ELİF NİSA

ELİF NİSA

[email protected]

Zulüm Yüklenen Yok Olup Gider!

05 Ocak 2020 - 14:04

(Artık bütün) Yüzler, diri, kaim olanın önünde eğik durmuştur ve zulüm yüklenen ise yok olup gitmiştir. (Taha Suresi, 111)

İnsan nefsinin zalim ve nankör yönü vardır. Nefis savaş ister, kan ister, acımasızlık ister, saldırganlık ister. Israrla ve kararlılıkla bunların aksini istemek nefse zor gelir. Ancak akledebilen vicdanlı insanlar ısrarla barışı, affediciliği, adaleti ister, küfürden, kötülüklerden, zulümden nefret ederler. Zulüm ile âbad olunmaz çünkü.

İnsanlara karşı yapılan haksızlık, eziyet ve işkence, haksız yere cana kıymak, hırsızlık yapmak, Allah'ın sınırlarını aşarak insanların hakkına tecavüz etmek, mazlumları yaşadıkları yerden sürüp çıkarmak; tüm bu eylemler Kur'an'da verilen zulüm örnekleri. Ve yeryüzündeki her çeşit zulme ve zalime karşı çıkmak, Kur'an'ın önemli emirlerinden biri.

Peygamberi(asm)’ın zulüm konusunda birçok hadis-i şerifleri vardır. “Allah, zâlime muhakkak ki mühlet verir de onu yakalayacağı zaman, göz açtırmadan aniden yakalar.” sözlerinden sonra, Peygamberimiz şu ayeti okur: “Onlar, zulüm işlemektelerken, ülkeleri (veya nesilleri) yakaladığı zaman... Rabbinin yakalaması işte böyledir. Gerçekten O'nun yakalaması pek acı, pek şiddetlidir.” (Hûd Suresi, 102) (Buhâri, Tefsir 161, hds no: 206; Müslim, Birr 61, 62 –2583- ; İbn Mâce, Fiten 22, hds no: 4018)

Bir başka hadisinde de, “Kim bir kişinin zâlim olduğunu bilerek ona yardım etmek üzere zâlim ile birlikte yürürse, İslâm'dan dışarı çıkmış olur.” buyurur. (İbn Kesir, Hadislerle K. K. Tefsiri, c. 5, s. 2089)

Zulme rıza göstermek, engel olmak için çaba göstermemek de zulme ortaklıktır. Kur'an ahlâkını yaşamaya çalışan, insanlık onuru taşıyan her insan zulümle mücadele etmeli. Tarihte de baskılara, eziyetlere, tüm olumsuz koşullara ve engellemelere sabır ve kararlılık gösterip direnen müminler, şerefli bir hayat yaşamış, bugün müminlerin saygıyla andıkları birer örnek olmuşlardır. 

Zulüm İman Edenlerin İmtihanıdır

Tarih boyunca inkâr içindeki idareciler ya da toplumların ileri gelenleri Allah’ın peygamberlerine, elçilerine ve onlarla birlikte olan müminlere acımasız baskılar uygulamış, işkenceler yapmış, yurtlarından sürmüş ve türlü tuzaklar kurarak yollarından engellemeye çalışmışlardır. Bu konuda tarihteki en önemli örnek Firavun'dur. Firavun Mısır’da muhteşem bir zenginlik içinde yaşarken, o dönemin Müslümanları olan İsrailoğulları’na şiddetli işkenceler yapmış, baskı ve zulüm uygulamıştır: 

Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı. (Bakara Suresi, 49) 

Bu ayet çok önemli bir sır içerir. Firavun'un uyguladığı zulmün iman edenler için Allah'tan bir imtihan vesilesi olduğu sırrını... Geçmişte ve halen günümüzde tüm dünyada eziyet gören Müslümanlar Allah’ın imtihanına tabidirler. Dünya üzerinde varoluş amacı Rabbinin hoşnutluğunu kazanmak olan ve bu yönde ciddi çaba gösteren bir mümin için tüm bu sınamalar ecir vesilesidir. Bu ‘göz açıp kapama süresi’ kadar kısa dünya hayatında, zorluk zamanlarında müminlerin gösterdikleri sabır ve tevekküllerinin, Allah katında çok üstün bir karşılığı olacaktır. Geçmişte de birçok mümin topluluğun aynı sıkıntıları yaşamış olması, müminler için bir ölçüdür, Allah’ın sünnetidir. 

Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın yardımı pek yakındır. (Bakara Suresi, 214) 

Zorlu dönemlerde iman edenler büyük imtihanlar yaşamışlar, ancak her zaman Allah’ın yardımı onlarla olmuştur. Dahası, ayetteki gibi o yardım her zaman çok yakın olmuştur. 

Ancak onların eziyetleri, baskı ve zulümleri 'dün' olduğu gibi bugün ve yarın da iman sahiplerini üzmez ve onlara bir zarar veremez. İnkârcılar aralarında kötülükleri örgütleyip-düzenler kurarlarken de, baskı planları yaparlarken de, Yüce Allah onları görür ve işitir. En çirkin iftiraları atarak, müminleri yollarından geri döndüreceklerini zannederlerken de, Allah onların akıllarından geçenleri bilir. 

Müminler bilirler ki zalim zulüm yapabilecek, mazlum onun zulmüne karşı direnecek. İmtihan bunun dışında mümkün değildir. Bütün bunların bilincinde olarak Rablerinin yardımını ve desteğini umut ederek çaba gösterirler. Sonsuz adalet sahibi olan Allah, elbette ki zulmedenler üzerinde de adaletini tecelli ettirir. Küfrün işlediği zulümler, Allah huzurunda sorgulanma günü kendilerine geri dönecektir. Ancak o gün, “…zulmedenlerin ne mazeretleri bir yarar sağlayacak, ne (Allah'tan) hoşnutluk dilekleri kabul edilecektir. (Rum Suresi, 57)

Herkesin Yapabileceği Bir Şey Vardır

Allah Kur’an’da, Kendisini birleyerek, şirk bulaştırmaksızın, katıksızca iman edenlerin yeryüzüne mirasçı olacaklarını, zalim zorbaların da yok olacaklarının müjdesini verir. 

"Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir ayrıcalıktır)." (peygamberler) Fetih istediler, (sonunda) her zorba inatçı bozguna uğrayıp -yok oldu- gitti. (İbrahim Suresi, 14-15) 

Bu müjde kuşkusuz müminler için çok büyük şereftir. Ancak bu büyük şeref, büyük bir sorumluluğu da beraberinde getirir. Her Müslüman’ın fikir mücadelesi yapabilecek bilgi donanımı ve kararlılığa sahip olması gereklidir. 

"Benim elimden ne gelir?" şeklinde düşünmek de hatadır. Şu bir gerçektir ki, yeryüzündeki zulmün temelinde dinsizlik vardır ve her samimi insan dinsizliğe karşı fikir mücadelesi yapabilir. Allah'ın varlığını, gücünü anlatmak, Allah’ı tanıtmak, Allah korkusunu ve sevgisini öğretmek, ahireti, cenneti, cehennemi ve dünyadaki sorumluluklarımızı hatırlatmak, bu acımasızlıkların son bulması için her insanın yapabileceklerinin önemli ilk adımıdır. 

Dinsizliğin insanları ve dolayısıyla toplumu yıpratıcı, yıkıcı etkilerini ortadan kaldırarak, din ahlakının güzelliklerini yerleştirmek, tüm insanlara yapılan yardımdır. İslam’ın anlamı olan barışı, hoşgörüyü, sevgi ve şefkati esas alan bu çaba, baskı ve eziyet yapan kişilerin de vicdanlarını harekete geçirebilir. Ve böylece yeryüzünde zulüm engellenebilir. 

Dünyada imtihan oluyoruz, güzel bir imtihandan geçiyoruz. Ancak şefkat, sevgi, barış ve kardeşliği esas alırsak Yüce Allah dünyayı cennete çevirecektir. Yakın tarihte ırkçılık, Materyalizm ve Darwinizm gibi dinsiz felsefeler esas alındığı için insanlar çok acı ve şiddet gördüler. Allah’ın Kuran’da emrettiği adalet, merhamet, sevgi, özveri, bağışlayıcılık gibi üstün ahlâk özellikleri yeryüzüne hâkim olduğunda, adil, barış, huzur ve güven dolu mutlu bir dünya oluşacak, dünya cennete dönecektir…

 

YORUMLAR

  • 0 Yorum