Tavuk ve benzeri hayvanların, yumurtalarını sıcak tutmak için belirli bir süre üzerlerine yattığını ve sürenin sonunda da yumurtalardan sevimli civcivler çıktığını hepimiz biliyoruz. Bir yumurtanın civcive dönüşmesi için belirli oranlarda ısı ve rutubet gerekiyor ve doğal kuluçka yapımında bu değerler anne kuş tarafından, yapay olarak bir kanatlı yumurtasının civcive dönüşmesi için gereken fiziki koşullar ise kuluçka makineleri ile temin ediliyor.
Ben bir canlının yukarıdakilerden farklı olarak nasıl ilginç bir şekilde kuluçka yaptığını anlatmak istiyorum. Söz ettiğim ilginç hayvan Megapod kuşu. Pasifik adalarında yaşıyor. Bu kuşların dişisi, yaz boyunca her altı günde bir tane yumurta yumurtluyor. Ama bu kuşun yumurtaları kendi vücuduna oranla çok büyük. Bu yüzden de anne kuş, yumurtalardan ancak bir tanesi üzerinde kuluçkaya oturabiliyor. Diğer yumurtalar, yeterince ısınamadıklarından ölme tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliyor.
Ancak bu durum problem olmuyor. Çünkü baba Megapod kum ve toprağı kullanarak, bir çeşit ‘kuluçka makinesi’ hazırlıyor. Anne daha yumurtlamadan çok önce, çok derin bir çukur kazıyor. Çukuru hafif ıslak otlarla dolduruyor. Bu ot yığınının içine huni şeklinde bir delik açıyor.
Bunun sebebi de şu: Bitkiler çürüyünce sıcaklık meydana geliyor. Bu sıcaklık da yumurtaları ısıtmak için kullanılıyor. Bu delik, kış mevsimi süresince yağmuru içeri sızdırıyor ve organik maddeler nemli kalıyor. Böylece üzeri kumla örtülmüş bitkiler çürüyor ve ısı açığa çıkıyor.
Hatta baba Megapod, ısıyı dengede tutmak için zaman zaman çürümüş bitki tabakasını havalandırıyor. Anne kuş da arada çukurun yanına geliyor ve babanın çalışıp çalışmadığını kontrol ediyor. Sonunda anne, çürüyen bitkilerin üzerindeki kuma yumurtluyor.
Yavruların gelişebilmesi için, ısı +33 santigrat derecede sabit olmalı. Baba, bir termometre gibi duyarlı olan gagasıyla sık sık kumların ısısını ölçüyor. Isı yükselecek olursa, düşürmek için havalandırma delikleri açıyor.
Yavru Megapodlar bu tedbirli ve düzenli koruma altında dünyaya geliyorlar. Hatta o kadar gelişmiş durumda oluyorlar ki, yumurtadan çıktıktan birkaç saat sonra uçabiliyorlar.
Bir kuşun bu iş için aylar öncesinden nasıl hazırlanması gerektiğini ve tüm bu işlemleri biliyor olması mümkün mü?
Bir canlı kendini kolaylıkla koruyabilecekken, aile kurduktan sonra eşini ve çocuklarını koruması ve kollaması, zaman zaman hayatını tehlikeye atması, fedakârlık göstermesi, zor olanı seçmesi ve bu davranışları adeta bilinç sahibiymiş gibi sergilemesi, üzerinde düşünülmesi gereken konular. Kaldı ki çoğu canlıda bunlara benzer şaşırtıcı özellikler görmemiz mümkün.
Evrimcilere göre tesadüfen meydana gelmiş, doğada "hayat mücadelesi" veren bir canlının böylesine ilginç davranışlar göstermesinin bir anlamı var mı?
Bilince sahip olmayan bir canlı akıl alâmetleri gösterebilir mi? Ailesini koruması gerektiğini düşünebilir mi?
Yine evrimcilerin iddia ettiği gibi, canlılar bunları genlerinde programlı olan içgüdüleri ile yapıyorlarsa, bu içgüdüleri, yani merhameti, fedakârlığı, yuva inşa etme beceri ve bilgisini bu canlıların genlerine bir programlayan olması gerekmez mi?
Ya da bu özellikleri kazandıran ‘doğa’ ise, kendisi de yaratılmış olan, ağaçlardan, taşlardan, nehirlerden, dağlardan, sudan, topraktan oluşan doğanın, kuşa yuva yapma yeteneği verme gücü olabilir mi?
Tek cevabı var bunların; canlıları yönlendiren, onlara bu davranışları ilham eden Allah'ın varlığı. Bütün canlılara, yavrularını koruma isteğini ve bu özellikleri veren Allah'tır.
"Doğrusu benim Rabbim, her şeyi gözetleyip-koruyandır." (Hud Suresi, 57)
Elif E. Bayraktar
Ben bir canlının yukarıdakilerden farklı olarak nasıl ilginç bir şekilde kuluçka yaptığını anlatmak istiyorum. Söz ettiğim ilginç hayvan Megapod kuşu. Pasifik adalarında yaşıyor. Bu kuşların dişisi, yaz boyunca her altı günde bir tane yumurta yumurtluyor. Ama bu kuşun yumurtaları kendi vücuduna oranla çok büyük. Bu yüzden de anne kuş, yumurtalardan ancak bir tanesi üzerinde kuluçkaya oturabiliyor. Diğer yumurtalar, yeterince ısınamadıklarından ölme tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliyor.
Ancak bu durum problem olmuyor. Çünkü baba Megapod kum ve toprağı kullanarak, bir çeşit ‘kuluçka makinesi’ hazırlıyor. Anne daha yumurtlamadan çok önce, çok derin bir çukur kazıyor. Çukuru hafif ıslak otlarla dolduruyor. Bu ot yığınının içine huni şeklinde bir delik açıyor.
Bunun sebebi de şu: Bitkiler çürüyünce sıcaklık meydana geliyor. Bu sıcaklık da yumurtaları ısıtmak için kullanılıyor. Bu delik, kış mevsimi süresince yağmuru içeri sızdırıyor ve organik maddeler nemli kalıyor. Böylece üzeri kumla örtülmüş bitkiler çürüyor ve ısı açığa çıkıyor.
Hatta baba Megapod, ısıyı dengede tutmak için zaman zaman çürümüş bitki tabakasını havalandırıyor. Anne kuş da arada çukurun yanına geliyor ve babanın çalışıp çalışmadığını kontrol ediyor. Sonunda anne, çürüyen bitkilerin üzerindeki kuma yumurtluyor.
Yavruların gelişebilmesi için, ısı +33 santigrat derecede sabit olmalı. Baba, bir termometre gibi duyarlı olan gagasıyla sık sık kumların ısısını ölçüyor. Isı yükselecek olursa, düşürmek için havalandırma delikleri açıyor.
Yavru Megapodlar bu tedbirli ve düzenli koruma altında dünyaya geliyorlar. Hatta o kadar gelişmiş durumda oluyorlar ki, yumurtadan çıktıktan birkaç saat sonra uçabiliyorlar.
Bir kuşun bu iş için aylar öncesinden nasıl hazırlanması gerektiğini ve tüm bu işlemleri biliyor olması mümkün mü?
Bir canlı kendini kolaylıkla koruyabilecekken, aile kurduktan sonra eşini ve çocuklarını koruması ve kollaması, zaman zaman hayatını tehlikeye atması, fedakârlık göstermesi, zor olanı seçmesi ve bu davranışları adeta bilinç sahibiymiş gibi sergilemesi, üzerinde düşünülmesi gereken konular. Kaldı ki çoğu canlıda bunlara benzer şaşırtıcı özellikler görmemiz mümkün.
Evrimcilere göre tesadüfen meydana gelmiş, doğada "hayat mücadelesi" veren bir canlının böylesine ilginç davranışlar göstermesinin bir anlamı var mı?
Bilince sahip olmayan bir canlı akıl alâmetleri gösterebilir mi? Ailesini koruması gerektiğini düşünebilir mi?
Yine evrimcilerin iddia ettiği gibi, canlılar bunları genlerinde programlı olan içgüdüleri ile yapıyorlarsa, bu içgüdüleri, yani merhameti, fedakârlığı, yuva inşa etme beceri ve bilgisini bu canlıların genlerine bir programlayan olması gerekmez mi?
Ya da bu özellikleri kazandıran ‘doğa’ ise, kendisi de yaratılmış olan, ağaçlardan, taşlardan, nehirlerden, dağlardan, sudan, topraktan oluşan doğanın, kuşa yuva yapma yeteneği verme gücü olabilir mi?
Tek cevabı var bunların; canlıları yönlendiren, onlara bu davranışları ilham eden Allah'ın varlığı. Bütün canlılara, yavrularını koruma isteğini ve bu özellikleri veren Allah'tır.
"Doğrusu benim Rabbim, her şeyi gözetleyip-koruyandır." (Hud Suresi, 57)
Elif E. Bayraktar
YORUMLAR