Sizi karanlıklardan nura çıkarması için kuluna apaçık ayetler indiren O'dur. Şüphesiz Allah, size karşı elbette şefkatli olandır, esirgeyendir. (Hadid Suresi, 9)
Kur’an, her yaştan ve her kültürden her insanın anlayabileceği, apaçık öğüttür. Kendisinde asla kuşkuya yer olmayan dosdoğru kitaptır. O, Peygamber gönderen, uyandıran, dirilten, Bâis olan Yüce Allah’ın, insanlığı “karanlıklardan nura çıkarması için indirdiği”, “apaçık ayetler” içeren, Katından sunduğu benzersiz kelâmıdır.
Kur’an; ruhları terbiye eden öğretmendir. Derin saygıyla içi titreyerek Rabbinden korkup sakınanların yol göstericisidir. Aydınlığı, estetiği ve güzelliği anlatır. O, Allah ile derin bağlantıyı, en zor anda aşkı ve muhabbeti diri tutan kitaptır.
Baktığımızda, Kuran’ın hak olduğu hemen anlaşılır. Samimiyetinden, anlatımdaki güzellikten Kur’an’ın hak kitap olduğu apaçıktır.
Kur’an, her okumada insana ve kâinata dair bir önceki okumamızdan farklı sırların önümüzde açıldığını hissettiğimiz tek kitaptır. Onu okuyan insan Allah'ın hikmetle yarattığı sayısız güzelliği, sarıp kuşattığı harikaları fark eder ve şuur kapısından içeriye girer.
Kur’an’ı çok iyi biliyor olsa da ayetleri tekrar tekrar okuduğunda, Allah’ın o ayetler ile insanın kalbine yerleştirdiği manâ gücü de sürekli artar. İmanda kararlı olan insan için bu durum hayatının sonuna kadar tekrar eder.
Hayatın olmazsa olmazıdır Kur’an. Su ve ışık olmadan maddi anlamda hayatını sürdüremeyen insanın, ruhunun ışığı ve suyudur.
Adetâ bir hastadan bahseder Allah. Kalplerinde hastalık olanlar için Kur’an ‘sinelerde olana şifa’dır. Her zehrin panzehiri O’dur. Allah, gönülden Kendisine yönelen samimi kullarının kalplerini şifaya kavuşturur, Kur’an ile onlara nurlu yollarını gösterir.
“Ey insanlar Rabbinizden size bir öğüt, sinelerde olanı bir şifa ve müminler için bir hidayet ve rahmet geldi. (Yunus Suresi, 52)
Kur’an’dan müminler için şifa ve rahmet olan şeyleri indiriyoruz. Oysa o zalimlere kayıplardan başkasını artırmaz. (İsra Suresi, 82)
De ki o iman edenler için bir hidayet ve bir şifadır. İman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve o (Kur’an) onlara karşı bir körlüktür. İşte onlara (sanki) uzak bir yerden seslenilir. (Fussilet Suresi, 44)
Hastanın doktora teslim olduğu gibi, insan da tedavide kararlıysa ve Kur’an’a teslim olursa kalbi şifaya kavuşacak demektir. Asıl konu insanın tedaviyi kabul etmesi, candan davranmasıdır.
Güçlü ışık, mâruz kalan gözleri kör ederken, Kur’an’ın kıyaslanamayacak güçteki ilahi ışığı göremeyen gözleri açar. İnsanların kalpleri imanla, ruhları da Kur’an ahlâkıyla nurlanır…
Kur’an’ı tam yaşayıp, o ahlâk ile hareket eden, vicdanına tam uyan insan, dünyanın en muhteşem varlığıdır, bir nimettir. Kur’an ahlâkını, Allah’ın rızasını arayan, Allah’tan korkan, bütün hayatını Allah’a adayan insan- erkek ya da kadın- derin sevilecek varlıktır. Allah onda ruhu tatmin eden özel bir güç meydana getirir.
Diğer taraftan, içi boş kütükler gibi kof insanlardan söz eder Kur’an. Ne yeşerir, ne meyve verir, hiçbir işe yaramaz, ruhsuz, ölü gibi kişilerdir onlar. Mümin ise Kur’an’ın ışığı ve suyu ile kökü sabit, dalları göklere uzanan, her zaman yemişini veren ağaç gibidir. Ağacın havayı temizlemesi gibi, Kur’an ile ruhunu besleyen mümin de dar ve sıkıntılı kalplere inşirah verir.
Kur’an’dan hiçbir şekilde uzak kalmamalı. Şeytan bahane çıkarmak için uğraşır; şu ya da bu bahaneyle Kur’an’dan uzak kalmak şeytanidir. Kur’an Müslüman’ın ruhudur, canıdır, kalbidir. Kalbi olmayan insan yaşayamaz. Kur’an’ı muhabbetle bağrına basmalı insan...
YORUMLAR