Öfke, insanı sıkıntı ve huzursuzluğa düşüren bir davranış bozukluğu. Günlük hayatta hoşuna gitmeyen bir olay ya da davranışla karşılaşan bazı insanlar hemen öfkelenirler.
Kur'anî bakış açısına göre bu davranış yanlıştır ve şeytanın kışkırtmasıdır. Allah Kur'an'da, cennetini hazırladığı takva sahibi kullarını, "Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile geçenlerdir" (Al-i İmran Suresi, 134) ifadesiyle tarif ediyor.
Zaman zaman yaratılış özelliği nedeniyle öfkeleniyor bile olsa, insanın, Kur'an'daki mümin tarifine uygun davranması, öfkesini yenmesi gerekir. Çünkü öfke, duygusallık içeren bir davranıştır ve her duygusal özellik gibi insanın akıl fonksiyonlarını perdeler; kişi öfkesi nedeniyle olaylar karşısında sağlıklı kararlar alamaz. Böyle bir durumda da insan, Allah'ın sınırlarını kolaylıkla ihlal edebilir.
Öfkelenerek aklı örtülen kişi aynı zamanda adil de olamaz, Allah'ın beğendiği üstün ahlak özelliklerinden uzaklaşır. Kur'an'da öfkenin en önemli zararlarından biri olarak adaletten sapma gösterilir. Bu yüzden müminler öfkelenmekten titizlikle sakınırlar.
Öfkeye kapılan kişiler, rahatlıkla hoşgörü gösterebilecekleri halde yaşadıkları olayın etkisinde kalırlar. Çok sıradan bir olay ya da çok ufak bir hata bile bu kimseleri öfkelendirmeye yeter. Dahası kimi zaman, çevrelerindeki insanların normal davranışlarına bile kızarlar. Öfke onları öylesine esir almıştır ki doğru düşünemez, olayları objektif bakış açısıyla değerlendiremezler. O an onlar için önemli olan öfkelerini tatmin etmektir.
Kuşkusuz bu söz ettiklerim oldukça nefsani davranışlar. Vicdanî olan, öfkeyi ve nefreti yenip hoşgörülü ve bağışlayıcı olmaktır. "Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir." (Araf Suresi, 199) buyruğu gereği, nefsin telkinlerine karşı vicdanın sesini dinlemektir. Allah'ı hoşnut etmeyi hedefleyen mümin her durumda Kur'an ahlakına uygun davranmaya gayret eder. İçinde samimi olarak Allah korkusu taşıyan insan, nefsi kendisini kışkırttığında; “Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir.” (Araf Suresi, 201) ayeti gereği Rabbine sığınır.
Bütün ahlak bozukluklarında olduğu gibi öfke de en fazla kişinin kendisine zarar verir. Öfkeli insan bir konu üzerinde yoğunlaşamaz, diğer insanlarla sağlıklı iletişim kuramaz.
Öfke anında beyin, özellikle de duygusal tepkilerden sorumlu olan amigdala aktif hale gelir ve bu, mantıklı düşünmeyi yöneten prefrontal korteksin işlevini geçici olarak baskılayabilir. Bu yüzden insanlar öfkeliyken daha dürtüsel davranabilir, sonradan pişman olacak sözler söyleyebilir,
sağlıklı kararlar almakta zorlanabilirler.
Ayrıca öfke, fiziksel rahatsızlıklara sebep olur; iç huzursuzlukları, baş ve mide ağrısı, uykusuzluk gibi hastalıklara yol açar. Özellikle ani öfke çok tehlikelidir. Yaşlılarda tansiyon yükselmesine, ani beyin kanamasına, enfarktüse sebep olabilir.
Yapılan tüm bilimsel araştırmalar, öfkelenmenin insanın sağlığını ciddi şekilde bozan bir ruh hali olduğunu göstermiştir. The Times'da yayınlanan "Öfke Kalp Krizi Riskini Artırır" adlı makalede, kolay öfkelenmenin kalp krizlerine kısa bir yol olduğu, strese öfkeyle tepki veren kişilerin, kalp hastalıklarına üç kat daha fazla, erken kalp krizine ise beş kat daha fazla yakalanma riski altında oldukları belirtilmiştir. (M. Henderson, "Anger Raises Risk Of Heart Attack", The Times, 24 Nisan 2002)
Din, insanlara affedici olmayı tavsiye eder. Bu yüzden dini inancı olanlar, sorunlarını içlerinde biriktirmez ve hayatla daha kolay başa çıkarlar. Bu da depresyon ve stres gibi rahatsızlıklarla daha az karşılaşmalarını sağlar. Kur'an'ın emrettiği gibi öfkesini yenen, kin tutmayan ve karşısındaki kişiyi bağışlayan insan, iç sıkıntısından ve gergin ruh halinden kurtulur; içi ferahlar.
Resulullah yolundaki mümin, Allah'ın izniyle öfkenin seline kapılmaz. İbn-i Ömer (ra)'dan rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (asm) şöyle buyuruyor:
"Bir (mü'min) kulun sırf Allah rızasını talep etmek için yuttuğu bir öfke yudumundan Allah katında sevap bakımından daha büyük bir yudum yoktur." (Mace Cilt10 Syf.462)
Yalnız şu da var ki, bu duygu iyi yönde de kullanılabilir. Said Nursi'nin, "Hırs ve öfke gibi duygular Allah yolunda kullanılmaları için verilmiştir" manasına gelen sözü de bu durumu açıklıyor.
İnsanın haksızlık karşısında kendini savunması, hakkını yedirmemesi ve yeri geldiğinde kötülük ve zulme karşı gücünü kullanması öfkenin iyi yönde kullanımıdır. Yani insana lâzım olan, rahmetli Nuri Pakdil'in dediği gibi "asil bir öfke"dir.
Öfkenin kötü yönü ise insanın sınırları aşması, saldırganlaşması ve başkalarına haksız yere zarar verme ihtimalidir.
Nefret duygusu ise öfkeden farklı olarak daha uzun süreli ve beslenen bir duygudur. Kişi birine ya da bir şeye karşı sürekli olumsuz duygular beslediğinde, zamanla objektif bakma yeteneğini kaybedebilir. Bu durumda tarafsız düşünmesi zorlaşır, insanları sadece kötü yönleriyle görmeye başlar. Empati azalır, intikam duyguları ya da zarar verme isteği artabilir.
Bilimsel olarak da nefret, beynin hem duygusal hem de planlama ve eyleme geçme ile ilgili bölgelerini harekete geçirir. Yani nefret, sadece bir duygu değil; davranışlara da yön verebilecek güçlü bir zihinsel durumdur. Tıpkı öfke gibi insanın aklını örtebilir—hatta bazen daha kalıcı ve derin bir şekilde.
Kısacası bu duygular, gözü kör eder ve kalbi köreltir. Öfkesini kontrol edip doğru yolda kullananlardan olmak duamızdır...
Elif E. Bayraktar
...
Kur'anî bakış açısına göre bu davranış yanlıştır ve şeytanın kışkırtmasıdır. Allah Kur'an'da, cennetini hazırladığı takva sahibi kullarını, "Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile geçenlerdir" (Al-i İmran Suresi, 134) ifadesiyle tarif ediyor.
Zaman zaman yaratılış özelliği nedeniyle öfkeleniyor bile olsa, insanın, Kur'an'daki mümin tarifine uygun davranması, öfkesini yenmesi gerekir. Çünkü öfke, duygusallık içeren bir davranıştır ve her duygusal özellik gibi insanın akıl fonksiyonlarını perdeler; kişi öfkesi nedeniyle olaylar karşısında sağlıklı kararlar alamaz. Böyle bir durumda da insan, Allah'ın sınırlarını kolaylıkla ihlal edebilir.
Öfkelenerek aklı örtülen kişi aynı zamanda adil de olamaz, Allah'ın beğendiği üstün ahlak özelliklerinden uzaklaşır. Kur'an'da öfkenin en önemli zararlarından biri olarak adaletten sapma gösterilir. Bu yüzden müminler öfkelenmekten titizlikle sakınırlar.
Öfkeye kapılan kişiler, rahatlıkla hoşgörü gösterebilecekleri halde yaşadıkları olayın etkisinde kalırlar. Çok sıradan bir olay ya da çok ufak bir hata bile bu kimseleri öfkelendirmeye yeter. Dahası kimi zaman, çevrelerindeki insanların normal davranışlarına bile kızarlar. Öfke onları öylesine esir almıştır ki doğru düşünemez, olayları objektif bakış açısıyla değerlendiremezler. O an onlar için önemli olan öfkelerini tatmin etmektir.
Kuşkusuz bu söz ettiklerim oldukça nefsani davranışlar. Vicdanî olan, öfkeyi ve nefreti yenip hoşgörülü ve bağışlayıcı olmaktır. "Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir." (Araf Suresi, 199) buyruğu gereği, nefsin telkinlerine karşı vicdanın sesini dinlemektir. Allah'ı hoşnut etmeyi hedefleyen mümin her durumda Kur'an ahlakına uygun davranmaya gayret eder. İçinde samimi olarak Allah korkusu taşıyan insan, nefsi kendisini kışkırttığında; “Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir.” (Araf Suresi, 201) ayeti gereği Rabbine sığınır.
Bütün ahlak bozukluklarında olduğu gibi öfke de en fazla kişinin kendisine zarar verir. Öfkeli insan bir konu üzerinde yoğunlaşamaz, diğer insanlarla sağlıklı iletişim kuramaz.
Öfke anında beyin, özellikle de duygusal tepkilerden sorumlu olan amigdala aktif hale gelir ve bu, mantıklı düşünmeyi yöneten prefrontal korteksin işlevini geçici olarak baskılayabilir. Bu yüzden insanlar öfkeliyken daha dürtüsel davranabilir, sonradan pişman olacak sözler söyleyebilir,
sağlıklı kararlar almakta zorlanabilirler.
Ayrıca öfke, fiziksel rahatsızlıklara sebep olur; iç huzursuzlukları, baş ve mide ağrısı, uykusuzluk gibi hastalıklara yol açar. Özellikle ani öfke çok tehlikelidir. Yaşlılarda tansiyon yükselmesine, ani beyin kanamasına, enfarktüse sebep olabilir.
Yapılan tüm bilimsel araştırmalar, öfkelenmenin insanın sağlığını ciddi şekilde bozan bir ruh hali olduğunu göstermiştir. The Times'da yayınlanan "Öfke Kalp Krizi Riskini Artırır" adlı makalede, kolay öfkelenmenin kalp krizlerine kısa bir yol olduğu, strese öfkeyle tepki veren kişilerin, kalp hastalıklarına üç kat daha fazla, erken kalp krizine ise beş kat daha fazla yakalanma riski altında oldukları belirtilmiştir. (M. Henderson, "Anger Raises Risk Of Heart Attack", The Times, 24 Nisan 2002)
Din, insanlara affedici olmayı tavsiye eder. Bu yüzden dini inancı olanlar, sorunlarını içlerinde biriktirmez ve hayatla daha kolay başa çıkarlar. Bu da depresyon ve stres gibi rahatsızlıklarla daha az karşılaşmalarını sağlar. Kur'an'ın emrettiği gibi öfkesini yenen, kin tutmayan ve karşısındaki kişiyi bağışlayan insan, iç sıkıntısından ve gergin ruh halinden kurtulur; içi ferahlar.
Resulullah yolundaki mümin, Allah'ın izniyle öfkenin seline kapılmaz. İbn-i Ömer (ra)'dan rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (asm) şöyle buyuruyor:
"Bir (mü'min) kulun sırf Allah rızasını talep etmek için yuttuğu bir öfke yudumundan Allah katında sevap bakımından daha büyük bir yudum yoktur." (Mace Cilt10 Syf.462)
Yalnız şu da var ki, bu duygu iyi yönde de kullanılabilir. Said Nursi'nin, "Hırs ve öfke gibi duygular Allah yolunda kullanılmaları için verilmiştir" manasına gelen sözü de bu durumu açıklıyor.
İnsanın haksızlık karşısında kendini savunması, hakkını yedirmemesi ve yeri geldiğinde kötülük ve zulme karşı gücünü kullanması öfkenin iyi yönde kullanımıdır. Yani insana lâzım olan, rahmetli Nuri Pakdil'in dediği gibi "asil bir öfke"dir.
Öfkenin kötü yönü ise insanın sınırları aşması, saldırganlaşması ve başkalarına haksız yere zarar verme ihtimalidir.
Nefret duygusu ise öfkeden farklı olarak daha uzun süreli ve beslenen bir duygudur. Kişi birine ya da bir şeye karşı sürekli olumsuz duygular beslediğinde, zamanla objektif bakma yeteneğini kaybedebilir. Bu durumda tarafsız düşünmesi zorlaşır, insanları sadece kötü yönleriyle görmeye başlar. Empati azalır, intikam duyguları ya da zarar verme isteği artabilir.
Bilimsel olarak da nefret, beynin hem duygusal hem de planlama ve eyleme geçme ile ilgili bölgelerini harekete geçirir. Yani nefret, sadece bir duygu değil; davranışlara da yön verebilecek güçlü bir zihinsel durumdur. Tıpkı öfke gibi insanın aklını örtebilir—hatta bazen daha kalıcı ve derin bir şekilde.
Kısacası bu duygular, gözü kör eder ve kalbi köreltir. Öfkesini kontrol edip doğru yolda kullananlardan olmak duamızdır...
Elif E. Bayraktar
...
YORUMLAR