Hafta içi, İdlib'de rejim güçlerinin düzenlediği hava saldırısında 33 askerimiz şehit oldu. Allah canlarımızı rahmetiyle sarsın, tümünün şehadetini mübarek ve makbul kılsın. Ailelerinin kalplerine sabrı raptetsin.
Bizim için vatan, devlet, bayrak, millet kutsaldır. Şehadet de öyle. Şehitlerimizin sayısı üzerinden ordumuzu, devletimizi ve Cumhurbaşkanımızı yıpratmaya çalışmak fitnedir. “Çok şehit var, bu mücadeleden vazgeçelim” diyeceğimizi bekleyenler aldanıyorlar. Vatanımızın, bayrağımızın, devlet ve milletimizin korunması için gerekirse 85 milyon şehit oluruz.
Rahmetli Erbakan "Bir gün mesele Suriye olursa bilin ki hedef Türkiye'dir" demişti. Son konuşmasında Cumhurbaşkanımız ise “Bugün Suriye’yi fiilen üçe bölenlerin Türkiye’nin bütünlüğüne saygı göstereceğini düşünmek gafletten öte bir durumdur” diyerek bu konuya dikkat çekti.
Halâ, “Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?” sorusunu soruyorlar. Bu aslında, “Türkiye terör örgütlerine ve kendine düşman bir rejime teslim olmalı, 900 km’lik sınırımızı terörist grupların insafına bırakmalı” demekle eş anlamlıdır.
Onlarca ülkenin askeri Suriye'deyken, sınırımız olan ülkeye asker göndermek en tabi hakkımızken, "Bizim orada ne işimiz var?” hezeyanına en yerinde cevabı İdlib şehidimiz Nihat Kara vermiş. Şehidimizin, şehadetinden birkaç saat önce, bir yakınına gönderdiği ibretlik mesajı şöyle: “Sakın Suriye’de ne işimiz var” diyenlerden olmayın... Burada yedi düvel bir olmuş. Geldim gördüm; tam da olmamız gereken yerdeyiz.”
Yazar Murat Akan’ın kısaca özetlediği gibi, “Türkiye Suriye’de ‘Suriyeliler’ için savaşmıyor. Türkiye orada çıkarlarımız için var. Mülteci akınını durdurmak, olası bir terör koridorunu engellemek, savaşın ülkemizin içine sıçramasını önlemek ve Ortadoğu’daki 3. paylaşım savaşından pay almak. Devlet aklı bunu gerektiriyor.”
Biz muhtemel bir savaşa engel olmak, masum sivil halka gelebilecek zararı en aza indirmek için oradayız. O savaş sınırlarımızın içine taşınmasın diye oradayız. Sınırlarımız dışından toprak bütünlüğümüze yönelik gelebilecek tehdidi ortadan kaldırmak için oradayız. Şayet askerimiz İdlib'e girmeseydi, milyonlarca insan Türkiye sınırlarının içine sürülecekti. Türkiye'nin müdahalesi, diğerleri gibi bu plânı da bozdu.
Ayrıca, sınırlarımız dışında ABD ve Rusya destekli terör grupları giderek daha güçlenecek ve daha büyüyeceklerdi. Biz bu mücadeleyi Türkiye’nin gelecekteki huzur ve güvenliği için veriyoruz.
Türkiye’nin başına 40 yıldır bela olan terör sorununun halledilmesi yakın artık. Bugünlerde TSK’nın indirdiği darbeler kimilerini incitmiş olmalı ki sürekli “savaşa hayır” çığlıkları atıyor, Atatürk’ün, “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” sözü üzerinden etki ajanlığı yapıyorlar.
“Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum" diyerek emrindeki 49 subay ve 3638 erden oluşan 57. alay şehit olurken de aynı sözü söyleyen Mustafa Kemal değil miydi?
“Ne uğruna şehit verdik?” diye soruyorlar. Vatan uğruna verdik. Cahillerin, ahmakların, aciz zavallıların anlayamadığı bu! Kilis’e YPG tarafından onlarca roket atıldığında, “Nerede bu devlet?”, vatan savunmasında verilen mücadelede şehit haberleri geldiğinde, “Ne uğruna öldüler?” sorularını soranlar aynı kişiler. Tablonun tamamından gaflette, halıdaki mayt gibi baktığı açıdan ne kadarı görünüyorsa etrafına öyle sığ ve yüzeysel bakan kişiler onlar.
Bir grup sözde siyasetçi, sanatçı, aydın, gazeteci ve yazar da İdlib'deki saldırı sonrasında, "Suriye'den elinizi çekin, askerler evlerine dönsün, bu oyuna alet olmasın" çağrısı yapıyor… Yanılıyorsunuz! Biz oyuna alet olmuyor; kurulan oyuna düğüm atıp, önlerine koyuyoruz!
Bir savaşın içindeyiz ve bir savaşta tek kesin gerçek ölümdür. Askerlik ölme ve öldürme mesleğidir. Her meslek kendine göre bir risk içerir ancak böyle kesin bir risk sadece askerlikte vardır.
Şehitlerin arkasından ağlamak, yas tutmak doğru değil. Allah, hiçbir kuluna, şehit anne babalarına da taşıyamayacağı yükü yüklemez. Şehitler ve anneleri için gözyaşı dökmek, vatan aşkının imandan geldiğinden, şehadetin Allah Katındaki onurlu makamından gaflette olmak olur.
Kur’an bize şehitliği hep bir müjde olarak veriyor. Bakara Suresi, 154. ayette, “Sakın Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin; hayır onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz” buyuruyor Rabbimiz.
İnsanın en güzel halidir aşk, insanın aşka ‘bulanmış’ halidir şehit. Şehitlik, Allah’tan çok büyük bir lütuftur. Evlâdını koklamaya doyamayan şehit annelerinin, evladını hep koruyup kollayan şehit babalarının, asker eşinin özlemle yolunu gözleyen şehit eşlerinin, kardeşiyle gurur duyan şehit ağabeylerinin kalplerine sabır versin, ailelerine huzur ve bereket nasip etsin. Bugün bizler eşimiz, dostumuz, ailemiz ve evlatlarımızla birlikte huzur içindeysek o kahramanlar sayesindedir.
Şehitlerimiz üzerinden, enkaz altında kalan insanlarımız üzerinden, acılar üzerinden provokasyon yapan ve aslında bundan zerre acı hissetmeyen eziklerin, cahillerin sözlerine prim vermeyelim! Şehit vermek milletimiz için şereftir, onurdur. Allah şanlı ordumuzun gazasını mübarek kılsın. Ne güzel bir makam şehadet; Allah bize de o güzel makamla müjdelenmeyi nasip etsin.
Allah yolunda öldürülenleri sakın ‘ölüler’ saymayın. Hayır, onlar, Rableri Katında diridirler, rızıklanmaktadırlar. Allah’ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki, onlara hiçbir korku yoktur, mahzun da olacak değillerdir. Onlar, Allah’tan bir nimeti, bir fazlı (bolluğu) ve gerçekten Allah’ın mü’minlerin ecrini boşa çıkarmadığını müjdelemektedirler. (Al-i İmran Suresi, 169.. 171)
YORUMLAR