Allah, insanlara şartlar ne kadar zorlu olursa olsun ümitsizliğe kapılmamayı ve rahmetinden umut kesmemeyi buyuruyor, Ümitsizlik, her şeyin bir kader üzerine geliştiğini kavrayamamanın sonucudur. Allah’ın beğendiği tavır; umutvar olarak her olayın hayırla yaratıldığının bilincinde, sabır ve tevekkül göstermektir.
Dünya hayatının bir imtihan mekânı olarak yaratıldığını düşünmeyen, olayların tesadüflerle geliştiğini zanneden, Allah'ın her şeyi bir hikmet üzerine yarattığına iman etmeyince insan, şeytanın da telkinleriyle umutlarını tamamen yitiriyor, mutsuz yaşıyor.
Şeytan, insanı Allah'ın yolundan saptırmak, düşünmesini engellemek için her fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyor. Şeytanın fırsat kolladığı durumlardan biri de, insanın karamsarlığa düştüğü zor zamanlar. İnsana önünden arkasından, sağından solundan yaklaşarak zehrini enjekte ediyor.
Aslında şeytanın zerk etmeye çalıştığı her zehrin panzehri var. O ecza dolabında hiç eksik yok. İnsanın yapması gereken, Allah'a sığınmak, O’na halisane teslim olmak, güvenmek ve samimiyetle dua etmek. Allah’ı unuttuğumuz zaman Allah bize kendi nefsimizi bile unutturuyor. Ayetteki uyarı ne kadar önemli;Kim Rahmanın zikrini görmezlikten gelirse, biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur. (Zuhruf Suresi, 36)
Allah’tan uzak yaşayan insanların umutlarını sürekli kılacak sağlam bir güvenceleri olmuyor. Bu nedenle ufak bir olayda bile ümitsizliğe kapılıyorlar. İman edenler ise tüm kuvvet ve kudret sahiplerinin üzerinde olan Allah’a duydukları güven nedeniyle, en zor zamanlarda bile umutlarını diri tutabiliyorlar. Hep umutlu olabilmek, stres ve sıkıntıdan uzak mutlu bir hayat demektir.
Sahip olduğu nimetlerin Allah Katından bir lütuf olduğunu bilen bir insan için, sabah uyanabilmek, kalkıp adım atabilmek, yürüyebilmek, konuşup düşünebilmek çok büyük nimetler. İnsan nimetlerin değerini genellikle kaybettiğinde takdir ediyor. Ancak samimi inanan insan bu nimetleri verenin Allah olduğunun ve dilerse geri alabileceğinin şuurunda olduğundan, elindekilere şükür içinde yaşıyor. Onun mutlu olmak için dünyevi nimetlere ihtiyacı yoktur çünkü.
Gerçek mutluluk yalnızca insanın kalbinin tatminiyle mümkün. Bunun sırrı ise Allah’ı anmak ve güzel işler yapmak. Kalbini Allah’a tam olarak teslim eden insan, artık Allah’ın yönetimindedir. Allah’a duyduğu aşkın derinliği nedeniyle mutluluğu sürekli içinde hisseder.
Umutvar olmak insanın inancı ölçüsündedir, imanının göstergesidir. İnsan imanı ölçüsünde Allah’ın nimetlerine, rahmetine ve rızasına kavuşmayı umut eder. Rabbine yakın olan ve O’na teslimiyeti yaşayan kimse, “neden böyle oldu”, “keşke olmasaydı” gibi düşüncelere kapılmaz. Bilir ki en kötü gibi görünen olayın bile ardında Allah’ın bir muradı vardır, bir hayır ve bir hikmet vardır.
“Umut olmadan, umulmayanı bulamayız" diyor Roger Garaudy. Kaldı ki, “umulmayan” bizim kendi öngörümüzdür. Sebeplerden münezzeh olan Allah, umut etmediğimiz her şeyi yaratmaya gücü yetendir.
Umudunu kaybetmiş insanlar hem ruhsal, hem bedensel, hem de maddi yönden çöküyorlar. Şeytanın bataklığa benzer karanlık sisteminde yaşayan bu karamsar kişiler için, onlara faydalı olacak ciddî işler yapmak gerekiyor. Allah sevgisinin o kucaklayıcı sıcaklığına insanları yaklaştırmak, ümit içinde yaşamanın güzelliğini samimiyetle anlatmak lâzım.
İman sahibi insan görünürde her şeyini kaybetmiş de olsa, ümitsizlik ve karamsarlığa kapılmadan her şeye yeniden başlayabilir. Allah’a duyduğu sevgi, güven, tevekkül ve O’nun hayırla yarattığı kadere imanı, yeni bir sayfa açarken umudunu ve coşkusunu diri tutar. Umudu da zorluklar karşısında onun dayanıklılığını ve gücünü artırır.
Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez." (Yusuf Suresi, 87)
Elif E. Bayraktar
Dünya hayatının bir imtihan mekânı olarak yaratıldığını düşünmeyen, olayların tesadüflerle geliştiğini zanneden, Allah'ın her şeyi bir hikmet üzerine yarattığına iman etmeyince insan, şeytanın da telkinleriyle umutlarını tamamen yitiriyor, mutsuz yaşıyor.
Şeytan, insanı Allah'ın yolundan saptırmak, düşünmesini engellemek için her fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyor. Şeytanın fırsat kolladığı durumlardan biri de, insanın karamsarlığa düştüğü zor zamanlar. İnsana önünden arkasından, sağından solundan yaklaşarak zehrini enjekte ediyor.
Aslında şeytanın zerk etmeye çalıştığı her zehrin panzehri var. O ecza dolabında hiç eksik yok. İnsanın yapması gereken, Allah'a sığınmak, O’na halisane teslim olmak, güvenmek ve samimiyetle dua etmek. Allah’ı unuttuğumuz zaman Allah bize kendi nefsimizi bile unutturuyor. Ayetteki uyarı ne kadar önemli;Kim Rahmanın zikrini görmezlikten gelirse, biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur. (Zuhruf Suresi, 36)
Allah’tan uzak yaşayan insanların umutlarını sürekli kılacak sağlam bir güvenceleri olmuyor. Bu nedenle ufak bir olayda bile ümitsizliğe kapılıyorlar. İman edenler ise tüm kuvvet ve kudret sahiplerinin üzerinde olan Allah’a duydukları güven nedeniyle, en zor zamanlarda bile umutlarını diri tutabiliyorlar. Hep umutlu olabilmek, stres ve sıkıntıdan uzak mutlu bir hayat demektir.
Sahip olduğu nimetlerin Allah Katından bir lütuf olduğunu bilen bir insan için, sabah uyanabilmek, kalkıp adım atabilmek, yürüyebilmek, konuşup düşünebilmek çok büyük nimetler. İnsan nimetlerin değerini genellikle kaybettiğinde takdir ediyor. Ancak samimi inanan insan bu nimetleri verenin Allah olduğunun ve dilerse geri alabileceğinin şuurunda olduğundan, elindekilere şükür içinde yaşıyor. Onun mutlu olmak için dünyevi nimetlere ihtiyacı yoktur çünkü.
Gerçek mutluluk yalnızca insanın kalbinin tatminiyle mümkün. Bunun sırrı ise Allah’ı anmak ve güzel işler yapmak. Kalbini Allah’a tam olarak teslim eden insan, artık Allah’ın yönetimindedir. Allah’a duyduğu aşkın derinliği nedeniyle mutluluğu sürekli içinde hisseder.
Umutvar olmak insanın inancı ölçüsündedir, imanının göstergesidir. İnsan imanı ölçüsünde Allah’ın nimetlerine, rahmetine ve rızasına kavuşmayı umut eder. Rabbine yakın olan ve O’na teslimiyeti yaşayan kimse, “neden böyle oldu”, “keşke olmasaydı” gibi düşüncelere kapılmaz. Bilir ki en kötü gibi görünen olayın bile ardında Allah’ın bir muradı vardır, bir hayır ve bir hikmet vardır.
“Umut olmadan, umulmayanı bulamayız" diyor Roger Garaudy. Kaldı ki, “umulmayan” bizim kendi öngörümüzdür. Sebeplerden münezzeh olan Allah, umut etmediğimiz her şeyi yaratmaya gücü yetendir.
Umudunu kaybetmiş insanlar hem ruhsal, hem bedensel, hem de maddi yönden çöküyorlar. Şeytanın bataklığa benzer karanlık sisteminde yaşayan bu karamsar kişiler için, onlara faydalı olacak ciddî işler yapmak gerekiyor. Allah sevgisinin o kucaklayıcı sıcaklığına insanları yaklaştırmak, ümit içinde yaşamanın güzelliğini samimiyetle anlatmak lâzım.
İman sahibi insan görünürde her şeyini kaybetmiş de olsa, ümitsizlik ve karamsarlığa kapılmadan her şeye yeniden başlayabilir. Allah’a duyduğu sevgi, güven, tevekkül ve O’nun hayırla yarattığı kadere imanı, yeni bir sayfa açarken umudunu ve coşkusunu diri tutar. Umudu da zorluklar karşısında onun dayanıklılığını ve gücünü artırır.
Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut kesmez." (Yusuf Suresi, 87)
Elif E. Bayraktar
YORUMLAR