Allah, üç ayların başında, "Bizi Ramazan'a da eriştir" duamıza bu sene de icabet etti; ruhumuzu dinlendiren, zihnimizi arındıran, huzurumuzu katlayan, merhametimizi artıran Ramazan'a ulaştık. Ramazan ayı, Allah’a yakınlaşma ayıdır.
Oruç ibadetinin müminler için birçok hikmeti vardır. Allah için yaptığı bu ibadet, insanın manevi bir güç yaşamasına ve güzel ahlak özellikleri kazanmasına vesile olur.
Oruç sadece yeme- içmeyi terk etmek değil, çirkin davranışları ve çirkin söz söylemeyi bırakmak, çirkin utanmazlıklardan sakınmaktır. İnsanı, çirkin olana yönlendiren nefsin boyunduruğundan kurtulmaktır.
Oruç tutan insan, Allah’ın beğendiği davranışlar sergilemeye, nefsinin tutkularından sakınmaya çalışır. Şeytana karşı dikkatli ve şuurludur, vicdanının doğruyu fısıldayan sesine kulak verir. Derin Allah korkusu ve sevgisi, Allah’ın sınırlarını koruma konusunda titizlik göstermesine sebep olur.
Nefis için terbiye vesilesidir Ramazan. Özellikle bu ayda Allah’ın hoşnutluğunu kaybedecek bir davranışta bulunmaktan ve nefsin sınır tanımaz kötülüklerinden sakınır. Hayır düşünür ve salih amellerde bulunur. Allah’ın gizlinin gizlisini ve içindekini de bildiğini kavramış olduğundan, bu ahlak özelliklerinden hiçbir durumda taviz vermemeye çalışır. Bu özel nefis terbiyesinin nimetlerinden hayatı boyunca yararlanır. Aczini görür, manevi derinlik kazanır.
"Oruç tutun, sıhhat bulasınız" buyuruyor Peygamber(asm). Sadece bedensel sıhhat kazandırmaz oruç. Ruhumuz da sıhhate kavuşur, kalbimiz arınır, temizlenir.
İmtihan gereği zayıf yaratılmıştır insan; uykusu gelir, acıkır, yorulur… Kişi, kendisindeki zayıflıklara karşı iradesini kullanarak Allah'ın emri üzere hareket eder. Zaaflarını yenerek Allah’ın hoşnutluğu amacıyla kendini kontrol edebilen insan, ruh terbiyesinin ilk adımını atmıştır. Bu nedenle namaz, oruç ve diğer tüm ibadetleri gereği gibi yerine getirmesi, kişinin imanının derinleşmesine vesile olur.
Peygamberimiz(asm), müminlerin sahip olması gereken güzel ahlâkın önemini, “Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim ki cennete sadece güzel ahlak sahipleri girer” buyurarak haber veriyor. Müminler bu üstün ahlak özelliklerine sahip olmak için gayret gösterir ve güzel özelliklerini gördüklerinde birbirlerine cenneti hatırlatırlar.
Günlük hayatımızdaki eylemler ancak Allah’ın hoşnutluğu gözetilerek yapılırsa hikmetlidir ve ‘salih amel’dir. İnsan, muhtaçlara çok büyük yardımlar yapıyor olabilir. Ancak yaptığı işleri, diğer insanların kendisi hakkında güzel şeyler düşünmeleri için, gösteriş amacıyla yapıyorsa kişi yanılgıdadır. Amaç yalnızca Allah rızası olmalıdır.
Allah'ın sevgisini ve rızasını kazandıracak, O’na yaklaştıracak bir ibadet de Allah'ı ve dinini anlatmak, Kur’an ayetlerini hatırlatıp öğüt vermek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaktır. Bunların hepsi iyiliğe çağrıdır, en hayırlı, en güzel sözlerdir ve ibadettir. Unutulmamalıdır ki; Güzel söz O'na yükselir, salih amel de onu yükseltir.” (Fatır Suresi, 10)
Boş sözlere dalmak ya da boş işlerle oyalanmak, dinden uzak kişilerde sık görülen bir davranış özelliğidir. Kur’an, iman edenleri tarif ederken, "Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir." (Müminun Suresi, 3) buyuruyor. Dünyevi küçük çıkarlar dışında büyük idealleri olmayan kişiler bu hataya sıklıkla düşebilirler. Hayatını Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya adamayan bir insanın, bütün gününü yararsız programlar izleyerek televizyon karşısında geçirmesi, uzun ve amaçsızca telefonda konuşması, arkadaşlarıyla saatlerce dedikodu yapması sık rastlanan durumlardır. Ancak Ramazan’ın manevi havası sebebiyle, birçok insan zamanını boşa harcama konusunda daha dikkatli olur.
Ramazan arınma ayıdır. Vererek bereketlenme ayıdır. Gelirinin ‘ihtiyaçtan artakalanı’ ne kadarsa içinde bir sıkıntı hissetmeden ihtiyaç sahiplerine veren mümin, bunu Allah’a yakınlaşmak için yapar. Vicdanını kullanarak samimiyetle yapılan infak, Rabbimiz katında gerçekten bir yakınlaşma vesilesidir:
“… Onlar Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve infak ettiğini Allah katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve bağışlama dileklerine (bir yol) sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları kendi rahmetine sokacaktır…” (Tevbe Suresi, 99)
Ramazan, müminlerin daha çok düşünüp tefekkür etmelerine vesile olur. Tefekkür etmek de insanın Allah’a yakınlaşmasına bir yoldur. İnsan ancak evreni, yaratılmış canlı- cansız varlıkların tasarımlarını ve muhteşem sistemlerini araştırarak, üzerlerinde derin düşünerek Allah’ın kudretini gereği gibi takdir edebilir.
Mümin ne iş yapıyor olursa olsun Allah'ı zikretmeyi, ölümü, ahireti ve hesap gününü düşünmeyi unutmaz. Allah’ı anmak, insanı kötülüklerden arındıran, kalbe huzur ve güven veren, ahirette de gerçek kurtuluşa götüren en önemli yollardan biridir.
Kur’an’da, “İnsanlardan kimi, Allah'a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır.” (Hac Suresi, 11) buyrulur ve dünyevi çıkarları nedeniyle bir ucundan ibadet eden kişilerin uğrayacakları kayıp haber verilir. Samimi inananlar ise özellikle Ramazan ile birlikte kulluk bilincini daha fazla hisseder, ibadetlerini gereği gibi yapmada ciddi çaba gösterirler.
Bu söz ettiklerim yalnızca Ramazan ayına özel ibadetler ve güzel davranışlar olmamalı. Hiçbir çıkar beklemeden yalnızca Allah rızasını arama, O’nun sınırlarını koruma konusunda sadık ve kararlı olmalıyız. Aksi halde ‘Allah’a bir ucundan ibadet eden’ kişilerin durumuna düşebiliriz. Bu tehlikeye karşı dikkatli olmak, adımlarımızı, “Allah’ı mı razı ederim yoksa şeytanı mı memnun ederim?” düşüncesiyle atmak ve her zaman vicdanı tam kapasitede kullanmak lâzım.
Oruç nefsi arındırır, tüm organlarımızın terbiye eder. Böylece insanı şeytandan uzaklaştırır, Allah’a yakınlaştırır. Allah, Ramazan ayını düşünme ve sevgi gücümüzün, derinliğimizin artmasına, ufkumuzun genişlemesine vesile kılsın. Dostluk, muhabbet, şefkat ve koruma duygularımızı güçlendirsin. Ruhlarımızı kinden, nefretten arındırsın. Kalplerimizi birleştirsin.
Elif E. Bayraktar
Oruç ibadetinin müminler için birçok hikmeti vardır. Allah için yaptığı bu ibadet, insanın manevi bir güç yaşamasına ve güzel ahlak özellikleri kazanmasına vesile olur.
Oruç sadece yeme- içmeyi terk etmek değil, çirkin davranışları ve çirkin söz söylemeyi bırakmak, çirkin utanmazlıklardan sakınmaktır. İnsanı, çirkin olana yönlendiren nefsin boyunduruğundan kurtulmaktır.
Oruç tutan insan, Allah’ın beğendiği davranışlar sergilemeye, nefsinin tutkularından sakınmaya çalışır. Şeytana karşı dikkatli ve şuurludur, vicdanının doğruyu fısıldayan sesine kulak verir. Derin Allah korkusu ve sevgisi, Allah’ın sınırlarını koruma konusunda titizlik göstermesine sebep olur.
Nefis için terbiye vesilesidir Ramazan. Özellikle bu ayda Allah’ın hoşnutluğunu kaybedecek bir davranışta bulunmaktan ve nefsin sınır tanımaz kötülüklerinden sakınır. Hayır düşünür ve salih amellerde bulunur. Allah’ın gizlinin gizlisini ve içindekini de bildiğini kavramış olduğundan, bu ahlak özelliklerinden hiçbir durumda taviz vermemeye çalışır. Bu özel nefis terbiyesinin nimetlerinden hayatı boyunca yararlanır. Aczini görür, manevi derinlik kazanır.
"Oruç tutun, sıhhat bulasınız" buyuruyor Peygamber(asm). Sadece bedensel sıhhat kazandırmaz oruç. Ruhumuz da sıhhate kavuşur, kalbimiz arınır, temizlenir.
İmtihan gereği zayıf yaratılmıştır insan; uykusu gelir, acıkır, yorulur… Kişi, kendisindeki zayıflıklara karşı iradesini kullanarak Allah'ın emri üzere hareket eder. Zaaflarını yenerek Allah’ın hoşnutluğu amacıyla kendini kontrol edebilen insan, ruh terbiyesinin ilk adımını atmıştır. Bu nedenle namaz, oruç ve diğer tüm ibadetleri gereği gibi yerine getirmesi, kişinin imanının derinleşmesine vesile olur.
Peygamberimiz(asm), müminlerin sahip olması gereken güzel ahlâkın önemini, “Ruhumu kudret altında tutan Allah'a yemin ederim ki cennete sadece güzel ahlak sahipleri girer” buyurarak haber veriyor. Müminler bu üstün ahlak özelliklerine sahip olmak için gayret gösterir ve güzel özelliklerini gördüklerinde birbirlerine cenneti hatırlatırlar.
Günlük hayatımızdaki eylemler ancak Allah’ın hoşnutluğu gözetilerek yapılırsa hikmetlidir ve ‘salih amel’dir. İnsan, muhtaçlara çok büyük yardımlar yapıyor olabilir. Ancak yaptığı işleri, diğer insanların kendisi hakkında güzel şeyler düşünmeleri için, gösteriş amacıyla yapıyorsa kişi yanılgıdadır. Amaç yalnızca Allah rızası olmalıdır.
Allah'ın sevgisini ve rızasını kazandıracak, O’na yaklaştıracak bir ibadet de Allah'ı ve dinini anlatmak, Kur’an ayetlerini hatırlatıp öğüt vermek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaktır. Bunların hepsi iyiliğe çağrıdır, en hayırlı, en güzel sözlerdir ve ibadettir. Unutulmamalıdır ki; Güzel söz O'na yükselir, salih amel de onu yükseltir.” (Fatır Suresi, 10)
Boş sözlere dalmak ya da boş işlerle oyalanmak, dinden uzak kişilerde sık görülen bir davranış özelliğidir. Kur’an, iman edenleri tarif ederken, "Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir." (Müminun Suresi, 3) buyuruyor. Dünyevi küçük çıkarlar dışında büyük idealleri olmayan kişiler bu hataya sıklıkla düşebilirler. Hayatını Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya adamayan bir insanın, bütün gününü yararsız programlar izleyerek televizyon karşısında geçirmesi, uzun ve amaçsızca telefonda konuşması, arkadaşlarıyla saatlerce dedikodu yapması sık rastlanan durumlardır. Ancak Ramazan’ın manevi havası sebebiyle, birçok insan zamanını boşa harcama konusunda daha dikkatli olur.
Ramazan arınma ayıdır. Vererek bereketlenme ayıdır. Gelirinin ‘ihtiyaçtan artakalanı’ ne kadarsa içinde bir sıkıntı hissetmeden ihtiyaç sahiplerine veren mümin, bunu Allah’a yakınlaşmak için yapar. Vicdanını kullanarak samimiyetle yapılan infak, Rabbimiz katında gerçekten bir yakınlaşma vesilesidir:
“… Onlar Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve infak ettiğini Allah katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve bağışlama dileklerine (bir yol) sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları kendi rahmetine sokacaktır…” (Tevbe Suresi, 99)
Ramazan, müminlerin daha çok düşünüp tefekkür etmelerine vesile olur. Tefekkür etmek de insanın Allah’a yakınlaşmasına bir yoldur. İnsan ancak evreni, yaratılmış canlı- cansız varlıkların tasarımlarını ve muhteşem sistemlerini araştırarak, üzerlerinde derin düşünerek Allah’ın kudretini gereği gibi takdir edebilir.
Mümin ne iş yapıyor olursa olsun Allah'ı zikretmeyi, ölümü, ahireti ve hesap gününü düşünmeyi unutmaz. Allah’ı anmak, insanı kötülüklerden arındıran, kalbe huzur ve güven veren, ahirette de gerçek kurtuluşa götüren en önemli yollardan biridir.
Kur’an’da, “İnsanlardan kimi, Allah'a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır.” (Hac Suresi, 11) buyrulur ve dünyevi çıkarları nedeniyle bir ucundan ibadet eden kişilerin uğrayacakları kayıp haber verilir. Samimi inananlar ise özellikle Ramazan ile birlikte kulluk bilincini daha fazla hisseder, ibadetlerini gereği gibi yapmada ciddi çaba gösterirler.
Bu söz ettiklerim yalnızca Ramazan ayına özel ibadetler ve güzel davranışlar olmamalı. Hiçbir çıkar beklemeden yalnızca Allah rızasını arama, O’nun sınırlarını koruma konusunda sadık ve kararlı olmalıyız. Aksi halde ‘Allah’a bir ucundan ibadet eden’ kişilerin durumuna düşebiliriz. Bu tehlikeye karşı dikkatli olmak, adımlarımızı, “Allah’ı mı razı ederim yoksa şeytanı mı memnun ederim?” düşüncesiyle atmak ve her zaman vicdanı tam kapasitede kullanmak lâzım.
Oruç nefsi arındırır, tüm organlarımızın terbiye eder. Böylece insanı şeytandan uzaklaştırır, Allah’a yakınlaştırır. Allah, Ramazan ayını düşünme ve sevgi gücümüzün, derinliğimizin artmasına, ufkumuzun genişlemesine vesile kılsın. Dostluk, muhabbet, şefkat ve koruma duygularımızı güçlendirsin. Ruhlarımızı kinden, nefretten arındırsın. Kalplerimizi birleştirsin.
Elif E. Bayraktar
YORUMLAR