ELİF NİSA

ELİF NİSA

[email protected]

Kur’an’da Erkek İmtiyazlı mı?-II

05 Kasım 2018 - 17:52

Geçen haftadan devamla…

Yüce Allah, kadını ve kadın haklarını Kur’an’la koruma altına almış, ona toplumda olması gereken saygın bir yer kazandırmıştır. Tüm bunlar, Allah'ın kadınlar üzerindeki sonsuz rahmetidir.

Önceki hafta, bir İlahiyat profesörünün ‘Kur’an’da Kadın’ konulu Tv programında söylediği, “Kur’an’da erkekler imtiyazlıdır” cümlesi ile dehşete düştüğümü yazmıştım. İmtiyaz konularından boşanmaya delil gösterilen ayetler şöyle;

Boşanma konusu

Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç 'ay hali ve temizlenme süresi' beklerler. Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa Allah'ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha çok hak sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır. Yalnız erkekler için onlar üzerinde bir derece var. Allah Azizdir. Hakimdir. (Bakara Suresi, 228)

Bu ayet, kadının toplumda bir iftiraya uğramaması için evlenme konusunda belli bir süre beklemesini öngörür. Hatta sadece boşanma durumunda değil kocasının ölümü durumunda da kadın bekler. Kadının hamilelik durumu hiç söz konusu olmasa bile beklemesi yine kadını korumaya yöneliktir. Kadını hemen evlenmesi sebebiyle oluşacak zor durumdan, dedikodulardan, iftiradan korur.

Boşanan kadının kocası bu süre içinde barışmak ister, araları düzelir ve kadın isterse evlenme konusunda eski kocanın önceliği vardır. Aslında ayet, erkeğin üstünlüğünü değil, tam aksine erkeğin kadın üzerinde nasıl hakkı varsa, kadının da erkek üzerinde hakkı olduğunu haber veren ayettir.

Bakara, 229- Boşanma iki defadır. (Sonra) Ya iyilikle tutmak veya güzellikle bırakmak (gerekir). Onlara (kadınlara) verdiğiniz bir şeyi geri almanız size helal değildir; ancak ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkmuş olmaları (durumu başka). Eğer ikisinin Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından korkarsanız, bu durumda (kadının) fidye vermesinde ikisi için de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın sınırlarıdır; onlara tecavüz etmeyin. Kim Allah'ın sınırlarına tecavüz ederse, onlar zalimlerin ta kendileridir.

Yukarıdaki ayette söz edilen şudur. Kadının, Allah'ın sınırlarının korunamayacağından endişe ederse, kocasına merhamet ederek hakkını verip ayrılması günah değildir. Bu da eşler arasındaki ilişkinin sınırları içinde "maruf, meşru ve uygun" bir şekilde olacaktır.

“Allah, boşanma hakkı konusunda kadın ve erkek arasında bir ayrım yapmamıştır. Evliliğini devam ettiremeyeceğine karar veren kadın da erkek de kendi iradeleri ile evliliklerine son verebilirler. Bu Allah’ın adaleti gereğidir. Fıkıh literatüründe kadının kendi şahsına ait bir boşanma hakkının olmadığı düşüncesi, kanaatimizce konu ile ilgili ayetin göz ardı edilmesi ya da tam olarak anlaşılmaması sebebiyledir.  Ancak Allah’ın dininin fıtrat dini olması bu yanlış inancın fıtrata uymamasına neden olmuştur. Bu sebeple yukarıda anlattığımız teviller yapılarak Allah’ın kadına vermediğine inanılan hak, âlimlerce verilmeye çalışılmıştır. Ama bu kadar uğraşa rağmen yine son sözü erkeğin söylediği son derece onur kırıcı çeşitli sistemler ortaya koyulmuştur. Kadının hangi durumlarda evliliği devam ettiremeyeceği yine erkekler tarafından belirlenmeye çalışılmıştır. Belirlenen sebeplerden birinin oluşması halinde kadına eşini boşama değil de boşamaya ikna edebilme hakkı verilmiştir.  Daha öncede söylediğimiz gibi boşanma hiç kimse tarafından istenecek bir davranış değildir. Ama herhangi bir sebepten dolayı kadının eşine karşı sevgi ve saygısı bitebilir. Böyle bir durumda kadını, kocası boşanmayı istemiyor diye evliliğini devam ettirmek zorunda bırakmak cehennem hayatı yaşatmaktan başka bir şey değildir. Kur’an’ın anlatımında görüyoruz ki evliliği devam ettirmek istemeyen kadın sadece eşinden aldığını iade ederek boşanmayı sağlayabilir. Ne ayette ne de sünnette kadına boşanma isteğinin sebebi sorulmamış ve talâkta olduğu gibi iddet de bekletilmemiştir.” (*)

Özellikle kadınların kocaları üzerindeki meşru hakları ve sorumluluklarından söz ediliyor olması yalnızca Kur'an'ın indirildiği dönem değil, bugün için bile çok önemlidir. Yıllardır kadın hakları için mücadele veren sivil toplum kuruluşları, feminist hareket, dernekler bir çözüme ulaşamamış iken Kur'an kadına hakkını verir. Kadın sorunlarında çözüm Kur'an ahlâkıdır. Bu ahlâk hayata geçtiğinde kadın-erkek hakları diye bir ayrım olmayacak, bunun adı insan hakları olacaktır.

Şahitlik Konusu

Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir kâtip doğru olarak yazsın, kâtip Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za'f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahit tutun; eğer iki erkek yoksa, şahitlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur). Şahidler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu, Allah Katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır. Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış-veriş ettiğinizde de şahit tutun. Yazana da, şahide de zarar verilmesin. (Aksini) Yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah'tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah her şeyi bilendir. (Bakara Suresi, 282)

Şahitlik genelde pek yapılmak istenmeyen durumdur. Özellikle de borç alış verişinde şahitlikten çekinilir. Ayette iki erkeğin bulunmadığı durumda bir erkek ve iki kadın olsun buyrulur. Kimilerinin iddia ettiği gibi bir erkek eşittir iki kadın anlamına gelmez.  Dahası ayette iki erkek yerine dört kadın şahit olur denilmiyor.

Kadınların erkeklere oranla rahatsız edilmesi daha kolay olduğu için aslında bu ayet kadını korur,  kadına kolaylık sağlar. Taraflardan biri şahitleri lehinde ifade vermeleri için zorlayabilir, rahatsız edebilir. Kadınlar için yalnız başına şahitliktense, yanında bir şahit daha bulunması dayanışma meydana getirir. Gerilimi ve baskıyı azaltır, manevi rahatlık verir.

Sonuç olarak;

Kadını ve erkeği yaratan Allah, her iki cinsin farklılıklarını ve bu farklılıklarla birlikte nasıl uyum içinde yaşayacaklarını Bakara Suresi'nde, "Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz" ayetiyle vurgulandığı gibi, en iyi bilendir, bildirendir. Kuran’da, kadın-erkek ilişkilerindeki düzenlemeler mükemmeldir, yeterlidir. Kur'an'ın gerekmeyen konularda hüküm koymamasındaki hikmetin bilincinde olmayan bağnaz zihniyet, kendince düzenlemelere giderek, Kur'an'ın erkeği imtiyazlı kıldığı ve kadını arka plânda bıraktığı gibi bir görüşü maalesef yıllar boyu dünyaya “İslam” olarak sundu.

Uzun bir süreçte bu hale gelen bir zihniyet var. Bunu görmezden gelmenin, kınamanın ve yakınmanın haricinde, fiili olarak fikri mücadeleden kaçınan herkesin bu zihniyetin gelişmesinde payı var. Kur'an'ın ve Peygamber(asm)'ın uygulamaları ile iddiaları çürütülüp ortadan kalkmadıkça bunlar yaşanacak.  Özellikle kadın konusundaki hurafeler temizlenmeden de bu durum düzelmeyecek gibi görünüyor. Kınamak vs. tarihte hiç bir sorunu çözmedi, mücadele etmek gerekiyor.

Özetle; Kur’an, kimilerinin iddia ettiği gibi erkeğe imtiyazlı davranarak kadını ikinci sınıf konumuna değil erkekle aynı konuma getiriyor. Kadın, Kur'an'la maddi-manevi yücelir. Kur'an'ın özel olarak hep kadını koruyan üslûbu vardır, hep kadının yanındadır.  Kendisinde bizim için güzel örnekler bulunan Peygamberimiz(asm)'ın da buyurduğu gibi:

“Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür."

Kimse kimseye üstün değildir. Üstünlük sadece takvaya göredir. Bu da Allah Katındadır.

Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (Hucurat Suresi, 13)

(*) http://www.suleymaniyevakfi.org/

YORUMLAR

  • 0 Yorum