ELİF NİSA

ELİF NİSA

[email protected]

Kur'an'dan Neden Kaçıyorlar?

27 Eylül 2021 - 10:45

Özellikle son dönemde adeta bataklığa dönüşen katılımcı bir web sitesi, hatırınıza gelen birçok konuda olduğu gibi milli ve manevi değerlerimize de hakaretlere devam ediyor. Küfürlü entryler yüzlerce şikâyete rağmen yıllardır kaldırılmıyor. Kur'an'a, Peygamberimize, dindar insanlara edilen iğrenç hakaretler bu küfür çöplüğünde duruyor. Bu çirkinliği savunanların temel dayanağı özgürlük ve doğallıkmış ancak bu hakaret özgürlüğü olsa gerek.

Kur’an başlığı altında yazılanları gördüm ancak o dehşet verici paylaşımları yazıma almam mümkün değil. “Zekâ seviyesi düşük insanların psikolojik yönden açığı kapatma aparatı. Bir nevi ruhsal tatmin aleti”, “Kim milattan sonra 600’lü yıllarda okutulan -HAŞA-böğürmeyi duymak ister ki?” gibi iki örneği paylaşıyorum sadece. En hafifleri bile korkunç, ürkütücü!

Özellikle sosyal medya platformlarında dinî konuları kendince tîye alan, içlerindeki ‘pis’ duyguları alaycılıkla yatıştırmaya çalışan bir kesim var. Bu zihniyetin yapıp ettikleri, Allah Katında da iman edenler katında da büyük bir öfke sebebidir. Yanlışları eleştirmek, doğruyu ortaya koymak biz inananlar için zorunludur ama bunu Kur’an’ın “Allah’tan başkalarına yakaranlara sövmeyin ki, onlar da cehaletin verdiği nefretle Allah’a sövmesinler” (En’am Suresi, 108) buyruğu gereği, hakaretle ve küfrederek Kur'an ahlâkının edep ve nezaket kurallarıyla bağdaşmayan bir üslûpla yapmayız. 

Ancak bana asıl ilginç gelen, bu insanların Kur’an’dan ‘kaçma’ sebepleri. Büyük kesimi dünya hayatına olan şiddetli bağlılıkları nedeniyle hayatları hiç sona ermeyecekmiş gibi davranıyor, Kur’an’ın bildirdiği gerçeklerden kaçıyor. Dünya hayatının ‘göz açıp kapama süresi’ kadar kısa olduğunu düşünmüyor. Oysa her insan aniden ölüm melekleriyle karşılaşabilir, mezara giderken de dünya hayatında sahip olduğu hiçbir şeyi yanına alamaz. Yapayalnız bir şekilde Allah'ın huzuruna çıktığında ise sadece dünyadayken yapıp ettikleri önüne getirilir.

Allah’ın ayetleri konusunda ellerinde bir delil bulunmaksızın mücadele edip durmalarının önemli bir nedeni de içlerindeki şiddetli büyüklük duygusu. Onların göğüslerinde kendisine ulaşamayacakları bir büyüklük isteğinden başkası yoktur. Kendi fikirlerinin, inançlarının, yaşam şekillerinin doğruluğuna inanıyor, daha doğru bir görüşün olabileceğini asla kabullenmiyorlar. "Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır…" (Bakara Suresi, 206) ayetiyle haber verildiği gibi, büyüklük gururu kişiyi inkâra sürüklüyor.

Allah’ın bizi onunla muhatap aldığı, ruhlarımızı terbiye eden hayat rehberimiz Kur’an'ı yaşamaya çağrıldıklarında yüz çeviriyorlar. Çünkü Kur’an’a uymak onlar için yaşadıkları ‘din’in hak değil batıl olduğunu kabul etmeleri anlamına geliyor. Yıllardır bildikleri, uydukları, yaşadıkları, değer verdikleri her şeyin bir yanılgı olduğunu öğrenmek, onlar için büyük bir felaket olur çünkü. Bunu kabullenmek onlar için yıkım demek. Oysa asıl yıkım, kibirleri nedeniyle sürüklendikleri durum; bilmiyorlar. 

İçinde bulundukları fikir saplantısı nedeniyle Kur’an'ı dinlemiyor, ondan yüz çeviriyorlar. Gelenek ve görenekleri, yaşam ve düşünce tarzları, hayata bakış açıları öylesine kemikleşmiş ki değişikliğe ya da yeniliğe asla açık olmuyorlar. Bu saplantıları nedeniyle gerçekler konusunda uyaran kişilere karşı saldırgan ve öfkeli davranışlar sergiliyorlar. 

Bakara Suresi'nde tanımlandığı gibi, Kur'an'ı bilmiyorlar, bildikleri asılsız şeylerden başkası değil ve yalnızca zannediyorlar. Kur'an’ı tanımıyor, Kur'an’ı eşsiz kabul etmiyorlar. Ve yalnızca zannediyor, yalnızca zanna uyuyor, zan ve tahminde bulunarak yalan söylüyorlar.

Hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve delili olmaksızın, Kur'an ayetlerine dayandırmadan, Allah hakkında tartışıp duruyorlar. Ve bunu Allah’ın yolundan saptırmak amacıyla gururla salınıp-kasılarak yapıyorlar. İnsanları İslam’dan soğutmaya ve dindar insanları aşağılamaya çalışıyor, sevgisiz, azgın ve saldırgan bir üslupla kendilerince 'entelektüel', acayip bir dünya oluşturuyorlar. 

Allah’a karşı nefret dolular, Allah’a kafa tutuyor, Allah’ı -HAŞA- tehlikeli ve adaletsiz buluyorlar. Üsluplarına bakın, nasıl şiddet dolu. Allah’ı merhametli olduğu, munis olduğu, şefkatli olduğu, koruyucu olduğu yönünde değil her an her şeyi yapabilen, rahatça zulüm yapabilen bir varlık gibi gösteriyorlar.

İşitmiyorlar ki Allah’ın Kitabına kaçabilsinler. Kur’an’daki, “Dediler ki: "Bizi kendisine çağırdığın şeye karşı kalplerimiz bir örtü içindedir, kulaklarımızda bir ağırlık, bizimle senin aranda bir perde vardır. Artık sen, (yapabileceğini) yap, biz de gerçekten yapıyoruz." (Fussilet Suresi, 5) ifadesinden bu kişilerin adeta bir perdeyle insanlardan ve gerçeklerden engellendikleri anlaşılıyor.

Onlar hem insanları Kur’an’dan alıkoyuyor hem kendileri kaçıyorlar. “Onlar, yalnızca kendi nefislerinden başkasını yıkıma uğratmazlar ama şuurunda değildirler" buyuruyor Kur'an. Kendilerini çökertiyorlar, toplumu çökertiyorlar, bitap ve umutsuz hale getiriyorlar. Oysa Kur’an insanın ruhudur; insanın canıdır, kalbidir. Onu muhabbetle bağrına basmalı insan.

Allah’ın mesajından uzak yaşayan bu kişiler, "Gerçekten bunlar (bu şeytanlar), onları yoldan alıkoyarlar; onlar ise, kendilerinin gerçekten hidayette olduklarını sanırlar" (Zuhruf Suresi, 37) ayetiyle de bildirildiği gibi yollarının doğru olduğunu zannediyorlar. Ancak gerçekler farklı ve Rableri huzurunda sorgulanacakları gün, gerçekler konusunda uyarıları dinlememiş bu insanlar için sonuç hüsran maalesef.

Ve her ümmetten ayetlerimizi yalanlayan bir grubu toplayacağımız gün, artık onlar 'tutuklanıp (azap yerine) dağıtılırlar.' (Neml Suresi, 83)

 

Elif E Bayraktar

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum