Özü doğru olanın, sözü de doğru olduğu gibi, sözü doğru kişi özü de doğru olandır. Samimiyet, ağzın söylediğini, kalbin ve beynin onaylamasıdır.
Dış görünüşüne göre insanları değerlendirme mantığı var; bu çok yanlış ama çok yaygın. Bunu kullanan samimiyetsizler, şeytanın da yardımı üzerlerinde olan çok zeki kişiler. Sahte insanlar münafık tıynetlidir: şeytani bir zekâ ve şeytani bir ustalığa sahiptirler. Toplumda bu sahteliği anlamayanları adeta hipnotize ediyorlar.
Bu sahte, yapmacık ve akılsızca hareketlerden çoğu insan nefret ediyor ama sezdirmiyor ya da anlamazdan geliyor. Kısacası çok kötü bir tiyatro oyunu oynanıyor herkesin canı yanıyor ama o kötü tiyatro senelerdir aynen devam ediyor.
Samimiyetsizlik, Kur'an ahlakından uzak bir yaşamda ortaya çıkıyor. Yapmacık kişi, karşısındaki insanı etkilemek ve memnun edebilmek için içinden gelmediği halde, onun istediği şekilde davranmaya ve konuşmaya çalışıyor. Her insanın yapısı ve beğenileri birbirinden çok farklı olduğundan her bir insan için ayrı bir görünüm, ayrı bir davranış sergiliyor. Samimi insan ise kişiye göre davranmaz; onun davranışları doğal ve içtendir.
İnsanın güvenilir olduğunu göstermesi çok önemli. Sahtekârlık olunca insanlar birbirinden çekiniyor. Tanımadığı birine insan güvenebilir mi? Güven vermeye çalışacağına, menfaati için sahte ve samimiyetsiz davranışlarla şirin görünmeye çalışıyor. O, tehlikenin boyutunu daha da artırıyor.
Allah, Hud Suresi, 5. Ayette, “Onlar gizlenmek için göğüslerini büker (Hak'tan kaçınıp yan çizer)ler” yani “sahtekârlık yaparlar” buyuruyor. Ve uyarıyor bizi; “Haberiniz olsun onlar, örtülerine büründükleri zaman, O, gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bilir.” Örtülerine yani maskelerine bürünerek kendilerini sezdirmediklerini zannediyorlar. Ancak Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. Allah, onların içlerindeki gizli münafıkane, sahtekârca duyguları veya samimiyetsizliklerini; hepsini biliyor.
Samimiyetin kuşkusuz bir merkezi vardır; Allah sevgisinden kaynak bulur. Ancak belli bir çapı, bir sınırı yoktur. Samimiyet, insanı adeta yaşadığı kapalı kutunun içinden çıkarır.
Samimi insan Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla yola çıktığında, Rabbimiz o kişiye zaten güç ve imkân verecek, onu destekleyecektir. Ancak bu, Allah’ın gücünü gereği gibi takdir edemeyen ve kalbindeki sinsi şeytani hastalığın açığa çıkmasıyla mazeretler üreten samimiyetsiz kişinin kavrayamadığı bir gerçektir.
Kalbinde olmadığı halde, “Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik” (Bakara Suresi, 8) diyerek kendilerini tam bir Müslüman olarak gösteren kişiler için aynı ayetin devamında, “Oysa inanmış değillerdir” buyuruyor Allah. Ahmak kafalarıyla Allah’ı ve iman edenleri aldattıklarını zannederler. Ancak Allah, yalanlarını ortaya çıkarır.
Kirli ve samimiyetsiz ruhunun karanlığı yüzüne yansıyor olsa da bu sinsi ve gizli kişileri net olarak teşhis etmek zordur. O halde onları nasıl tanıyacağız?
Kimi zaman, müminlere karşı açıkça tavır koymasıyla, fitneye balıklama dalmasıyla, fitne çıkarması ve yaygınlaştırmasıyla. Ve Müslümanların dağılmaları için gayret etmesi, onların içinde yaşayıp gerçekte din düşmanı inkârcılarla ittifak ederek saldırmasıyla...
Allah sevgisini kalbinde taşıyan insan, Kur'an'a da Müslümanlara da samimiyetle yaklaşır. Hükümlerine kesin bilgiyle iman eder; "bir ucundan" değil, Rabbine gönülden ibadet ve kulluk eder.
Samimi insan, çıkarlarına ters de olsa her durumda vicdanından yanadır. Bunu yaparken içinde bir baskı hissetmez. Allah, kulunun vicdanına sürekli ilham eder.
Kur'an'da, "kalbinde hastalık olanlar" şeklinde tanımlanan kişiler, ağızlarıyla söyledikleri kalplerindekinden farklı olan samimiyetsiz insanlardır. Akıllarını beğenirler; makul, dengeli ve tutarlı değillerdir. Kalplerdeki hastalığın tedavisi ise Kur'an ve samimiyettir.
Bugün insanların en büyük sorunlarından biri samimi imanı yaşamamak. Allah’a gereği gibi iman etmek, ahirete, Cennete, Cehenneme, meleklere, kitaplara, kadere kesin bilgiyle inanmak... Çünkü kişinin ibadet ve kulluğu, samimi imanla Allah Katında değer kazanır. Sahte insanlar hakkında, “Bütün yapıp ettikleri boşa gitmiştir” buyuruyor Allah ve bizden kesin, sahici, samimi ve derin iman istiyor.
Dünya hayatında samimiyetsizlikle sürekli karşılaşıyoruz. Cennet ehli ise samimidir, boş konuşmaz, doğru sözlüdür. Kur'an'da, “Onda boş bir söz işitmezler; sadece selam (ı işitirler)...(Meryem Suresi, 62) buyuruyor Allah. İnsan samimiyse ruhu açılır, ruhları açar; samimiyet ruhlara şifadır.
Elif E. Bayraktar
Dış görünüşüne göre insanları değerlendirme mantığı var; bu çok yanlış ama çok yaygın. Bunu kullanan samimiyetsizler, şeytanın da yardımı üzerlerinde olan çok zeki kişiler. Sahte insanlar münafık tıynetlidir: şeytani bir zekâ ve şeytani bir ustalığa sahiptirler. Toplumda bu sahteliği anlamayanları adeta hipnotize ediyorlar.
Bu sahte, yapmacık ve akılsızca hareketlerden çoğu insan nefret ediyor ama sezdirmiyor ya da anlamazdan geliyor. Kısacası çok kötü bir tiyatro oyunu oynanıyor herkesin canı yanıyor ama o kötü tiyatro senelerdir aynen devam ediyor.
Samimiyetsizlik, Kur'an ahlakından uzak bir yaşamda ortaya çıkıyor. Yapmacık kişi, karşısındaki insanı etkilemek ve memnun edebilmek için içinden gelmediği halde, onun istediği şekilde davranmaya ve konuşmaya çalışıyor. Her insanın yapısı ve beğenileri birbirinden çok farklı olduğundan her bir insan için ayrı bir görünüm, ayrı bir davranış sergiliyor. Samimi insan ise kişiye göre davranmaz; onun davranışları doğal ve içtendir.
İnsanın güvenilir olduğunu göstermesi çok önemli. Sahtekârlık olunca insanlar birbirinden çekiniyor. Tanımadığı birine insan güvenebilir mi? Güven vermeye çalışacağına, menfaati için sahte ve samimiyetsiz davranışlarla şirin görünmeye çalışıyor. O, tehlikenin boyutunu daha da artırıyor.
Allah, Hud Suresi, 5. Ayette, “Onlar gizlenmek için göğüslerini büker (Hak'tan kaçınıp yan çizer)ler” yani “sahtekârlık yaparlar” buyuruyor. Ve uyarıyor bizi; “Haberiniz olsun onlar, örtülerine büründükleri zaman, O, gizli tuttuklarını da, açığa vurduklarını da bilir.” Örtülerine yani maskelerine bürünerek kendilerini sezdirmediklerini zannediyorlar. Ancak Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. Allah, onların içlerindeki gizli münafıkane, sahtekârca duyguları veya samimiyetsizliklerini; hepsini biliyor.
Samimiyetin kuşkusuz bir merkezi vardır; Allah sevgisinden kaynak bulur. Ancak belli bir çapı, bir sınırı yoktur. Samimiyet, insanı adeta yaşadığı kapalı kutunun içinden çıkarır.
Samimi insan Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak amacıyla yola çıktığında, Rabbimiz o kişiye zaten güç ve imkân verecek, onu destekleyecektir. Ancak bu, Allah’ın gücünü gereği gibi takdir edemeyen ve kalbindeki sinsi şeytani hastalığın açığa çıkmasıyla mazeretler üreten samimiyetsiz kişinin kavrayamadığı bir gerçektir.
Kalbinde olmadığı halde, “Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik” (Bakara Suresi, 8) diyerek kendilerini tam bir Müslüman olarak gösteren kişiler için aynı ayetin devamında, “Oysa inanmış değillerdir” buyuruyor Allah. Ahmak kafalarıyla Allah’ı ve iman edenleri aldattıklarını zannederler. Ancak Allah, yalanlarını ortaya çıkarır.
Kirli ve samimiyetsiz ruhunun karanlığı yüzüne yansıyor olsa da bu sinsi ve gizli kişileri net olarak teşhis etmek zordur. O halde onları nasıl tanıyacağız?
Kimi zaman, müminlere karşı açıkça tavır koymasıyla, fitneye balıklama dalmasıyla, fitne çıkarması ve yaygınlaştırmasıyla. Ve Müslümanların dağılmaları için gayret etmesi, onların içinde yaşayıp gerçekte din düşmanı inkârcılarla ittifak ederek saldırmasıyla...
Allah sevgisini kalbinde taşıyan insan, Kur'an'a da Müslümanlara da samimiyetle yaklaşır. Hükümlerine kesin bilgiyle iman eder; "bir ucundan" değil, Rabbine gönülden ibadet ve kulluk eder.
Samimi insan, çıkarlarına ters de olsa her durumda vicdanından yanadır. Bunu yaparken içinde bir baskı hissetmez. Allah, kulunun vicdanına sürekli ilham eder.
Kur'an'da, "kalbinde hastalık olanlar" şeklinde tanımlanan kişiler, ağızlarıyla söyledikleri kalplerindekinden farklı olan samimiyetsiz insanlardır. Akıllarını beğenirler; makul, dengeli ve tutarlı değillerdir. Kalplerdeki hastalığın tedavisi ise Kur'an ve samimiyettir.
Bugün insanların en büyük sorunlarından biri samimi imanı yaşamamak. Allah’a gereği gibi iman etmek, ahirete, Cennete, Cehenneme, meleklere, kitaplara, kadere kesin bilgiyle inanmak... Çünkü kişinin ibadet ve kulluğu, samimi imanla Allah Katında değer kazanır. Sahte insanlar hakkında, “Bütün yapıp ettikleri boşa gitmiştir” buyuruyor Allah ve bizden kesin, sahici, samimi ve derin iman istiyor.
Dünya hayatında samimiyetsizlikle sürekli karşılaşıyoruz. Cennet ehli ise samimidir, boş konuşmaz, doğru sözlüdür. Kur'an'da, “Onda boş bir söz işitmezler; sadece selam (ı işitirler)...(Meryem Suresi, 62) buyuruyor Allah. İnsan samimiyse ruhu açılır, ruhları açar; samimiyet ruhlara şifadır.
Elif E. Bayraktar
YORUMLAR