Türkiye, Cuma gecesi Elazığ'dan gelen 6.8 büyüklüğündeki deprem haberiyle sarsıldı. Allah’ın, depremde vefat edenleri rahmetiyle kuşatmasını, yakınlarına sabır, yaralı olanlara ve tüm kalplere şifa vermesini dilerim. Depremler kaderin bir tecellisi olarak meydana gelen olaylar. Canları Allah verir, Allah alır. İnsanlar tek tek öldüğünde normal karşılayan insan, özellikle bir felaket sonucu topluca ölüm olduğunda da isyan etmemeli.
Allah kullarına zulmedici değildir. Deprem gibi bir felaket sebep kılınarak da gerçekleşse, ölüm bir felaket değil doğum gibi doğal bir olaydır. Ölen insan iman sahibi ise onu Rabbine kavuşturan bir köprüdür ve beton yığınları arasında da ölse, gerçekte canı acı çekmeden ölüm melekleri tarafından güzellikle alınmıştır.
Elazığ'daki vatandaşlarımız dindar insanlardır. Allah'a ve Kur'an'a sarılarak, tevekkül ederek kalpleri huzur bulacaktır. Kalbi tam bir teslimiyetle Allah'a bağlamak huzur verir; bu gönülden yaşanırsa mutmain olur insan, acıları azalır.
Ancak o gece insanlar acılarını yaşarken, onlarca insan enkaz altında kurtarılmayı beklerken, devletimiz, yardım ekipleri ve vicdan sahibi insanlar yaraları sarmaya çalışırken, alâkasız yerlerden alıntı fotoğraflarla, yalanlarla siyaset devşirmeye çalışan, doğal afet bile dinlemeyip her dönem faaliyette olan ‘şeytanî ekip’ yine ortaya çıktı.
Onlarca asparagas/yalan haber ve resim sosyal paylaşım sitelerinde kasıtlı olarak yaygınlaştırılmaya çalışıldı. Her saat yeni bir yalan, özellikle toplumda tanınan kişiler, gazeteciler hatta kimi politikacılar eliyle dolaşıma sokuldu. Yapılan yardımlar bile çirkin eleştirilerle kin ve nefret propagandası haline getirildi.
Devlet tüm kurumlarıyla ve imkânlarıyla hızlıca bölgede kurtarma çalışmalarına başladığı halde olumsuz her durumdan hükümet ve devlet düşmanlığı vasfını güncelleyenler, Elazığ’da Toki binaları yıkıldı haberi paylaştılar, Kızılay’a küfrettiler…
Söz ettiğim ekip, iyi insanları kendi saflarına katamayınca, çeşitli yöntemlerle iyi ve hayırlı işlerden onları alıkoymaya çalışıyor her zaman olduğu gibi. Alay etme, küçük düşürmeye çalışma gibi birçok yöntemi deniyorlar. Bu kalpleri kararmış, acıma duygusunu yitirmiş, değerleri hiçe sayan kimselerin kötülüklerine son vermek için, vicdan sahibi insanların birlik olması gerekiyor.
Acıdan ve zor durumdan siyasi rant çıkarma peşinde koşan, oturduğu yerden ahkâm kesip fitne fesat üreten, olumsuzluğu destekleyen, kin, nefret ve haset kusan bu ekibi iyi tanıyalım. Doğaçlama değil kötülükleri, arka plânı var. Organize ve birlik olalım, gerekli tedbirleri alalım, kötülerin plânlarına düğüm atıp, oyunları bozabilelim.
17 Ağustos depremini Adapazarı’nda yaşamıştım. İnsanız unutuyoruz, her depremle hafızamız tazeleniyor; o dönem günlerce beklediğimiz devletimizin şefkatli eli, şükür ki bugün çok çabuk afet bölgelerine ulaşıyor, dört dörtlük organize olup çalışıyor. O günden sonra kaç deprem yaşadık ve örneğin Van gibi kaç şehir yeniden kuruldu, yine kurulur. Depremin hemen ardından canla başla çalışan tüm arama kurtarma görevlilerimizden ve elindeki tüm imkânları seferber eden vicdanlı insanlarımızdan Allah razı olsun.
Bizler yine yardımda, merhamette, şefkatte, sevgide ve duada birleşelim. Birlik olup, samimiyetin, dürüstlüğün, şefkat ve merhametin hâkim olmasına çalışalım.
Aziz milletimiz dünyaya bir örnek. Türkiye’m ayağına ‘diken batan’, ‘taş çarpan’ her mazlumun yanında; depremde de. Bu, tabiatında var. Biz bir ve beraber olursak üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir şey yok.
YORUMLAR