… Münafıklar, Allah yolunda sözde harcama yapmak amacıyla Allah'tan mülk isterler. Allah bol ihsanından mülk verdiğinde ise cimrilik yaparak yüz çevirirler;
Onlardan kimi de: "Andolsun, eğer bize bol ihsanından verirse gerçekten sadaka vereceğiz ve salihlerden olacağız" diye Allah'a ahdetmiştir. Onlara Kendi bol ihsanından verince ise, onunla cimrilik yaptılar ve yüz çevirdiler; onlar böyle sırt dönenlerdir. (Tevbe Suresi, 75-76)
Elçiye uymanın müminlere kayıp getirdiğini iddia ederler ancak Allah onların yalanlarını boşa çıkarır;
Kavminin önde gelenlerinden inkar edenler, dediler ki: "Andolsun, Şuayb'a uyacak olursanız, kuşkusuz kayba uğrayanlardan olursunuz." (Araf Suresi, 90)
Şuayb'ı yalanlayanlar, sanki orada 'hiç refah içinde yaşamamışlar' gibi oldular: Şuayb'ı yalanlayanlar, asıl büyük hüsrana uğradılar. (Araf Suresi, 92)
Münafıklar, Müslümanların mücadele içinde olmalarından vicdan azabı duyar, rahatsız olurlar; çünkü aşağılanmış olurlar. O nedenle kalben müthiş nefret ederler. Müslümanlara kötülük gelmesinden sevinç duyarlar, kendilerince Müslümanlar aleyhinde konuşurlar;
Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz. (Al-i İmran Suresi, 118)
Müslümanlar hakkında bilgi toplayıp yandaşlarına haber taşırlar. Müslümanların bilgi toplanacak hiçbir gizlisi olmadığı için iftiralar atarlar;
Sizinle birlikte çıksalardı, size 'kötülük ve zarardan' başka bir şey ilave etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi. İçinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır. Allah, zulmedenleri bilir. (Tevbe Suresi, 47)
Peygamberleri -haşa- elçiliğe lâyık görmezler. Ahmak münafıklara göre sadece kendileri lider olmaya layıktır. Her bir münafık kendisi baş olmak ister;
Onlara peygamberleri dedi ki: “Allah size Talut’u (melik olarak) gönderdi.” Onlar: “Biz hükümdarlığa, ona göre daha çok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yönetmek üzere) hükümdarlık (mülk) onun olabilir?” dediler. O (şöyle) demişti: “Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı. Allah, kime dilerse mülkünü verir; Allah (rahmeti ve gücü) geniş olandır, bilendir.” (Bakara Suresi, 247)
Münafık çok ahmaktır, Allah’ı eleştirirken Allah’ı inkâr ettiğini dahi bilmez. Peygamberimiz döneminde münafıklar “Muhammed fakir, yetim bir insan. Burada birçok zengin adam varken Allah niye ona elçilik veriyor ki, zengin biri İslam’ı daha iyi yayar” diyorlardı. Bunu söylerken Allah’ı eleştirip, inkâr ettiğini dahi kavrayamıyorlardı. (http://munafiklik.com/)
Ve dediler ki: “Bu Kur’an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?” Senin Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında maişetlerini aralarında Biz paylaştırdık ve onlardan bir bölümü (diğer) bir bölümünü ‘teshir etmesi için, bir bölümünü bir bölümü üzerinde derecelerle yükselttik. Rabbinin rahmeti toplayıp-yığdıklarından daha hayırlıdır. (Zuhruf Suresi, 31-32)
Münafıklar, Allah’ın peygamber ve elçilerini kendi beyinsiz kafalarıyla zayıf ve güçsüz görürler;
"Ey Şuayb" dediler. "Senin söylediklerinin çoğunu biz 'kavrayıp anlamıyoruz'. Doğrusu biz seni içimizde zayıf biri görüyoruz. Eğer yakın-çevren olmasaydı, gerçekten seni taşa tutar-öldürürdük. Sen bize karşı güçlü ve üstün değilsin." (Hud Suresi, 91)
Müslümanları, “bize gel” diye çağırıp elçinin yanından dağılmalarını isterler;
Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları (münafıkları) ve kardeşlerine: 'bize gelin' diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler. (Ahzab Suresi, 18)
Allah adına sürekli yemin ederek konuşur münafıklar. Ama yalancıdırlar, ahlâksızdırlar, lâf taşırlar. Allah onların aşağılık olduğunu haber verir;
Şunların hiçbirine itaat etme: yemin edip duran, aşağılık, alabildiğine ayıplayıp kötüleyen, söz getirip götüren (gizlilik içinde söz ve haber taşıyan), hayrı engelleyip sürdüren, saldırgan, olabildiğince günahkâr, Zorba-saygısız, sonra da kulağı kesik... (Kalem Suresi, 10-13)
İslam’a hizmet için şevkli değilken küfrî konularda münafıklar çok şevkli olurlar;
Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta ve haram yiyicilikte çabalarına hız kattıklarını görürsün. Yapmakta oldukları ne kötüdür. (Maide Suresi, 62)
Müslümanlara amansız bir kin duyarlar. Kinleri ağızlarından taşar. Kin ve öfkelerini yıllarca içlerinde biriktirmişlerdir;
Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz. Sizler, işte böylesiniz; onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz Kitab’ın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında "inandık" derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. de ki: "kin ve öfkenizle ölün." Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Al-i İmran Suresi, 118-119)
Müslümanlara, özellikle elçiye haset içindedirler. Elçinin etrafında kendisini seven insanlar olmasına, yediğine içtiğine giydiğine, hayatının her anına haset ederler;
Sana iyilik dokunursa bu onları fenalaştırır, bir musibet isabet edince ise: 'Biz önceden tedbirimizi almıştık' derler ve sevinç içinde dönüp giderler. (Tevbe Suresi, 50)
Müslümanların peygambere uydukları için zarar gördüklerini (hatta öldüklerini) iddia edecek kadar ahmaktırlar.
Onlar, kendileri oturup kardeşleri için: "eğer bize itaat etselerdi, öldürülmezlerdi" diyenlerdir. De ki: "Eğer doğru sözlüler iseniz, ölümü kendinizden savın öyleyse." (Al-i İmran Suresi, 168)
Haftaya devam edeceğim inşaAllah…
YORUMLAR