Gerçek anlamda iyi, şefkatli, merhametli olmak imanın getirdiği birer nimettir; birer güzelliktir. Özellikle merhamet duygusu, güzel ahlâkın kökenini oluşturur.
"Allah, kullarına karşı şefkatli olandır.” Allah’ın sıfatları, Kendisine yakın olan insanın üzerinde tecelli eder. Müminlerin şefkat ve merhameti Allah'ın merhametinin bir tecellisi olduğundan, Allah'ın hoşnutluğunu gözeten bir merhamet şeklidir. Merhametlerinde aldıkları ölçü, ayetleriyle zulmü ezen Kur'an'dır.
Bize sevgi, şefkat ve merhametin sanatını sevgili Peygamberimiz(asm) öğretir. Resûlullah(asm), etrafındaki kişilerin cehalet, art niyet, ön yargı, kötü ahlâk ya da zalimlik sebebiyle sergilediği kötü davranışlarına karşı, onları merhametle doğruya yönlendirme ve ıslah etme yolunu seçer.
Allah’ın İlâhi rahmetinin tecellilerini üzerinde taşıyan Peygamber(asm), "Merhamet etmeyene merhamet olunmaz" buyurur… Bir gün ashabına, “Bir anne sevgiyle öpüp kokladığı yavrusunu ateşe atar mı hiç?" diye sorar. Ve ilave eder; "hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ kullarına karşı annenin yavrusuna olan şefkatinden çok daha şefkatli ve merhametlidir.”
Cahiliye geleneklerini yıkar Resûlullah; çocuklarla alâkasını hiç kesmez, sık sık onlarla birlikte olur. Hepsine sevgi, şefkat, merhamet ve hatta hürmet gösterir. Yanında yetişen Enes(ra), Hz. Peygamberin kendisine nasıl merhametli davrandığını şöyle anlatır:
“Allah Resulü’ne 9–10 yıl hizmet ettim. Bir kere bana “Öf!” demedi. Yaptığım bir iş hakkında hiçbir zaman “Niçin böyle yaptın?”, yapmadığım iş hakkında ise “Şöyle yapsaydın ya!” ya da “Beceremedin, ne kötü yaptın!” dediğini duymadım. On yıl boyunca bir kere zorlanacağım bir iş vermedi. Bir işi beceremeyip zayi ettiğimde bana kızmadı, beni kınamadı. Hatta ailesinden biri bir konuda beni kınamak istediğinde onları engelleyerek: “Onu bırakın! Eğer öyle yapması takdir edilseydi mutlaka yapardı” buyururdu.”
Abdullah Bin Ömer çocukken bir seyahatte Peygamber(asm) ile birliktedir. Söz geçiremediği devesi yol boyunca birkaç kez Peygamber(asm)’ın önüne geçince, babası tarafından azarlanır.
Resûlûllah, çocuğu rahatlatmak için deveyi babasından satın alır. Ve Abdullah Bin Ömer’e; “Abdullah, deve artık senindir. Ona istediğin gibi binebilirsin” buyurur. (Buharî)
Sevgiyle büyütülen çocuğun hayata karşı çok daha güçlü duracağını biliriz ama sevgiyi göstermede ya da dile getirmede cimrilik ederiz. Ama merhamet Peygamberi(asm), minik kalplere, onların en fazla ihtiyaç duydukları şeyi; sevgiyi dağıtır, sokakta gördüğü çocukların şefkatle ellerini tutarak, “sizi çok seviyorum” der. O, çocukları sevgisinin gerçekliğine ikna etmek için yemin dahi eder: “Vallahi sizi çok seviyorum.”
Kızı Zeynep’in ölmek üzere olan oğlunu kucağına aldığında, kalbi merhametle dolar Peygamber(asm)’ın. Gözlerinden süzülen yaşları görüp, şaşkınlıkla, “Ey Allah’ın resulü, bu gözyaşı bu ağlama nedir?” diye soran sahabeye şöyle cevap verir; “Bu gözyaşı, Allah’ın merhametli kullarının gönüllerine koyduğu, Kendi rahmetinin bir eseridir. Cenab-ı Hak bu duyguyu, kullarından şefkatli gönüllere ihsan eder.”
Merhamet nefsi zorlar; merhamet etmek çaba ister, emek ister. Özellikle Deccal’in zulmünün en azgınlaştığı bu dönemde nefsin bencil arzularına kapılmamak lâzım. Kalbi karartan kin ve nefretten sıyrılmak lâzım. Samimi iman ediyorsak, Beled Suresi’nde buyrulduğu üzere sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak lâzım… Peygamberimiz (asm)’ın aydınlattığı yolda güzel ahlâk göstererek örnek olmak, insanları güzel ahlâka davet etmek, uyarmak, merhameti hatırlatmak lâzım.
Allah, O’nun kalpleri imana ısındıran ve Kur’an ahlâkına yaklaştıran sevgisini ve merhametini kalplerimize raptetsin, o “İlâhi rahmetin parıltısı” ile ruhlarımızı aydınlatsın.
Muhammed, Allah'ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kâfirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler... (Fetih Suresi, 29)
YORUMLAR