Birçok insan yaşadığı zorluklar karşısında geleceğe dair ümitsizliğe kapılır. İnsanlara her zaman güvensizliği fısıldayan, olaylara karamsar bir açıdan bakmayı telkin eden ve gelecekten yana ümitsizliğe düşürmeye çalışan ise insanın en büyük düşmanı olan şeytandır.
Şeytan insanların Allah’a iman ve itaat etmelerini, sabırlı, tevekküllü ve ümitvar olmalarını istemez. Kadere teslimiyet, sabır ve tevekkül, insanları Allah'a yakınlaştıran davranışlardır çünkü. Ve insan Rabbine ne kadar yakınsa şeytandan o kadar uzak olur. Bu yüzden şeytan, insana zayıf bulduğu yönlerinden yaklaşarak ümitsizlik telkin etmeye, çaresiz ve çözümsüz bir ruh haline sürüklemeye çaba gösterir.
Halbûki insan her şeyin kötüye gidiyor gibi göründüğü zor zamanlarda bile umudun ışığına tutunmalı. D. Katz’ın sözlerindeki gibi, “Karanlıkta parlayan, daha güçlü bir ışık verir” çünkü. Kendisinden yardım dilenecek ve karşılık beklenecek olan yalnızca Allah'tır ve insanı yaşadığı zorluktan kurtaracak, karanlıktan aydınlığa çıkaracak olan da ancak O'dur.
Kimi zaman insan, yaptığı bir hata ya da işlediği bir günah yüzünden imanından umudunu keser, asla bağışlanmayacağına ve azapla karşılık göreceğine kendisini inandırır. Kur'an dışı olan bu düşünce, şeytanın verdiği vesveselerden biridir. Allah'a yönelmek, O'ndan bağışlanma dilemek, tevbe edip O'nun rahmetine sığınmak konusunda ümit kesilmemelidir. Allah, "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir " (Zümer Suresi, 53) buyurarak kullarına bu gerçeği müjdeler.
Şeytan, Allah'ın dosdoğru yolundan alıkoymak için ümitsizlik telkini vererek hata yapan insanın moralini bozmaya çalışır, hatalarını telafisi imkânsız göstererek onu daha büyük günahlara sürüklemek ister. Bunu başarırsa kişi imani zafiyet içerisine düşer, "nasılsa geri dönüşü mümkün olmayan bir hata yaptım" diye düşünerek ardı ardına hatalar yapmaya başlar.
Bu mantık, insanı şeytanın telkinlerine açar, tuzaklarına düşecek duruma getirir. İman sahibi ise böyle bir duyguya kapıldığı an Kur'anî bakış açısıyla değerlendirir ve "Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese) gelirse, hemen Allah'a sığın" (Araf Suresi, 200) ayeti gereği Rabbine sığınır.
Derin imana sahip insan, Rabbinin her işinde kendisine yardımcı ve destekçi olacağının bilincindedir. İnananların her işi Allah'ın koruması altındadır. Sonuç olumsuz gibi görünse bile lehlerindedir.
Allah’tan umut kesmek gibi korkunç bir ruh haline sahip olan insan, gerçekte Allah'ın kudretini gereği gibi takdir edemeyen kişidir. Allah'ın sonsuz gücüyle her şeye güç yetireceğinden gaflettedir. Halbûki insan, Allah'a ve Kur'an'a bağlı olduğu ve Rabbine güvenip dayandığında şeytanın ümitsizlik telkini etkili olmaz.
Zorluk karşısında Allah'tan rahmetini umut etmek gibi bir nimetten mahrum olmaktan Allah’a sığınmalı. Çünkü imtihan gereği yaşanan zorluk zamanlarında inananlar imanlarını kanıtlarken, Rabbine sığınamayanlar isyan eder ya da umutlarını yitirirler.
Umudunu kaybetmiş olan insanın hayatta başka kaybedecek nesi kalır ki? İnsanı umutlu, huzurlu ve güvenli yaşatan samimi imanıdır. Dünyevî her amacına ulaşsa da insan, ümitvar bir ruh hali, gerçek huzur ve mutluluk için samimi imandan başka kurtuluş yolu yoktur.
Haberiniz olsun; Allah'a yakın olanlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır. Onlar iman edenler ve (Allah'tan) sakınanlardır. Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Yunus Suresi, 62-64)
Elif E. Bayraktar
Şeytan insanların Allah’a iman ve itaat etmelerini, sabırlı, tevekküllü ve ümitvar olmalarını istemez. Kadere teslimiyet, sabır ve tevekkül, insanları Allah'a yakınlaştıran davranışlardır çünkü. Ve insan Rabbine ne kadar yakınsa şeytandan o kadar uzak olur. Bu yüzden şeytan, insana zayıf bulduğu yönlerinden yaklaşarak ümitsizlik telkin etmeye, çaresiz ve çözümsüz bir ruh haline sürüklemeye çaba gösterir.
Halbûki insan her şeyin kötüye gidiyor gibi göründüğü zor zamanlarda bile umudun ışığına tutunmalı. D. Katz’ın sözlerindeki gibi, “Karanlıkta parlayan, daha güçlü bir ışık verir” çünkü. Kendisinden yardım dilenecek ve karşılık beklenecek olan yalnızca Allah'tır ve insanı yaşadığı zorluktan kurtaracak, karanlıktan aydınlığa çıkaracak olan da ancak O'dur.
Kimi zaman insan, yaptığı bir hata ya da işlediği bir günah yüzünden imanından umudunu keser, asla bağışlanmayacağına ve azapla karşılık göreceğine kendisini inandırır. Kur'an dışı olan bu düşünce, şeytanın verdiği vesveselerden biridir. Allah'a yönelmek, O'ndan bağışlanma dilemek, tevbe edip O'nun rahmetine sığınmak konusunda ümit kesilmemelidir. Allah, "Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere ölçüyü taşıran kullarım. Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir " (Zümer Suresi, 53) buyurarak kullarına bu gerçeği müjdeler.
Şeytan, Allah'ın dosdoğru yolundan alıkoymak için ümitsizlik telkini vererek hata yapan insanın moralini bozmaya çalışır, hatalarını telafisi imkânsız göstererek onu daha büyük günahlara sürüklemek ister. Bunu başarırsa kişi imani zafiyet içerisine düşer, "nasılsa geri dönüşü mümkün olmayan bir hata yaptım" diye düşünerek ardı ardına hatalar yapmaya başlar.
Bu mantık, insanı şeytanın telkinlerine açar, tuzaklarına düşecek duruma getirir. İman sahibi ise böyle bir duyguya kapıldığı an Kur'anî bakış açısıyla değerlendirir ve "Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese) gelirse, hemen Allah'a sığın" (Araf Suresi, 200) ayeti gereği Rabbine sığınır.
Derin imana sahip insan, Rabbinin her işinde kendisine yardımcı ve destekçi olacağının bilincindedir. İnananların her işi Allah'ın koruması altındadır. Sonuç olumsuz gibi görünse bile lehlerindedir.
Allah’tan umut kesmek gibi korkunç bir ruh haline sahip olan insan, gerçekte Allah'ın kudretini gereği gibi takdir edemeyen kişidir. Allah'ın sonsuz gücüyle her şeye güç yetireceğinden gaflettedir. Halbûki insan, Allah'a ve Kur'an'a bağlı olduğu ve Rabbine güvenip dayandığında şeytanın ümitsizlik telkini etkili olmaz.
Zorluk karşısında Allah'tan rahmetini umut etmek gibi bir nimetten mahrum olmaktan Allah’a sığınmalı. Çünkü imtihan gereği yaşanan zorluk zamanlarında inananlar imanlarını kanıtlarken, Rabbine sığınamayanlar isyan eder ya da umutlarını yitirirler.
Umudunu kaybetmiş olan insanın hayatta başka kaybedecek nesi kalır ki? İnsanı umutlu, huzurlu ve güvenli yaşatan samimi imanıdır. Dünyevî her amacına ulaşsa da insan, ümitvar bir ruh hali, gerçek huzur ve mutluluk için samimi imandan başka kurtuluş yolu yoktur.
Haberiniz olsun; Allah'a yakın olanlar için korku yoktur, mahzun da olmayacaklardır. Onlar iman edenler ve (Allah'tan) sakınanlardır. Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır. Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş ve mutluluk' budur. (Yunus Suresi, 62-64)
Elif E. Bayraktar
YORUMLAR