“Yolun yarısı eder" der şair. Oysa 35 yaş yolun sonu bile olabilir hatta insan 35 yaşını hiç göremeyebilir.
Çok açık ki, insanın taşıdıkları hiçbir özellik onu ölümden koruyamaz. Genç ya da yaşlı, hasta ya da sağlıklı, yoksul ya da varlıklı, herkes ölüme aynı yakınlıkta. Bütün bunlar çok iyi bilindiği halde, yine de birçok insan ölümden pek söz etmez, bu konuda düşünmez. Ölümü elinden geldiğince unutmaya çalışarak bu gerçeği göz ardı eder, konusunu açıldığında, “ağzından yel alsın” diyerek hemen sözü değiştirir. Oya ne yel alır ne de sel. Belirlenmiş vakit geldiğinde ölüm ne ertelenebilir ne de öne alınabilir. İnsan mutlaka ölümü tadacak, asla kendisinden uzaklaştırmaya güç yetiremeyecek; bu hayatın kesin gerçeği.
Dolayısıyla kişinin ‘devekuşu mantığı’yla ölümden söz etmemesi, göz ardı etmesi yalnızca kendini kandırmasıdır.
O, ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) "İşte bu, senin yan çizip-kaçmakta olduğun şeydir" (denildiği zaman da). (Kaf Suresi, 19)
İnsan yaşamındaki tek kesin gerçek olan ölümü unutmak, düşülebilecek en büyük gafletlerden biri. Oysa ölümden söz etmek ve her an ölecekmiş gibi hareket etmek, -çoğu insanın düşündüğünün aksine- insanı bunalıma sürüklemez; son derece akıllı olmasını, derin düşünmesini ve beyninin çok güçlü olmasını sağlar. Allah’ı çok düşünmek Allah’tan çok korkmak, ölümü her an bilmek, insanın çok dengeli, tutarlı, teveküllü ve güzel huylu olmasını sağlar. Hiçbir şeyden öfkelenmez insan, hiçbir şeyden korkmaz, içine tam bir huzur gelir, aklı açılır aydınlanır, her sözü güzel olur, hikmetli konuşur, Allah ona basiret, feraset ve fiziksel güzellik verir. Bu Rabbimizin bir sırrıdır. Yani her güzel şey, bir zorluk duvarının ardında saklıdır.
Ölüme hepimiz aynı uzaklıkta/yakınlıktayız. İnsanların bir taraftan ölürken, diğer taraftan yenilerinin dünyaya geliyor olması bizi gaflete düşürmemeli. Hiç doğan olmasa, sürekli ölümlere tanık olsak ve çevremizdeki insanların sayısı gittikçe azalsaydı, nasıl panik olurduk. İşte bu ruh haliyle yaşayalım, ölümü sıkça düşünelim.
Geriye dönüp baktığımızda, yaşadığımız yılların ne kadar da çabuk geçtiğini düşünürüz. Yaşayacağımız yıllar da aynı hızla geçecek unutmayalım. Ki yavaş da geçse ölüm sonunda bizi bulacak...
Ölüm insanın dünya hırsını ortadan kaldıran kesin bir delildir. Ölüm, insanları çok etkilediğinden, kişiyi terbiye eden ve ahlâkını düzenleyen en önemli sebeplerdendir.
Kur’an, insanları birçok ayetinde dikkatli olmaya çağırır. Ölümün hayattaki kesin bir gerçek olduğunu her an hatırda tutmak, ancak tam olarak açık bir şuurla mümkün olabilir. Ölüm her an, her yerde, her şekilde gelebilir. Alınan nefesin geri verilebileceğinin garantisi yok. Bu yüzden her an ölecekmiş gibi davranmalı. Ölümü sık düşünmek insanın şuurunu açar; insan o zaman hayatına Kur’an penceresinden bakar, Rabbinin sınırlarını ihlal etmeden yaşar. Dünya imtihan mekânıdır ve “her nefis ölümü tadıcıdır.”
Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, her şeyi sarıp-kuşatandır. (Fussilet Suresi, 54)
Çok açık ki, insanın taşıdıkları hiçbir özellik onu ölümden koruyamaz. Genç ya da yaşlı, hasta ya da sağlıklı, yoksul ya da varlıklı, herkes ölüme aynı yakınlıkta. Bütün bunlar çok iyi bilindiği halde, yine de birçok insan ölümden pek söz etmez, bu konuda düşünmez. Ölümü elinden geldiğince unutmaya çalışarak bu gerçeği göz ardı eder, konusunu açıldığında, “ağzından yel alsın” diyerek hemen sözü değiştirir. Oya ne yel alır ne de sel. Belirlenmiş vakit geldiğinde ölüm ne ertelenebilir ne de öne alınabilir. İnsan mutlaka ölümü tadacak, asla kendisinden uzaklaştırmaya güç yetiremeyecek; bu hayatın kesin gerçeği.
Dolayısıyla kişinin ‘devekuşu mantığı’yla ölümden söz etmemesi, göz ardı etmesi yalnızca kendini kandırmasıdır.
O, ölüm sarhoşluğu, bir gerçek olarak gelip de, (insana) "İşte bu, senin yan çizip-kaçmakta olduğun şeydir" (denildiği zaman da). (Kaf Suresi, 19)
İnsan yaşamındaki tek kesin gerçek olan ölümü unutmak, düşülebilecek en büyük gafletlerden biri. Oysa ölümden söz etmek ve her an ölecekmiş gibi hareket etmek, -çoğu insanın düşündüğünün aksine- insanı bunalıma sürüklemez; son derece akıllı olmasını, derin düşünmesini ve beyninin çok güçlü olmasını sağlar. Allah’ı çok düşünmek Allah’tan çok korkmak, ölümü her an bilmek, insanın çok dengeli, tutarlı, teveküllü ve güzel huylu olmasını sağlar. Hiçbir şeyden öfkelenmez insan, hiçbir şeyden korkmaz, içine tam bir huzur gelir, aklı açılır aydınlanır, her sözü güzel olur, hikmetli konuşur, Allah ona basiret, feraset ve fiziksel güzellik verir. Bu Rabbimizin bir sırrıdır. Yani her güzel şey, bir zorluk duvarının ardında saklıdır.
Ölüme hepimiz aynı uzaklıkta/yakınlıktayız. İnsanların bir taraftan ölürken, diğer taraftan yenilerinin dünyaya geliyor olması bizi gaflete düşürmemeli. Hiç doğan olmasa, sürekli ölümlere tanık olsak ve çevremizdeki insanların sayısı gittikçe azalsaydı, nasıl panik olurduk. İşte bu ruh haliyle yaşayalım, ölümü sıkça düşünelim.
Geriye dönüp baktığımızda, yaşadığımız yılların ne kadar da çabuk geçtiğini düşünürüz. Yaşayacağımız yıllar da aynı hızla geçecek unutmayalım. Ki yavaş da geçse ölüm sonunda bizi bulacak...
Ölüm insanın dünya hırsını ortadan kaldıran kesin bir delildir. Ölüm, insanları çok etkilediğinden, kişiyi terbiye eden ve ahlâkını düzenleyen en önemli sebeplerdendir.
Kur’an, insanları birçok ayetinde dikkatli olmaya çağırır. Ölümün hayattaki kesin bir gerçek olduğunu her an hatırda tutmak, ancak tam olarak açık bir şuurla mümkün olabilir. Ölüm her an, her yerde, her şekilde gelebilir. Alınan nefesin geri verilebileceğinin garantisi yok. Bu yüzden her an ölecekmiş gibi davranmalı. Ölümü sık düşünmek insanın şuurunu açar; insan o zaman hayatına Kur’an penceresinden bakar, Rabbinin sınırlarını ihlal etmeden yaşar. Dünya imtihan mekânıdır ve “her nefis ölümü tadıcıdır.”
Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuşmaktan yana derin bir kuşku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, her şeyi sarıp-kuşatandır. (Fussilet Suresi, 54)
YORUMLAR