Büşra Kayıkçı; çok yönlü bir piyanist, iç mimar ve ressam. Yetenekli bir kardeşimiz ve yeteneklerinin meyvesini de çok güzel bir şekilde alıyor.
Geçtiğimiz günlerde Twitter'da 27. İstanbul Caz Festivali Genç Caz kategorisi finalisti olarak seçildiğini duyurduğu tweet’inin altındaki heyecanını ve hevesini kursağında bırakan çirkin yorumları hayretle okudum. İnsanların bu kadar çirkinleşebileceğine inanamadım. Sebebi de Büşra’nın başörtüsüne ‘rağmen’ müzikle uğraşıyor olmasıydı.
Paylaşımının altına takdir ettiğime dair bir yorum yazdım. “Müslümanlar, İslam'ı Kur’an'a göre yaşarken modern, estetik sahibi ve kültürlü insanlardı. Ne zaman bağnazlık İslam âlemine hâkim oldu sanata, bilime ve kadına bir karşıtlık başladı. Kur’an dışı hurafeler temizlenmeden de bu durum düzelmez. Kutluyorum" şeklinde bir tweet attım.
Yazdım yorumu ama ne ‘kafayı yediğim’ kaldı, ne sapkınlığım, ne şerefsizliğim kaldı, ne hadis inkârcılığım. Edilen küfürleri yazmıyorum bile.
O gün yaşanan ve benzer birçok yanlış örnek sebebiyle, ‘Müslüman’ denilince katı, sevgisiz, sanattan anlamayan, bilimi dışlayan, modernlikten uzak bir insan modeli algılanıyor. Bu da dünya genelinde insanları İslam’a soğuk bakmaya yönelten sebeplerden biri. Şu sözleri bir ‘din adamı’ndan işitmiştim mesela;
“Müzik neden haram kılınmıştır, neden caiz değildir. Çünkü müzikte uyuşturucu kabiliyeti vardır. İslam’da bütün uyuşturucular yasaklanmıştır. Müzik de uyuşturuculardan bir tanesidir…”
Bu insanlar müziğin psikolojik rahatsızlıklar üzerindeki tedavi edici etkisini de bilmiyorlar muhtemelen. Örneğin Osmanlı döneminde, müzikle tedavi en parlak dönemlerinden birini yaşamıştı. Orta çağda ve batılı ülkelerde ruhlarına şeytan girdiği gerekçesiyle akıl hastaları insanlık dışı ağır işkencelere maruz bırakılırken, bilimsel çalışmaları ile ruh hekimliği alanında çağdaşlarına göre yüksek düzeye ulaşmış olan Osmanlı Türk ruh hekimleri, hastalarını müzikle tedavi ediyorlardı.
Sanat, Allah'ın 'en güzel biçimde' yarattığı insanın fıtratındadır. Bu sebeple insanî bir duygudur, bir ihtiyaçtır. Müslüman da kendisini ve çevresini güzelleştirmekle sorumludur. Sanat evrenseldir; sanatsız medeniyet, sanatsız insanlık düşünülemez.
O gün sosyal paylaşım sitelerindeki suizan dolu çirkin yorumlar, medyada Müslümanlar aleyhine önemli bir kin ve nefret propagandası haline getirildi. Oysa Müslüman, fitneye alet olmaktan ve puslu havayı seven, gergin ortamdan aldıkları zevkle ellerini ovuşturanların oyununa gelmekten kaçınmalı. Bizim mecburiyetimiz hüsnüzan olmalı.
Müslümanların birbirlerine düşkün olmaları, birbirlerini koruyup kollamaları önemli. Fitne çıkaranların, fitne arayanların tarafında olmamaları, fitneye kanmamaları lazım. Müslüman suizandan kaçınmalı, hüsnüzan esastır. Müslümana hep hüsnüzanla yaklaşmak, kaybedici değil, kazanıcı olmak gerekir.
Suizan insanı olumsuzluğa yönlendirir, iyimser bakmasını engeller. Kalbi yorar suizan, ruhu kirletir. Kin ve nefrete yönlendirir, düşmanlığı körükler, muhabbeti bağlarını koparır.
“Suizandan kaçınınız. Çünkü suizan, yalancılıktır. Din kardeşlerinizin gizli işlerini araştırmayınız, kulaklarınızla da takip etmeyiniz. Kardeş olunuz!” (Câmiü’s-Sağîr)
Kur'an, “insan zayıf yaratıldı” der. Gerçekte zayıf bir varlıktır insan; gerilime, fitneye, fesada, hasede bünyesi dayanmaz. İnsan ancak sevgi ortamında rahat ve huzurlu yaşayabilir. Bunun çözümü de Kur’an ahlakının yaşanmasıdır. Yani hüsnüzan, iyi niyet, affedicilik, barışçılık, kavganın gürültünün ortadan kalkması.
Zanla hareket edilmez. Dinimizde zan ile hüküm verilmez. Suizan, adı üstünde zandır, kesin bilgi değildir. Değildir çünkü kesinlikten ve delilden yoksundur. İnsanın kendi kendine ürettiği bir vesvesedir, evhamdır.
... Gerçekten zan ise, haktan hiçbir şeyi sağlayamaz. Şüphesiz Allah, onların işlemekte olduklarını bilendir. (Yunus Suresi, 36)
İslam’da sevgi, şefkat vardır, bağışlayıcılık ve hüsnüzan vardır. Hep hayrın ve bereketin, insanları hoşnut eden güzelliklerin üzerinde durma ve onu elde etmeye gayret etme vardır.
“Suizan etmeyin. Suizan, yanlış karar vermeye sebep olur. İnsanların gizli şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin, münakaşa, haset ve düşmanlık etmeyin, birbirinizi kardeş gibi sevin, çekiştirmeyin. Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden aşağı görmez.” (Buhari, Müslim)
Sui zan etmek kadar, zannını yaygınlaştırmak da kötüdür. Peygamberimiz(asm)’ın buyurduğu gibi;
“Zan ile, başkasının kötü olduğunu kabul eden, onu gıybet eder, ona dil uzatır. Onu kötü, kendini iyi bilir. Bu da, helâkine sebep olur.” (İhya)
Oysa hüsnüzan, kulun güzelliğidir.
Geçtiğimiz günlerde Twitter'da 27. İstanbul Caz Festivali Genç Caz kategorisi finalisti olarak seçildiğini duyurduğu tweet’inin altındaki heyecanını ve hevesini kursağında bırakan çirkin yorumları hayretle okudum. İnsanların bu kadar çirkinleşebileceğine inanamadım. Sebebi de Büşra’nın başörtüsüne ‘rağmen’ müzikle uğraşıyor olmasıydı.
Paylaşımının altına takdir ettiğime dair bir yorum yazdım. “Müslümanlar, İslam'ı Kur’an'a göre yaşarken modern, estetik sahibi ve kültürlü insanlardı. Ne zaman bağnazlık İslam âlemine hâkim oldu sanata, bilime ve kadına bir karşıtlık başladı. Kur’an dışı hurafeler temizlenmeden de bu durum düzelmez. Kutluyorum" şeklinde bir tweet attım.
Yazdım yorumu ama ne ‘kafayı yediğim’ kaldı, ne sapkınlığım, ne şerefsizliğim kaldı, ne hadis inkârcılığım. Edilen küfürleri yazmıyorum bile.
O gün yaşanan ve benzer birçok yanlış örnek sebebiyle, ‘Müslüman’ denilince katı, sevgisiz, sanattan anlamayan, bilimi dışlayan, modernlikten uzak bir insan modeli algılanıyor. Bu da dünya genelinde insanları İslam’a soğuk bakmaya yönelten sebeplerden biri. Şu sözleri bir ‘din adamı’ndan işitmiştim mesela;
“Müzik neden haram kılınmıştır, neden caiz değildir. Çünkü müzikte uyuşturucu kabiliyeti vardır. İslam’da bütün uyuşturucular yasaklanmıştır. Müzik de uyuşturuculardan bir tanesidir…”
Bu insanlar müziğin psikolojik rahatsızlıklar üzerindeki tedavi edici etkisini de bilmiyorlar muhtemelen. Örneğin Osmanlı döneminde, müzikle tedavi en parlak dönemlerinden birini yaşamıştı. Orta çağda ve batılı ülkelerde ruhlarına şeytan girdiği gerekçesiyle akıl hastaları insanlık dışı ağır işkencelere maruz bırakılırken, bilimsel çalışmaları ile ruh hekimliği alanında çağdaşlarına göre yüksek düzeye ulaşmış olan Osmanlı Türk ruh hekimleri, hastalarını müzikle tedavi ediyorlardı.
Sanat, Allah'ın 'en güzel biçimde' yarattığı insanın fıtratındadır. Bu sebeple insanî bir duygudur, bir ihtiyaçtır. Müslüman da kendisini ve çevresini güzelleştirmekle sorumludur. Sanat evrenseldir; sanatsız medeniyet, sanatsız insanlık düşünülemez.
O gün sosyal paylaşım sitelerindeki suizan dolu çirkin yorumlar, medyada Müslümanlar aleyhine önemli bir kin ve nefret propagandası haline getirildi. Oysa Müslüman, fitneye alet olmaktan ve puslu havayı seven, gergin ortamdan aldıkları zevkle ellerini ovuşturanların oyununa gelmekten kaçınmalı. Bizim mecburiyetimiz hüsnüzan olmalı.
Müslümanların birbirlerine düşkün olmaları, birbirlerini koruyup kollamaları önemli. Fitne çıkaranların, fitne arayanların tarafında olmamaları, fitneye kanmamaları lazım. Müslüman suizandan kaçınmalı, hüsnüzan esastır. Müslümana hep hüsnüzanla yaklaşmak, kaybedici değil, kazanıcı olmak gerekir.
Suizan insanı olumsuzluğa yönlendirir, iyimser bakmasını engeller. Kalbi yorar suizan, ruhu kirletir. Kin ve nefrete yönlendirir, düşmanlığı körükler, muhabbeti bağlarını koparır.
“Suizandan kaçınınız. Çünkü suizan, yalancılıktır. Din kardeşlerinizin gizli işlerini araştırmayınız, kulaklarınızla da takip etmeyiniz. Kardeş olunuz!” (Câmiü’s-Sağîr)
Kur'an, “insan zayıf yaratıldı” der. Gerçekte zayıf bir varlıktır insan; gerilime, fitneye, fesada, hasede bünyesi dayanmaz. İnsan ancak sevgi ortamında rahat ve huzurlu yaşayabilir. Bunun çözümü de Kur’an ahlakının yaşanmasıdır. Yani hüsnüzan, iyi niyet, affedicilik, barışçılık, kavganın gürültünün ortadan kalkması.
Zanla hareket edilmez. Dinimizde zan ile hüküm verilmez. Suizan, adı üstünde zandır, kesin bilgi değildir. Değildir çünkü kesinlikten ve delilden yoksundur. İnsanın kendi kendine ürettiği bir vesvesedir, evhamdır.
... Gerçekten zan ise, haktan hiçbir şeyi sağlayamaz. Şüphesiz Allah, onların işlemekte olduklarını bilendir. (Yunus Suresi, 36)
İslam’da sevgi, şefkat vardır, bağışlayıcılık ve hüsnüzan vardır. Hep hayrın ve bereketin, insanları hoşnut eden güzelliklerin üzerinde durma ve onu elde etmeye gayret etme vardır.
“Suizan etmeyin. Suizan, yanlış karar vermeye sebep olur. İnsanların gizli şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin, münakaşa, haset ve düşmanlık etmeyin, birbirinizi kardeş gibi sevin, çekiştirmeyin. Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden aşağı görmez.” (Buhari, Müslim)
Sui zan etmek kadar, zannını yaygınlaştırmak da kötüdür. Peygamberimiz(asm)’ın buyurduğu gibi;
“Zan ile, başkasının kötü olduğunu kabul eden, onu gıybet eder, ona dil uzatır. Onu kötü, kendini iyi bilir. Bu da, helâkine sebep olur.” (İhya)
Oysa hüsnüzan, kulun güzelliğidir.
YORUMLAR