olmalı. Bu, utanç verici bir gaflet hali. Müslümanların asıl yapmaları gereken, bir araya gelerek, tüm güç ve imkânlarını dünya çapındaki bu dehşetli Deccalî fitneye karşı seferber etmektir.
Dünyanın 5’ten büyük olması için İslam Birliği şart. Cumhurbaşkanımızın ısrarla İslam Birliği çağrısı yapması bu sebeple çok önemli. “Çekişip birbirlerine düştükleri için güçleri gitmiş” Ortadoğu ülkelerinin içinde yaşadıkları fitne ateşinin sönmesi ve huzurun sağlanması için İslam Birliğinin zorunlu olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Müslümanlar birbirleriyle veli olmayı terk ettikleri ve hatta birçoğu birbirine düşman olduğu için büyük bir fesat ortamı yaşanıyor. Bu düğüm ancak Kur’an’ın birleştirici gücüyle çözülebilir.
"Irkçılık düşüncesi Kur'an'ın tabîlerinin ruhuna yerleştirdiği İslam kardeşliği düşüncesinin önünde, güneş ışınlarının karları eritmesi misali eriyip yok olacaktır" diyor Hasan el Benna. Kur'an farklı toplumlar, farklı ırklar ve farklı inançların bir arada barış ve huzur içinde yaşaması, ortak değerlerde buluşma, adaleti ayakta tutma, zulme karşı durma, merhamet ve insan hakları konularında doğruları işaret eden tek rehberdir. Barış ve huzur ancak Müslümanların, Allah’ın emrettiği gibi birlik olduklarında ve yaşanan olayları sosyal ve siyasî bir gelişme olarak değerlendirmeyerek, Allah’ın hayır ve hikmetle yarattığına inandıklarında gerçekleşebilir.
İnkâr edenler birbirinin velisidir. Siz de birbirinize veli olmazsanız, yeryüzünde fitne ve fesat çıkar.” (Enfal Suresi/73)
Elif E. Bayraktar
Bu iğrenç ifadeler İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’a ait. Bir dönem Nazilerin Yahudiler hakkındaki nefret söylemini bugün bir Yahudi, Müslümanlar hakkında söylüyor. 1947 yılında Filistin limanına yanaşan ve içinde Hitler’in soykırımından kurtulmuş Yahudileri taşıyan gemide, “Almanlar ailelerimizi yok etti, siz umutlarımızı yok etmeyin” yazıyordu. Bugün o gemideki Yahudilerin çocukları, o gün kendilerine kucak açanları, ‘insansı hayvanlar’ olarak tanımlıyor. Kendilerini seçilmiş ve hukukun üstünde gören bu güruhun anlamsız nefreti yüzünden, işbirlikçi devletlerin de desteğiyle, Gazze’de tüm dünyanın gözleri önünde soykırım yaşanıyor.
Havadan, karadan ve denizden İsrail'in kuşatmasındaki Gazze, 2007 senesinden bu yana adeta bir toplama kampı gibi. Zaten insanî ihtiyaçları kısıtlı iken bugünlerde İsrail 'topyekün abluka' kararı aldı, elektrik, su, gıda ve akaryakıt tedarikinin kesileceğini söyledi. Kesildi de…
Bugün yaşanan vahşet, ‘uluslararası hukuk’ adına ne varsa ihlal eden ve bunu yine sözde medeni dünyanın gözleri önünde ve desteğiyle yapan Siyonist rejimin işlediği binlerce savaş suçundan yalnızca biri.
Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşları ve insan hakları örgütleri, insanlar için günlük hayatın hali hazırda zor olduğu Gazze'de, İsrail'in aldığı yeni kararın tehlikeli olduğunu vurguluyor, "son derece vahim" insani durumun "katlanarak kötüleşeceğini" söylüyor.
Batı cephesinde değişen bir şey yok. Senelerdir sadece söylüyorsunuz. Hepiniz oradaydınız, oradasınız. Hepiniz sustunuz, susmaya devam ediyorsunuz. Riyakârlığın ve çürümüşlüğün tavan yaptığı bir dönemi yaşıyoruz. Yıkılan evler ve yok edilen hayatlar nasıl vicdanları yaralamıyor anlaşılır gibi değil. Ne kadar doğru söylemiş Cemil Meriç; “çıkar konuşunca vicdan susar”.
Allah’ın hükümlerine karşı savaş açmış züppelerin, çakalların acayip konuşmalarına şahit oluyoruz. Müthiş bir büyüklük hissi, bir enaniyet var bu kafada. Bu, şeytandan onlara geçen bir özellik. Şeytan da biliyorsunuz, Allah secde etmesini istediğinde acayip ağırına gitmişti. “Beni ateşten yarattın, onu topraktan yarattın” diyerek Allah’a (haşa) akıl verecek kadar ahmaktı. Onu günaha sürükleyen, o büyüklük gururuydu. Kendini üstün gören, akıllarını beğenen ve büyüklenenler, şeytanın karakterinin pek çok özelliğini üzerlerinde taşıyorlar. En benzer özellikleri, şeytan gibi tutarsız ve çelişkili bir mantığa sahip olmaları.
Saçma bir mantıkla kendini insandan üstün görmesi ve insanı kıskanarak secde etmemesi nedeniyle, şeytan yaratılmışların en kötüsüdür. Onun organize ordusuna mensup tüm kötü askerleri de kendilerini ‘üstün’ ve ‘farklı’ gördükleri içindir ki, samimi müminleri ‘düşük akıllı’ olarak nitelendirirler. Ama asıl ‘düşük akıllılar’ kendileridir.
"Irkçılık cahilin sığınağıdır. Bölmek ve yok etmek ister. Özgürlüğün düşmanıdır ve kafaya kafaya çarpışıp yok edilmeyi hak eder." (P. Berton)
…
Artık İslam âleminin önceliği İsrail’i kınamaktan çok birliği sağlamak olmalı. Bu, utanç verici bir gaflet hali. Müslümanların asıl yapmaları gereken, bir araya gelerek, tüm güç ve imkânlarını dünya çapındaki bu dehşetli Deccalî fitneye karşı seferber etmektir.
Dünyanın 5’ten büyük olması için İslam Birliği şart. Cumhurbaşkanımızın ısrarla İslam Birliği çağrısı yapması bu sebeple çok önemli. “Çekişip birbirlerine düştükleri için güçleri gitmiş” Ortadoğu ülkelerinin içinde yaşadıkları fitne ateşinin sönmesi ve huzurun sağlanması için İslam Birliğinin zorunlu olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Müslümanlar birbirleriyle veli olmayı terk ettikleri ve hatta birçoğu birbirine düşman olduğu için büyük bir fesat ortamı yaşanıyor. Bu düğüm ancak Kur’an’ın birleştirici gücüyle çözülebilir.
"Irkçılık düşüncesi Kur'an'ın tabîlerinin ruhuna yerleştirdiği İslam kardeşliği düşüncesinin önünde, güneş ışınlarının karları eritmesi misali eriyip yok olacaktır" diyor Hasan el Benna. Kur'an farklı toplumlar, farklı ırklar ve farklı inançların bir arada barış ve huzur içinde yaşaması, ortak değerlerde buluşma, adaleti ayakta tutma, zulme karşı durma, merhamet ve insan hakları konularında doğruları işaret eden tek rehberdir. Barış ve huzur ancak Müslümanların, Allah’ın emrettiği gibi birlik olduklarında ve yaşanan olayları sosyal ve siyasî bir gelişme olarak değerlendirmeyerek, Allah’ın hayır ve hikmetle yarattığına inandıklarında gerçekleşebilir.
İnkâr edenler birbirinin velisidir. Siz de birbirinize veli olmazsanız, yeryüzünde fitne ve fesat çıkar.” (Enfal Suresi/73)
Elif E. Bayraktar
YORUMLAR