Ramazan'ın ilk günü asılı olduğu duvardan indirildi, kabından çıkarıldı Kur'an... Son gün okuma bittiğinde vicdanlar rahat, tekrar kabına konup yerine asıldı. Eş dostla sohbet sırasında, hatim sayısına bir tane daha ilave etmiş olmanın gururu yaşandı...
Oysa Kur'an hatim sayısıyla değil, rehberliğiyle hayatımızda olmalıydı. Okurken ayetleri üzerinde düşünmeliydik. Derilerimiz ürpermeli, yatışmalıydı. Ondan öğüt almalıydık. Onunla yaşamalıydık.
Allah bizimle Kur'an'dan konuşur. Bize Onunla şifa verir. Onunla hidayet, Onunla rahmet verir. Bizi Onunla şereflendirir.
Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olana bir şifa ve mü'minler için bir hidayet ve rahmet geldi. De ki: "Allah'ın bol ihsanıyla (fazlıyla) ve rahmetiyle, yalnız bunlarla sevinsinler. Bu, onların toplayıp yığmakta olduklarından hayırlıdır." (Yunus, 58)
Kur’an, dünyanın ‘en çok satan’ kitabı ancak gerçek anlamda en çok okunan kitabı değil. Oysa insanı dünyada mutlu ve huzurlu bir yaşama, ahirette de gerçek kurtuluşa kavuşturacak olan tüm bilgiler ve her sorunun cevabı Kur’an’dadır. Allah, gerçeği, doğruyu ve yanlışı insanlara Kur’an’la gösterir; O, doğruyu yanlıştan ayıran Furkan’dır.
Allah, ahirette Kur'an'dan sorgulanacağımızı haber veriyor. Kuşkusuz Arapça’sını nasıl okuduğumuzdan değil, O'nun istediği gibi okuyup okumadığımız, üzerinde düşünüp düşünmediğimiz ve dünya hayatında Kur'an'ı ne kadar yaşadığımızla sorgulanacağız.
Kur’an'dan yararlanabilmek ve doğru yolu bulabilmek için, gereği gibi okunması gerekiyordu. “Kendilerine verdiğimiz Kitabı gereği gibi okuyanlar, işte ona iman edenler bunlardır…” (Bakara Suresi, 121) buyuruyor Allah. Ama biz, hayat rehberimiz olan mesajı –gereği gibi- okumadık, ayetlerini iyiden iyiye düşünüp, hayatımızı Kur’an’a uygun düzenlemedik.
Kur’an sözün en güzelidir, aklı ve kalbi açar, şifadır. Allah'ın yol göstermesidir. Okuyup anlamadıkça, düşünüp akletmedikçe ve uygulamadıkça sürekli talî yollara saptık, o doğru yolda yürüyemedik.
Tüm sorunlarımızın çözümü, biz Müslümanların Kur’an’ın ışığıyla aydınlanan yola uymasıydı. Allah'ın ipine sarılmak Allah’ın emriydi; namaz ve oruç gibi.
Allah’ın sonsuz gücü karşısında kendi aczimizi anlayıp boyun bükemedik. O’na kul olamadık, teslim olamadık.
Başımıza gelen her musibette suçluyu etrafta aradık, oysa suçlu biziz. Kur’an’ın birçok hükmünü göz ardı ettik. Peygamberimiz(asm)’ın "Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kur'an'ı terk edilmiş (bir Kitap) olarak bıraktılar." (Furkan Suresi, 30) diyerek şikâyet edeceği gibi Kur’an’ı göz ardı ettik, terk ettik.
Allah bizi terk etmesin, bize darılmasın, bizi ıslah etsin, bizi bağışlasın. Kur’an’la yaşamak duamız olsun... Hayırlı Bayramlar.
YORUMLAR