ELİF NİSA

ELİF NİSA

[email protected]

Parmak İzi

05 Nisan 2020 - 15:52

Evrimciler, doğada bir evrim başlatarak canlıya ihtiyaç duyduğu yeni özellikler ilave eden bir mekanizma olduğunu iddia ederler. "Tabiat Ana", "Doğa" gibi isimler verdikleri bu hayal ürünü mekanizma, evrimcilerin sahte ilahı olan "tesadüf"tür. Onlara göre tesadüf, zaman ile birlikte akla gelebilecek her şeyi, muhteşem komplekslikte olan her sistemi meydana getirebilir. Oysa ne doğanın ne de tesadüflerin canlı yaratmak ya da canlıları geliştirmek gibi bir gücü yoktur. 

Evrimci literatür bilim dışı, mantığa uygun olmayan sayısız hayali senaryoyla doludur. Bu senaryolara göre herhangi bir gün bir canlı aniden bir ihtiyacına yönelik olarak daha mükemmel organlara sahip olacak şekilde evrimleşebilir. Hikayelerin sebebi ve sonucu vardır ancak "nasıl?" sorusuna evrimciler asla cevap veremezler. Çünkü “nasıl” sorusu kanıt ister. Yaratılışın kanıtı olan milyonlarca fosil varken, evrimcilerin ellerinde bu “nasıl”a kanıt olabilecek tek bir fosil yoktur. Kolun kanada, solungacın akciğere, ter bezlerinin süt bezlerine nasıl dönüştüğü ve bunlar gibi yüzlerce soru, 150 yıldır cevabını bulamamıştır. 

Evrim, tüm evreni ve canlılığı yarattığını iddia ettiği tesadüfü ilahî bir akıl gibi sunar. Tesadüf, bütün insanların aklından daha üstün akla sahip muhteşem bir dehadır(!) 

Evrim teorisyenleri, insanları kendi sahte ilahlarına inandırmak için adeta bir büyü metodu geliştirmişlerdir. Bu yönteme göre tesadüflerin hayali yetenekleri, bilimsel terimler kullanılarak anlatılır. Her canlının evrim süreci tesadüflerin oluşturduğu mucizevi aşamalarla doludur. Yalanları, daha ilk canlı hücrenin nasıl oluştuğu sorusuna verdikleri cevapla başlar: “İlk canlı hücre, bir çamur birikintisi içinde mucizevi bir şekilde kendiliğinden ortaya çıktı.”

Evrimcilere göre evrenin yaklaşık 15 milyar yıl önce, sonsuz yoğunlukta ve sıfır hacimdeki tek bir noktada meydana gelen büyük bir patlama (Big Bang) ile ortaya çıkışı mucizevî bir şekilde-tesadüfen-olmuştur. Evrendeki 300 milyara yakın galaksi ve bizim galaksimiz olan Samanyolu dahil tüm galaksilerdeki yaklaşık 300’er milyar yıldız mucizevi bir şekilde -tesadüfen- oluşmuştur. Ve tüm bu gök cisimlerinin hem kendi etraflarında, hem de bağlı oldukları sistemlerle dönerken ve hatta bazen birbirlerinin içinden geçerken mucizevi bir şekilde çarpışmamaları da tesadüfler nedeniyledir.  

Evrimcilere göre insanın oluşumu sırasında babadan gelen 250 milyon spermden yalnızca 1000 kadarının yumurta hücresine ulaşması, ancak yarım tuz tanesi büyüklüğündeki yumurtanın spermlerin sadece birini kabul etmesi, diğer spermleri uzaklaştırmak için mucizevi bir şekilde elektrik yükünü değiştirmesi -tesadüf-tür. Yine insan vücudunda her biri dev bir fabrika gibi çalışan ve her birinde 200 bin çeşit ürün üretilen 100 trilyon hücre de mucizevi bir şekilde -tesadüfen- oluşmuştur. 

Peki bu denli büyük güce, akla ve bilince sahip(!) olan tesadüfler, neden mucizevi bir şekilde birbirinin aynı olan iki parmak izi yaratamazlar?.. 

Tek yumurta ikizleri de dahil, her insanın parmak izi kendine özeldir. Yani her insanın kimliği bugün kullanılan barkod sistemine benzer şekilde parmak uçlarında şifrelenmiştir. 

Doğum öncesi cenin üzerinde son şeklini alan parmak izi, kalıcı yara olması dışında insanın ömrü boyunca sabit kalır.  İşte bu yüzden her insanın kendine özel önemli bir 'kimlik kartı'dır. 19. yüzyılın sonlarına doğru keşfedilen bu özelliği Kur'an 1400 yıl önce haber verir. İnsanları ölümden sonra diriltmenin Allah için çok kolay olduğu anlatılırken, insanların parmak uçlarından söz edilir:

Evet; onun parmak uçlarını dahi derleyip-(yeniden) düzene koymaya güç yetirenleriz. (Kıyamet Suresi, 4) 

Konuyu araştırırken evrimci bir sitede okuduğum şu ifadelerdeki Darwinist mantık çöküntüsüne sizin de şahit olmanızı isterim;

“İki insanın parmak izi birbirinden farklı olmak zorunda değildir! Ama benzerlik olasılığının insan popülasyon büyüklüğüne nazaran daha küçük olmasından ötürü, neredeyse hiçbir zaman böyle bir denkliğe rastlanmaz. Ancak bu, iki kişinin parmak izinin aynı olamayacağı anlamına gelmez ki birkaç sefer bu duruma rastlanmıştır da... Ayrıca, parmak izlerinin farklı olmasının kişilerin ayırt edilmesiyle doğrudan bir alakası yoktur. Parmak izlerinin farklı olmasının ana nedeni, bir miktar genetik, büyük miktarda ise rastlantısal gelişen uç nokta yüzeyleridir. Rastgele yere fırlatılan iki örtüsünün mikron düzeyinde birebir aynı şekilde buruşamıyor olmasıyla, parmak izlerimizin farklı şekillerde oluşması arasında hiçbir fark yoktur.”

Kendilerine sormak gerekiyor. Şu cümlelere kendiniz inanıyor musunuz? Bilimsel bir yönü var mı?  Mantıklı bir yönü var mı? Evrim teorisi kökten yıkılmış; ‘insanın evrim süreci’ bir yana henüz ceninin parmak uçları aşamasında yıkılmış. Bunlar, zorlama ifadelerle yaratılışın iddialarını çürütme çabası sadece.

Tesadüf, deneme yanılma yoluyla en doğruyu bulamaz, tasarım yapamaz, tedbir alamaz. Şuursuz, bilinçsiz tesadüfler hiçbir şey yaratamaz. Yeryüzündeki muhteşem çeşitliliğin tesadüfler sonucu meydana geldiğini düşünmek mantık dışıdır, akıl dışıdır,  bilim dışıdır, akledememektir.

150 yıldır insanlığı etkisi altına alarak Allah’ı inkâra sürükleyen bu Deccalî büyü, bilime “rağmen” halâ savunulmaya devam ediyor. Ancak Deccal’in bugün içine düştüğü tuzak dehşetlidir. Tesadüflerin ne denli akılsızca bir iddia olduğunu artık birçok insan görmüştür. Oyun deşifre olmuştur.

Evrimciler, yaratılışın kanıtlarını görmezden geliyor, Allah'ın apaçık varlığını kabul etmemek için ilâh edindikleri tesadüf açmazının girdabında kuşku içinde sürüklenip duruyorlar.

Ya, Biz ilk yaratılışta güçsüz mü düştük? Hayır, onlar 'karmaşık bir kuşku' içindedirler. (Kaf Suresi, 15)

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum